05 Mart 2020

TBMM

Değerli arkadaşlar size bugün önemli haberlerim var gündemdeki çok önemli bir konuyla ilgili dün sorunun yaşandığı bölgedeydik neredeydik,Edirne’deydik Pazarkule Sınır Kapısı’ndaydık,İpsala Sınır Kapısı’ndaydık Doyran Köyü civarındaydık kimlerle oradaydık TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Göç ve Uyum Alt Komisyonu olarak oradaydık,Değerli arkadaşlar malum bildiğiniz gibi göçmenler konusunda bir politika değişikliği yapıldı İdlip’de ki savaş sonrası ve Türkiye’nin o bölgeye müdahilliği sonrası yaşanan ölümler sonrası Türkiye Cumhuriyeti iktidarı şuanda maalesef bir şantaj olarak göçmenleri sınıra gönderme girişiminde bulundu İdlip’de ki kötüye giden politikalarının giderilmesi için batıya baskı yaparka NATO’ya,AB’ye baskı yaparak bir hamle yaptı ve yanlış Suriye politikası yıllardır devam ettiriliyor daha 8 9 yıl önce biliyorsunuz 3 5 gün sonra Emevi’ye Camisi’nde namaz kılacağız denilerek Suriye’de istikrara yönelik eylemler desteklenmişti açıkça desteklenmişti muhalifler açıkça desteklenmişti ve müdahil olunmuştu taraf olunmuştu biz bu politikanın yanlış olduğunu yıllardır söyledik ve bu yanlış esnada devam etti en sonunda da büyük bir facia yaşandı 6 milyon mülteci var şuanda Suriye’den göçüp giden 3,7 milyonu Türkiye’ye gelmiş durumda yıkılmış perişan olmuş bir ülke var Türkiye’nin politikalarının apaçık yanlış olduğu ortada ama buna rağmen İdlip’te bir müdahillikle başka bir ülkenin topraklarında o ülkenin yönetimine karşı çarpışan bir iktidar var karşınızda ve bunun sonucunda bütün bu Suriye felaketinin sonucunda ülkemize göç eden insanlar var ve bu göç karşısında da yine kaç yıldır sürdürülen yanlışa yeni bir yanlış eklenerek bu sefer batıya bir koz olarak şuana kadar AB ile yapılan anlaşmlar çerçevesinde yurtdışına çıkışları izin verilmeyen göçmenler zorla teşvikle tehditle yurtdışına doğru gönderilmeye başlandı biz bunu yakından takip ettik 28 Şubat gününden beri bu politika sürdürülüyor isteyen gitsin politikası sürdürülüyor bunu biz gördüğümüzde Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı o gün bir açıklama yaptı ülkenin politikasında bir açıklama yok dedi ama politikada bir değişiklik vardı ve 1 2 gün sonra bunu itiraf etmek zorunda kaldılar bu yükü kaldıramayız giden gitsin demeye başladılar ama sadece giden gitsin değil bakın geri gönderme merkezlerinden insanları zorla arabalara bindirip sınıra doğru gönderdiler ücretsiz arabalara bindirdi Göç İdaresi Müdürlüğü sınıra gönderdi bunlar elimizde belgelerle fotoğraflarıyla,videolarıyla ve tanık ifadeleriyle var arkadaşlar hepsini size ayrı ayrı gösterebilirim bunlar çok net gerçekler nedir mesela bizim videosunu gördüğümüz ve o bölgedeki avukatlarla da görüşerek tespit ettiğimiz Akyurt Geri Gönderme Merkezi’nden göçmenlerin arabalara doldurulup sınıra gönderildiğini biz o gün daha 28 Şubat günü duyduk ve ilk yalanlama açıklamalarından sonra İçişleri Bakanlığı’nın gerçek dışı beyanlarından sonra gerçek ortaya çıktı Türkiye’nin göçmenleri yürüyün gidin ve batıya yönelik bir tazyik politikasını gerçekleştirme apaçık ortaya çıktı ve bu insan üzerinden bir şantajdı ve biz bir an evvel göç ve uyum alt komisyonunun bölgeye gitmesi toplantı yapması ve olaya müdahil olması gerektiğini söylüyorduk çünkü Yunanistan bu göçmenleri kabul etmiyordu karadan ve denizden bir insanlık dramı yaşanıyordu hepimiz görüyoruz 7 gündür neler yaşandığını botlar batırılmaya çalışılıyor,sınırdan ateş  açılıyor Türkiye topraklarında insanlar ölüyor bakın karşıya geçerek ölenler var biz dün bütün bunları ayrıntılı tetkik ettik Yunanistan topraklarında ölen göçmenler var Yunanistan topraklarından ateş açılarak Türkiye topraklarında ölen göçmenler var burada büyük bir facia yaşanıyor biz dün gittik bunu bütün boyutlarıyla gördük vicdanımız sızladı olacak bir şey değil insanlar adeta bir mahlukat gibi görünüyor insan olarak görünmüyor arkadaşlar insanlar adeta bir haşere gibi görünüyor karşı taraf geçimlerine müsaade etmiyor ve onların üzerine bir haşere gibi biber gazı sıkıyor bombalar atıyor ve o bölgede büyük bir sıkıntı yaşanıyor evet biz dün bölgeye girdik ve size şöyle bir şey göstereceğim bakın şu bir gaz bombası görüyorsunuz biz bölgede bizim yanımızda göçmenlerin üzerine Yunanistan tarafından bunların atıldığını gördük ve bunlar görüyorsunuz bu bir insana değse hızla gelen böyle sivri kapsül gaz fişeği bomba insana değdiği zaman görüyorsunuz ölüme de yol açabilir bizim gözlerimizin önünde bu bombaların atılması sonucu ölenler yaralananlar oldu arkadaşlar tam bir facianın içine göçtük maalesef biz bütün bunları gördükten sonra göç ve uyum komisyonu bölgeye gitmeyi kabul etti başkanlığa sunduğum dilekçe kabul edildi ve bölgeye gittim ama göç ve uyum komisyonu başkanlığının derdi maalesef insan hakları değildi ve iktidarı temizle politikalarıydı karşı taraftan gelen hak ihlallerini görme ve dünyaya gösterme Türkiye’yi konuşan hak ihlallerini görmeme göstermeme politikasıydı bunu net olarak söylüyorum evet bende bu komisyonun üyesiyim ama AK Parti ve MHP ağırlığında olan bu komisyon maalesef görevini hakkıyla yapamamıştır siyasi amaçla gitmiştir ve insan hakları perspektifi ile hareket edilmemiştir siyasi amaçla oraya gidilmiştir biz bu gezi içindeydik ama insan hakları perspektifinden olaya yaklaşmaya çalıştık ve tespitler yapmaya çalıştık. Biz dün komisyon ile Edirne Valiliği’ne ilk olarak gittik ve bize bir brifing verildi bilgiler verildi onlara değinelim 135 bin kişinin karşıya geçtiği söylendi bu ilginç bir rakamdı hani 5 gün içinde 135 bin kişi nasıl karşıya geçebilmişti? Çünkü Yunanistan karadan ve denizden müthiş bir ağır müdahale yapıyordu geçişe izin vermiyordu bu nasıl olabilir dedik efendim işte sınır boyundaki karakollar uzaktan insanları sayıyordu öyle tespit ettik dediler böyle tespit ediliyormuş biz daha sonra insanlarla konuştuğumuzda karşıya geçenlerin çoğu ateş açılması yüzünden geçtikleri botlarla geriye geldiklerini öğrendik böyle uzaktan insan savmayla afaki bir şekilde bu 135 bin sayısının ortaya atılması ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun saat başı tweet atarak bunu duyurmaya çalışmasının arkasında da bir plan olduğunu gördük bunları net bir şekilde gördük bu 135 bin sayısının gerçek olması mümkün değil batıya yapılan şantajın bir karşısı bu söylem işte göçmenleri sınıra doğru sürüyoruz işte ey batı bil ki şuan itibariyle 2 3 gün içinde 135 bin kişi oldu milyonları bile buraya yığabiliriz bizim dediklerimize boyun eğ istediğimizi yap demekten başka bir şey değildir bu arkadaşlar bakın çok net bir şekilde biz bunu dün sahada gördük şuanda azalan bir göçmen trafiği var bakın ilk günlerde 2 3 günde artan bir göçmen trafiği var çünkü buradan zorla arabalara bindirilip götürülen insanlar var bedava otobüslere bindirilip göç idaresi müdürlüğü otobüsleriyle oraya giden göçmenler var bunlar hep televizyonlar basının tespit ettiği hususlar arkadaşlar bizim de bir çok yerden tespit ettiğimiz hususlar zorla insanları oraya gönderme ve bunu teşvik etme ve ardından böyle bir insanlık dramına kaynaklık teşkil etme çok üzücü bir hadise biz bu sayı konusunda tatminkar olmayan açıklamalar sonrası Edirne Valisi bize bir takım açıklamalar yaptı ama tatminkar değildi bu açıklamalar ve karşı tarafı suçluyorlardı niye bu gelen insanları geri gönderiyorlar ama bir de kendilerine bakmaları lazımdı evet mülteci hukukunda geri göndermeme ilkesi var evet Yunanistan ağır hak ihlalleri yapıyor evet insan öldürüyor ateş açıyor bomba atıyor insanların üzerine şu gösterdiğim gaz fişeği gibi bombalar atıyor ölümlere yol açıyor ama bir de bu insanların göçmenlerin güvenli olmayan bir yere gönderme teşvik etme hiçbir önlem almadan bunu yapmakta bu da ayrı bir suç arkadaşlar bakın neyse onu söylüyoruz biz komisyon başkanlığı gibi siyasi bir persfpektiften bakarak söylemiyoruz insan hakları ihlalleri neyse onu söylüyoruz Yunanistan’ın da yaptığını Türkiye’nin de yaptığını yanlış olduğunu söylüyoruz biz Pazarkule Sınır Kapısı’na gittik valilik ziyareti sonrası ve orada gerçekten büyük bir dram gördüm gazetecilerin alınmadığı bölgeyede gittik arkadaşlar bakın yüzlerce gazeteci vardı orada ve bir noktadan sonra Türk Polisi gazetecileri o bölgeye almıyordu neden almıyordu çünkü orada çok netametli işler vardı çok sıkıntılı işler vardı ve bir kurgu vardı değerli arkadaşlar biz 0 noktasına vardık karşımızda Yunan polisleri vardı yüzlerce yunan polisi ve 0 noktası Türkiye tarafında da yüzlerce göçmen vardı daha geride çayır alanında sağlı sollu binlerce insan yerlerde oturuyordu perişan durumdaydılar kadınlar çocuklar anneler babalar yaşlılar perişan durumda oralarda oturuyorlardı belki yüz metreyi bulan kuyruklar vardı ekmek su kuyruğu adeta bir savaş zamanının bir toplama kampının görüntüsü vardı orada değerli arkadaşlar bu çok üzücü bir görüntüydü gerçekten büyük bir insanlık dramı trajedisi yaşanıyor orada bilhassa 0 noktasında daha feci bir şey yaşanıyordu tam biz Pazarkule Sınır Kapısı bölgesine gazetecileri de geçtikten sonra girdiğimizde tam orada ki can pazarının içine düştük tabiri caizse çünkü tam o sırada karşı taraftan atılan mermiler bombalar gaz fişekleriyle vurulan insanlar vardı sağımızda solumuzda bir sürü kanlar akan insanlar vardı yüzlerinden karınlarından ayaklarından kanlar akan insanlar vardı dehşet verici bir görüntü vardı adeta mahşer alemi gibi herkes bir tarafa koşturuyor ambulanslar siren sesleri yaralılar feryatlar yükseliyor tam o anda heyet olarak biz oraya girdik insanlar ambulanslara dolduruldu götürüldü ağır yaralıların olduğu söylendi bize ve daha sonra biz bütün bunlara rağmen karşıdan gelen gaz bombalarına rağmen orada bekleyen Türk Polisi’nin orada göçmenlere ya geri gelin bakın ateş hattındasınız yani en azından 100 metre geri gelin bakın ölüyor insanlar yaralanıyor dediğini duymadık hiçbir müdahale yapılmıyor ve sadece seyrediliyor yaralılar ambulanslara alınıp götürülmüş kan revan içinde ve o göçmenler tekrar kapıya yükleniyorlar yüzlerce göçmen karşı tarafta yunan polisi sürekli ateş açıyor ve göçmenler ellerindeki taşlarla karşıya yunan polisine taşlar atıyor ve bunun üzerine tekrar Yunan Polisi bombalar atıyor gaz bombaları ses bombaları biber gazları atıyor ve gerçek mermi kullanılıyor düşünün arkadaşlar bizde tehlike hattındaydık ve oldukça sıkıntılı anlar yaşadık bunları kameraya da kaydettik dün sosyal medyamdan da paylaştım çok çarpıcı görüntülerdi gerçekten ve sözün bittiği yerdi çünkü Türk yetkililer kesinlikle müdahale etmiyorlardı göçmenler bir öne doğru koşturuyordu bir arkaya doğru koşturuyordu Türkiye’de ki en ufak bir basın açıklamasında anında müdahale edip insanları tekme tokat yerlerde sürükleyip götüren güvenlik görevlileri yerlerden taş alıp karşı Yunan Polisi’ne atan göçmenlere tek bir kelime etmiyordu arkadaşlar gözlerimizle gördük bakın burada insanlar üzerinden bir pazarlık yapılıyor bir yem olarak öne sürme olayı var ve bu da son derece çirkin bir tavır bakın ben size bölgedeki fotoğrafları da göstereceğim işte o bahsettiğim çayırlık alanın fotoğrafı ne oluyor burada bakın bu bölgede insanlar sersefil bir şekilde yatıyorlar çoğunun çadırı bile yok derme çatma sağdan soldan tarlalardan buldukları naylonlarla çadır yapmışlar geceleri nasıl yatıyorlar diye yetkililere sorduk, işte battaniyelere sarılıp açık alanda çayırda yatıyor bu insanlar bakın bu bir ekmek sırası yüzlerce insan sırada ve bu insanlar böyle sınıra sürülmüş durumda olan insanlar arkadaşlar. Bahsettiğim olay sırasında   yaralanan bakın kasığından kanlar akan bir insan biz tam o anda bu fotoğrafları çektik kasığından yaralanan bir insan kanlar akıyor 6 yaralı vardı ve işte bu biraz evvel bahsettiğim gaz bombalarının oradaki karakoldaki fotoğrafını da size göstereyim böyle onlarca yüzlerce gaz bombası var etrafta savaş alanı gibi ve o sırada yaralanlardan birisi gözümün önünden geçti kafasından vurulmuş kanlar akıyordu,bu büyük bir perişanlıktı. Değerli arkadaşlar biz bu geçiş esnasında çok tehlikeli görüntüler gördük  Meriç Nehri’nin yüksekliğinin az olduğu noktalarda insanlar sandalla değil yürüyerek nehir üstünden geçmeye çalışıyordu çok tehlikeli yolculuk yapan aileleri gördük çoluk çocuk düşünün bütün vekil arkadaşlar gördü ve herkes şok oldu gerçekten çünkü nehrin üzerinden böyle alçaklığı hafif olan bir yerden geçmeye çalışıyorlardı ayakları kaysa suya düşecekler çocuklar vardı bebekler vardı biz yakinen gördük bu aileyi mesela son derece tehlikeli işler oluyor ve kimsenin de umrunda değil değerli arkadaşlar ve burada bakın daha sonrasında biz İpsala Sınır Kapısı’na gittik bakın burada kimse var mı ? İpsala Sınır Kapısı’nın fotoğrafları bunlar burada kimse yok arkadaşlar niye yok çünkü burada bir kurgu var Pazarkule Sınır Kapısı’na insanların yığılması istenmiş ve oradan geçiş yok Türkiye kapıyı kapıtmış kapılar kapalı orada ama Türkiye’nin bir de ticaret yapması lazım bunun için de İpsala Sınır Kapısı’ndan göçmenlerin gitmesine izin verilmiyor orasını polis kapatmış demek ki istediği zaman kapatabiliyor o sınır kapısına insanlar yığılmayabiliyor biz İpsala Sınır Kapısı’nda bunu gördük polis önden tedbir almış kimse gelemiyor oraya niye bu kapı açık tutuluyor çünkü Türkiye’nin ticareti etkilenmesin Tırlar vardı orada tırların geçişi için bunların olması gerekiyordu böyle madem kapıyı kapatacaksın tüm kapıyı kapat madem açacaksın aç bu nasıl bir şey bunu anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar. Bakın bu politikalar çok tehlikelidir dışta ve içte bu politikalar çok tehlikelidir insanları pazarlık malzemesi olarak görmek çok tehlikelidir ve içeride de Suriye’lilere yönelik zaten bir tepki var hepimiz biliyoruz kamuoyunda bir tepki var ama iktidar bu tepkileri işte onlar mühacir kardeşlerimiz diyerek dindirmeye çalışıyordu yıllarca ve AB ile yaptığı anlaşma icabınca AB’den aldığı paraları bu mültecilere veriyordu ve bu şekilde bir anlaşma devam edip gidiyordu ve bundan dolayı da Suriyeliler muhacir kardeşimizdir şudur budur yani Suriyelilere verilen paralar aslında devletin verdiği paralar değil bunu Göç ve Uyum Komisyonu üyesi olarak net bir şekilde söyleyebilirim AB’nin yıllardır mülteci başına verdiği paraları Türkiye devleti mültecilere vermektedir bu da net halk arasındaki bir yanlış efsanedir bunu da bilmemiz lazım değerli arkadaşlar. Ne oluyor bu sefer Suriyelilere yönelik tepki alevlendirilmiş oluyor iktidarın bu girişimi ile zaten bir tepki var ve Suriyelilere yönelik bu şantaj politikası sonrasında yurtiçinde de bir çok olaya rastladık insanlar Samsun’da Maraş’da Suriyelilere saldırdı artık onlar yıllardır olan muhacir kardeşimiz değil gitmesi gereken insanlardı maalesef bu çok çok üzücü bir durumdu bu çok tehlikeli de bir politikadır yarın öbür gün linç olayları olursa bunun hesabını kimse veremez değerli arkadaşlar biz ayrıca bu ziyaret sırasında da üzücü şeyler gördük çünkü Göç ve Uyum komisyonu’nu da eleştiriyorum ben bir üyesiyim ama bakın bu olacak iş değil sizlerde gazetecisiniz bilirsiniz binlerce kişinin büyük bir insanlık dramı yaşadığı yerde eğer oraya bir gözlem heyeti gitmişse sahadaki insanlarla konuşur dertlerini dinlemeye çalışır ama özellikle komisyon başkanı bunu bize yaptırmadı ve bölgeden hemen ayrılmak gerektiği söylendi bir basın açıklaması yapıldı basına yüzlerce basın mensubu vardı ve bir basın açıklaması yapıldı ama ben şunu da bakın net bir şekilde söyleyeyim bir komisyon üyesi olarak bu basın açıklaması komisyonun ortak kararı ile imzasıyla alınmış bir metin değildi komisyona nereden gönderildiği belli olmayan bir metin benim tahminim Ak Parti Genel Merkezi’nden gönderilmiş bir metin orada Yunanistan’ı tamamen suçlu ilan eden ve Türkiye’yi tamamen masum ilan eden bir metin okundu biz bağımsız bir İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim Ak Parti komisyonu değiliz biz farklı partilerden müteşekkil o bölgeye giden bir komisyonuz ve bize rağmen oylama yapılmadan bu açıklamanın okunması bir skandaldır ve Ak Parti iktidarının anti demokratik anlayışını net bir şekilde gösteren bir başka olaydır biz zaten binlerce olayı söylüyoruz ama binlerce insan üzerinden tekrar gidip orada ideolojik propaganda yapmaya tevessül etmek son derece utanç verici bir haldir değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar bu konuyla ilgili söyleyeceklerimiz bunlar ama biz bu insanlık dramını gördük ve konuya müdahil olacağız o bölgede bir Suriyeli ile sadece görüşebildik İpsala’da görüşebildik bakın düşünün böyle bir şey olamaz Göç ve Uyum Komisyonu olarak gidiyorsunuz binlerce kişi var orada 5 bin kişi en az Pazarkule’de sair yerlerde de yine insanlar var ve insanlarla konuşmuyorsunuz sahadaki insanlarla konuşmuyorsunuz ve Kaymakamlık Valilikle görüşüp geri geliyorsunuz STK’larla görüşmüyorsunuz teklif ettik Baro ile görüşelim Baro ile görüşülmedi yani aman bir muhalif ses çıkmasın aman biz kendi istediğimizi yapalım parti olarak bir mesaj verelim. Utanç verici bir girişim bu başka bir şey değil biz orada Suriyeli bir vatandaşla ancak bir kişiyle görüşebildik düşünün bakın İpsala’da görüştük ve önlerinin açılması dolayısıyla karşı tarafa Yunanistan’a geçmişler anlattığı ölen kişinin kardeşi 500 kişi olarak geçtik kimse bize geçmeyin demedi geçtik ve Yunan tarafında da bizi görünce Yunan askerleri direkt ateş açtı hiç uyarı bile yapmadı ve kardeşim sırtından 4 kurşunla vuruldu orada hayatını kaybetti biz askerlere cesedi gösterdik durun etmeyin eylemeyin dememize rağmen umursamadılar ve biz zor bela 500 kişi hemen geri kaçarak nehirden Türkiye’ye geri geçerek canımızı zor kurtardık şimdi biraz evvel ben size söyledim 135 bin kişi diyor güya karakollardan sayıyormuş İçişleri Bakanı işte böyle oluyor bu iş birileri karşıya geçiyor o da 135 bin değil onlarda geri dönüyorlar işte karşıda şiddetli bir ateş açılıyor ve ölüyor geri dönüyor bu oluyor yani açıkçası hani Yunanistan tarafı geçiş yapan 70 kişi var dedi orada konuştuğumuz STK yetkilileri takriben en fazla 10 bin civarındadır geçiş yapan diye tahmin ediyor günlerdir orada olan mülteci dernekleri hani biz sahada ne varsa onu söylemeye çalışıyoruz arkadaşlar abartılı rakamlarla bir takım politikalar yürütülmesi çok yanlış bir hadisedir.

Evet ben 2. Olarak çok önemli bir başka insanlık dramına işaret edeceğim bakın burası neresi arkadaşlar Türkmenistan-İran sınırında bir Tır Parkı 1200 Tır şöförümüz Türkmenistan-İran sınırında ve İran Türkiye sınırında şuanda 17 18 gündür mahsur durumda Corona virus dolayısıyla Türkmenistan’dan İran’a bu şöförlerimiz alınmıyor. Şöförlerimiz bana ulaştı Ferit Yüce isimli bir şöförümüz direk bize müracaat da etti oradan aradılar durumumuz perişandır sayın vekilim bize kimse kulak kabartmıyor Dışişleri Bakanlığı yetkilileri kulak kabartmıyor Büyükelçi yetkilileri gelip halimizi hatrımızı sormuyor burada madden manen perişan durumdayız Dışişleri Bakanlığı ile de görüştüm haberimiz var evet çok zor durumdalar elimizden geleni yapıyoruz ama İran geçişe izin vermiyor dediler ama bu insanlarda burada perişan durumda İran’dan Türkiye’ye geçişleri konusunda bir takım tedbirler alacaklarını söylediler 800’ü Türkmenistan-İran sınırında 400’ü İran-Türkiye sınırında ve bu insanlar mahsur durumda bununla ilgili soru önergesi de verdik İnsan Hakları Komisyonu’na dilekçe de verdik Corona virus var evet tedbirler alınmalı ama karantina bölgeleri oluşturulabilir yani bu karantina bölgeleri oluşturulmadan biz sizi alamayız virus var denilmesi bu insanları perişan etmek demektir Türkiye’nin İran’a yönelik yoğun bir baskısının olması lazım ve kendisi içinde İran’dan Türkiye’ye girişler için karantina salonları oluşturması gerekiyor ve bu sorunu çözmesi gerekiyor bu da ayrı bir insanlık dramı olarak o bölgelerde yaşanıyor.

Ayrıca değerli arkadaşlar Corona virus ile ilgili önemli çarpıcı bir haberim var size. Corona virus vakası Türkiye’de rastlanmıyor diye Sağlık Bakanlığı açıklama yapıyor özellikle yok deniliyor bir takım ihtimaller var şüpheli vakalar var daha dün Singapur’a giden bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşında Corona Virus tespit edildiğini Singapur yetkilileri söyledi,ne oluyor yani Türkiye’de iken Corona virus insana bulaşamıyorda Singapur’a gidince mi bulaşıyor arkadaşlar demek ki bir tehlike var büyük bir tehlike var ve gereken önlemler alınmalı bir takım siyasi nedenlerle bu konuda gerçek dışı beyanlar yapıyorsa Sağlık Bakanlığı insanların canı ile oynuyor demektir değerli arkadaşlar.

Az evvel bahsettiğim kardeşi öldürülen Suriye vatandaşı 2 kişi ile İpsala Kaymakamlığı’nda görüşmüştük fotoğraflarını da size göstereyim şu kişinin kardeşiydi ölen Suriyeli son derece üzgünlerdi ne yapacaksınız dedik onlar da Suriye’ye dönemeyiz orada savaş var peki Yunanistan’a da gidemiyorsunuz ne yapacaksınız,İstanbul’a dönüp yaptığım ayakkabı işine geri döneceğim başka çarem yok dedi bir de şunu söylemek isterim arkadaşlar bu politikalarla herkes zannediyor ki Suriyelileri gönderiyoruz Türkiye dışına öyle bir şey yok biz orada sahada sorduk STK’lara sorduk mültecilere sorduk gidenlerin çoğu Afganlı ve Afrikalı insanlar Suriyeliler az çok Afganlılara göre hayata tutunmuş durumda bu Suriye üzerinden bir politika üretmek tutmuyor da aynı zamanda Suriyelilerin çoğu da gitmiyor böyle bir riske girmiyor bu kişiye ben dedim ki tekrar deneyecek misin karşıya gidişi,hayır dedi denemeyeceğim kardeşim öldü hakikaten dener misiniz? Döneceğim İstanbul’a çalışacağım Suriye’ye de kesinlikle gitmeyi düşünmüyorum hani açıkçası biz göçmenlerle de konuştuğumuz zaman %80’inin dönmek istemediğini görüyoruz ama dönmek istemeyen insanları böyle zorla Türkiye kabul ettikten sonra zorla itelemek Yurtdışına gitmelerini sağlamaya çalışmak bir takım politikalar icraat etmek doğru değil geri göndermeme ilkesi var ve bu herkes içinde geçerli.

Bununla ilgili diğer fotoğrafları da göstereyim size gördüğünüz gibi kadın çoluk çocuk çok büyük bir perişanlık yaşanıyor arkadaşlar bu bebeklerin çocukların annelerin suçu nedir diye sormak istiyorum?

Ayrıca bir büyük insanlık dramı da Hindistan’da yaşanıyor. Hindistan’da müslümanların vatandaşlıktan çıkarılmasıyla ilgili bir yeni vatandaşlık yasası ile vatandaşlık haklarının gasp edilmesi ile ilgili bir gelişme oldu. Müslümanlar buna itiraz ettiler ve ortalık karıştı ve insanlar yaralanmaya ölmeye başladı çatışmalar yaşandı ve çoğunlukta olan Hindular o bölgedeki Müslümanları öldürmeye evlerini yağmalamaya başladı bakın çok çarpıcı bir fotoğraf bu bir Müslüman çocuğu babası öldürülmüş cenaze töreni ve cenaze de o bölgenin geleneği böyle cenaze tabutun üstü örtülü olmuyor açık oluyor ve babasına gözyaşları ile bakıyor büyük bir dram yaşanıyor büyük bir hak ihlali yaşanıyor ve şuanda bu mesele de gereğince değerlendirilmiyor Türkiye’de çok yoğun bir tartışma var işte İç Dış politika ile ilgili Hindistan konusu biraz gölgede kalıyor ama orada çok ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığını görüyoruz değerli arkadaşlar.

Hak ihlalleri maalesef çok acımasızca devam ediyor. Düşman hukuku uyguladığınız zaman insanlara yönelik öldükten sonra bile acımasız işler yapabilirsiniz cenazesini tehlikeli ve yok edilmesi gereken bir cenaze bir düşman olarak görebilirsiniz bakın cenazeye bile böyle bakabilirsiniz siz de ırkçılık varsa,düşman hukuku anlayışı varsa bunu yaparsınız.

Bakın size bir fotoğraf göstereceğim bu Pick-Up’ın içinde bir tabut var görüyorsunuz. Aslında bu tabut bir cenaze aracının içinde mezarlığa doğru gidiyordu kim bu tabutta olan kişi Almanya’da vefat eden Kürt yazar Zeynel Abidin Han cenazesi Muş’dan ambulansla Varto’ya götürmek üzere yola çıktıktan sonra Belediye Başkanı ve Başkan Yardımcısı ambulans şoförünü arayarak tehdit etmiş ve şoför cenazeyi yarı yolda bırakmış,ambulans demiş ben daha götüremem Belediye Başkanı beni tehdit ediyor ve götürmemiş bir kriz çıkmış yakınları bir Pick-Up getirmişler tabutu Pick-Up’a almışlar ve oradan mezarlığa gitmiş. Arkadaşlar 21.Y.Y.’da utanç verici hadiselerdir bunlar bakın Kürt meselesinde geldiğimiz nokta ne kadar utanç verici bir haldir bunu bir kez daha söylüyorum yani birisini düşman ilan edip hani tamam sevmeyebilirsin birisini ama öldükten sonra o artık bir cenazedir ve ona tüm insanlığın cenazeye saygı göstermesi gerekir Hazreti Peygamber müslüman olmayan cenazelerin karşısında bile ayağa kalkıp ayakta beklemiştir cenaze geçene kadar hem dinen hem insanlık açısından hangi açıdan bakarsanız kim olursa olsun herkesin cenazesi saygıya layıktır tüm yasalar dini kurallar herşey tüm evrensel kurallar bunu söyler değerli arkadaşlar ama maalesef olan bu.

Anne Baba Tutukluluklarla ilgili dramlar devam ediyor bakın bize cezaevlerinden gelen mektuplar var ve oralarda büyük aile dramları var ve biz bunları sizlere yansıtmaya devam edeceğiz çünkü Türkiye’de anne babalar perişan durumda cezaevinde çocuklar cezaevinde ve dışarda perişan durumda ve büyük aile dramları yaşanıyor.

Bana Manisa Ceza İnfaz Kurumu’ndan mektup gönderen Ömer Ayçiçek diyor ki bir milletvekili olarak milletimin sesini duyuruyorum: “Kızımız 3 yaşında ve 4. evre kanser dedesinin yanında ben ve eşim cezaevindeyiz psikolojik travma yaşıyor kızım ,eşim de mahpus, ilaçlarla ayakta zor duruyor eşim. Cezaevi yönetimi “Kızın ya yanında ya da dışarıda duracak.” diyerek kısa süreli bile annesinin yanında olmasına izin vermiyor.” Bakın cezaevlerini böyle keyfi uygulamaları var çocuklar cezaevinde evet ama bazen anneleri cezaevi dışına veriyor çocuk sıkılıyor ve teyzesinin dedesinin yanına veriyor bir müddet sonra annesini özlüyor geri geliyor ama bazı cezaevleri yok kardeşim ya burada duracaksın ya da dışarı da duracaksın diye bir takım hukuksuz kurallar getiriyorlar.

 Ve bu anne baba gözaltı tutukluluk dramı devam ediyor bakın daha yeni dün bu çocuğun anne ve babası gözaltında ve tutuklanabilir bu çocukta anne babasız kalabilir. Sümeyye Çınar 2 aylık hanile dün gece eşi İlker Çınar ile gözaltına alınmış. Hamile bir kadın 2 aylık hamile ve bir çocuk var bu çocuk ortada kalmış şuanda anne babası gözaltında ve tutuklanacak belki hamile kadınların acımasızca nezarethanelere doldurulduğu bir ülke oldu Türkiye ve daha sonra cezaevlerine doldurulduğu bir ülke oldu bunun gibi çocuklar 2.5 yaşındaki çocuklar annesiz babasız perişan bir durumda yakınlarının yanında barındırılmaya çalışılıyor. Bunun çaresi de tutuksuz yargılamadır başka bir şey değil, böyle büyük aile dramları oluşturmaktan vazgeçin diyoruz artık.

Bakın yine devam ediyor bir başka aile dramı,Cemile bu 3 yaşındaki kız annesi Mine Karakaya tutuklanmış babası da tutuklu ve bu çocuk da maalesef şuanda anne ve babasız kalmış durumda Türkiye’de böyle binlerce dram yaşanıyor Ohal’in keyfi yasaları acımasızca insanları tutuklu olarak yargılatıyor. Annelere bunu yapıyor ve bir de gazetecilere de çok yoğun bir şekilde  yapıyor. evet gazeteci meslektaşlarımıza yönelik de bu çok yapılıyor. dün oda tv genel yayın yönetmeni gazeteci barış terkoğlu gözaltına alındı neden gözaltına alındı bakın gazetecilik suç değildir arkadaşlar. gazetecilik suç değildir. gazeteci gerçeği iktidar veya muhalefet kim ne derse desin gerçeği saf gerçeği göstermeye çalışır ve bu yüzden de demokrasinin çok önemli öğelerinden birisidir gazetecilik  ve gazeteciler,  medya özgürlüğü çok önemli bir özgürlüktür.  barış ertuğrul oda tv genel yayın yönetmeni .libyada ölen bir mit mensubunun cenaze töreniyle ilgili bir haber yapıyor.  düşünün cenaze törenine insanlar katılmış ve bir cenaze toprağa verilmiş, iktidar bu cenazeyi gizliyor. ya bir cenaze artık yani hani yaşamıyor da. bir kişinin toprağa verildiğinin haberini yapmak nasıl olur da bir insanın cezalandırılmasına vesile olur. barış terkoğlu dün gözaltına alındı ve gece yarısı tutuklandı arkadaşlar. burası türkiye işte. hani bir insanın toprağa verildiği haberini yapmanız bile sizin tutuklanma nedeniniz oluyor. böyle bir ülkede gazetecilik olabilir mi arkadaşlar. böyle bir ülkede medya özgürlüğü demokrasi olabilir mi arkadaşlar size soruyorum. utanç verici kararlardır. kararı da okudum gerçekten kararı da hakimin kararını okudum hani ittire kaktıra bir tutuklama kararı vermiş gülünç yani hakkaten yani oradan girmiş buradan çıkmış oradan girmiş en sonunda işte yurtdışına kaçma tehlikesi de var tutuklayalım . yani  gece yarısı adamın evini basıp gözalıtna alınıyorsunuz bomboş nedenlerle tutukluyorsunuz tutuklu yargılıyorsunuz insanların özgürlüğüne kastediyorsunuz ve bunu gazeteci demeden anne demeden hamile kadınlar demeden çocuklu anneler demeden gayet rahat bir şekilde yapıyorsunuz böyle bir  ülkede demokrasiden bahsedilebilir mi arkadaşlar .

bakın yine bir başka dram. tuncay şen. 5 aydır afyon E cezaevinde tutuklu eşi de denizli cezaevinde tutuklu ve bir çocukları var furkan şen. ona da hasta yaşlı babaanne bakıyor. anne baba aynı cezaevinde de tutuklu değil ha,  aynı cezaevinde tutuklu olunca birbirlerini görebiliyor  ayrı ayrı cezaevinde tutuklu. tuncay (furkan)  belki 2 3 ayda bir anne babasını görebiliyor böyle mutlu bir aile tablosu malesef şuanda yıkılmış durumda anne baba perişan durumda, çocuk perişan durumda  çocuğa bakılamıyor hasta bir babaannenin elinde . bugün mahkemesi var bu ailenin umarım dilerim haftaya size tahliye ile ilgili bir haber verebilirim çünkü bunlar gerçekten yürek yıkan  haberler. olacak şey değil, bu insanlar tutuksuz yurtdışı yasağı koyarak yargılayabilirsiniz bu kadar basit arkadaşlar. böyle aile dramları oluşturma yeri mi türkiye  .

yine bakın cezaevleriyle ilgili çok üzücü haberler alıyoruz. Ekrem öğdem karaman cezaeveinde. cezaeviyle de görüştüm çok üzücü bir vaka. adeta cezaeavinde kör olmuş bir insan. ms hastası 12-13 yıldır ms hastalı  *(MULTİ MİM SİKLOROZ)  ben bir doktorum bilirim çok ağır bir hastalıktır ve tedavisi de oldukça pahalıdır zordur teşhisi de çok zordur çok ağır bir hastalıktır ms 12 -13 yıldır hasta olan ilacını kullanan bu insan 1 yılı aşkındır cezaevinde ilacını kullanamıyor arkadaşlar ve cezaevinde hastalağı ilerliyor. şuanda %70 görme kaybı var  gözlere vurur optik sinirlere vurur en çok ve sinir sistemine vurur ve insan sonunda felç olur. beyinde görme merkezlerini bitirmiş durumda , bünye olarak çok zayıf , bitkin , yürümesinde sıkıntı var ve bu kişi halen doğru dürüst bir sağlık hizmeti alamıyor cezaevi yetkilileriyle de görüştüm efendim işte şuraya gönderdik buraya gönderdik, biyere gönderiyorsunuz daha sonra  orası bir başka yere sevkediyor orası zaten oraya gidene kadar birkaç ay geçiyor böyle böyle bu adamcağız 1 yıldır tedavisini olamıyor arkadaşlar. bakın türkiye cezaevlerinden manzaralar bunlar. malesef hal bu ve inşaallah diyoruz doğru dürüst bir yere sevkedilir bir üniversite hastanesine. doktora gitmiş, müdür beyle konuştum doktora gitmiş doktor tabi dezavantajlı bir grup mahpuslar, doğru dürüst muayene olamıyorlar tedavi olamıyorlar tetkikleri falan hep sıkıntılı oluyor doktor böylesi bir hastaya, kardeşim bana numara yapıyorsun herhalde demiş ve göndermiş. cezaevi yönetimi doktor sana böyle dedi napabiliriz, e ben hastayım o laflara niye bakıyorsunuz diyor kişi ve sonuçta ne mi oluyor bir yıldır bu insan sağlık hizmeti ve tedavisinin ilacını  alamıyor

diğer hak ihlallerine de girelim. şuanda türkiyede ekonomik kriz olduğu için vatandaşın cebinden çırarılıyor bu sırtından çıkarılıyor .bakın bize gelen  elektrik faturalarıyla ilgili çok şikayet de var. 15 gün diyor evde olmadığım halde 81 tl fatura geldi incelediğim zaman yarısı vergiye gidiyor.   doğalgaz faturam yine 15 gün evde olmadığım ve odayı kapattığım halde 438 tl gelmiş diyor bir vatandaş bize. hani böyle artık vatandaşın sırtından çıkarılan bir fatura var.

bir de kpss skandalları devam ediyor. bize bu konuda gençler çok ileti gönderiyor arkadaşlar onları da size okumak isterim. bakın mesela bir gencimiz diyor ki kpss ye girdim 75 puan aldım 14 şubatta malatyada sözlü mülakata girdim sonucunu  görünce hüsrana uğradım 75 olan kpss puanım mülakatta 55 e düşürülmüş çok üzüldüm allah rızası için benim sesimi duyun, beni siz savunun diyor. biz de bunu yerine getirmeye çalışoruz.

bir başkası 2019 da kpss ye girdim ve gereken puanı aldım sınıf öğretmenliğinde sıralamaya girdim puanım 75 den 54 e düşürüldü sayın vekilim biz o puanları kolay kazanmadık gece gündüz ders çalışıyorduk ama 5 dakkada bizi elediler diyor. biz bu hikayeleri hep bililyoruz  arkadaşlar. Milli Eğitim Bakanıyla da görüştük açıkca bana ne dedi biliyor musunuz , mülakat yapılırken güvenlik soruşturması yapılmış oluyor ve onun hakkında karar verilmiş oluyor. açıkca bunu söyledi . hani mülakata girdiğiniz anda zaten sizin dosyanızda sizin kazanmayacağınız yönünde bir güvenlik soruşturması sonucu var. o mülakata da zaten boşuna giriyorsunuz 85 90 95 puan alsanız bile , sözlüde,  başarılı olsanız bile 55 60 ın altı kaybediyor ve böyle oluyro. hani benim iddiam değil bakın milli eğitim bakanıyla  bunu biz gidip makamında görüştük kendisi apaçık şekilde söyledi. mülakattan önce güvenlik soruşturması yapıldığını.

başka bir mağdur kardeşimiz , mülakatta hiçbir neden yokken puanım düşürülen, tercih yapmaya hak verilmeyen öğretmenlerden biriyim yıllardır atanmak için çabalayıp herşeyi geçip nedenini halen bilmediğim şekilde puanı düşürülen birisiyim diyor.

yine bir başka gazeteciyle ilgili size haber vereyim. bakın idlib operasyonu sonrasında gazetecilik yapan bir kişi Alptekin dursunoğlu ortadoğu uzmanı geçtiğimiz günlerde tutuklandı şimdi  düşünce özgürlüğü sadece benim sevdiğim düşünceler için yoktur arkadaşlar . sevmediğim beğenmediğim düşünceler için  de vardır hepimiz  için geçerli bu. ben şu düşünceyi beğenmedim onun bir özgürlüğünü kısıtlayım da görsün gününü derseniz düşünce özgürlüğünden bahsetmeye hakkınız yoktur çifte standart lütfen yapmayın Alptekin dursunuoğlu bu savaşın yanlış bir savaş olduğunu söyledi bir gazeteci , ortadoğu uzmanıydı ve anında gözaltına alınıp tutuklandı. işte böyle bir üçüncü dünya ülkesiyiz. işte böyle bir ÇORÇ HORVIN ın 1984 romanındaki bir ülkeyiz değerli arkadaşlar. Büyük abi herşeyi çok rahat bir şekilde gözlüyor. yargı tamamen siyasetin emrinde.

yine bir başka akademisyen bakın bu da çok üzücü. Murat Bilgehan Özpek. türkiye odalar ve borsalar birliği ekonomi ve teknoloji müessesesindeki görevine 28 şubat 2020 tarihinde üniversite rektörü Güven Sak ın imzasıyla son verilmiş, bu işlem için herhangi bir gerekçe gösterilmemiş soruşturma yürütülmemiş savunması da alınmamış ve bakın muhalif hiçbir akademisyene artık üniversitede kalma hakkı , bilim üretme hakkı verilmiyor. KHK larla ve daha sonra yine işte giörüyorsunuz idari kararlarla demokrat akademisyenler muhalif akademisyenler üniversiteden uzaklaştırılıyor. son derece demokrat  bir bilim insanıydı Murat Bilgehan Özpek ve onun hakkındaki bu kararı kınıyorum. kesinlikle gerekçesiz ve sanırım yukarıdan gelen bir emirle alınmış bir karar. kararın alındığı gün de ilginç 28 şubat 2020. biz burada 28 şubatlardan yıllarca bahsettik. 28 şubatın nasıl özgürlükleri , din ve vicdan özgürlüğünü katlettiğini söyledik ama şuanda 28 şubat yine devam ediyor. güya 28 şubat bitti deniyordu 28 şubat bu kez demokrat insanlara yönelik devam ettiriliyor. 28 şubatla ilgili bizim çok acı hatıralarımız var. ve 28 şubata karşı çok mücadele etmiş bir insanımdır ama şuanda iktidara gelen eski 28 şubat mağdurlarının demokrat insanlara muhalif insanlara iktidarı demokrasi ve hukuk açısından eleştiren insanlara yaptığını en net bir şekilde de eleştiren bir insanım şuanda.

bakın medya özgürlüğü alanında iktidar ne yapacağını bilemiyor. KHK ile ihrac edilenler bir televizyon kurmuşlar bir tvitter hesabı var bu hesabın da bir televizyonu var. mağdurlarla ve farklı kesimden mağdur olan insanlarla röportajlar yapıp youtube a atıp oradan kamuoyuna servis ediyorlardı. insanlar mağduriyetlerini anlatıyordu ve KHK TV bir mağduriyet anlatma kanalıydı. geçtiğimiz günlerde KHK TV nin youtube kanalına da engel getirildi. hayır şundan dolayı engel getirildi şunu çiğnediniz şu yasayı çiğnediniz diye bir açıklama da yok. direk youtube kanalı engelli. aylardır yaptıkları youtube ile ilgili yayınlar bir anda silinmiş ve engelli durumda. değerli arkadaşlar işte türkiyede medyanın durumu bu. demokrasi ve hukukun durumu bu, bu kadar acımasız insafsız ve hukuk dışı muameleler apaçık ortada ama biz diyoruz ki aydınlık karanlığı yenecek KHK zulmünün ortaya çıkmasını istemiyorlar ama başaramayacaklar. güneş de balçıkla sıvanmaz diyoruz.

bakın size ayağı kırılmış bir insan göstereyim bu insan nerede oturuyor biliyor musunuz, emniyetten alınmış adliyeye getirilmiş savcılık işlemleri için bekliyor. Ankara emniyetinde ve emniyette işkence gördüğü için bacağının kırıldığını iddia ediyor. bir başka kadın da, beni de çırılçıplak soymakla tehdit ettiler diye avukatlarına bilgi vermiş durumda. ankara emniyetindeki işkence vakalarını aylardır duyuruyoruz. çokişkence iddiası geliyor ankara emniyeti için ama yapılan bir işlem yok. sadece benim iddiam değil Ankara barosu da bunları ispatladı. ankara barosu da raporladı. hem bir kez değil 2 kez raporladı. net bir şekilde ankara emniyetinde işkence iddiaları var ama yapılan tek bir işlem yok. işte burası türkiye.

sağlık alanında da önemli ihlaller yaşanıyor bakın bir lösemi hastası çocuğun annesi göndermiş. bana diyor ki bizim gibi evladı lösemi tedavisi varsa bilirler. günde en az 5 kez değişen maske ayda 150 adet yapar yani 3 kutu 1000 lira . allah kandan hastalıktan beslenen vampir tüccarları yerle yeksan etsin. deprem olur ev kirası artar, virüs gelir ilaç maskesinin fiyatının fiyatı artar. 20 tl ye aldığımız maske 265 tl oldu her hafta alacak imkanım yok diyor. düşünün 20 tlye aldığınız maske corona virüs şu bu derken 265 tl olmuş, en çok buna ihtiyacı olanlar da lösemi hastaları. anne perişan durumda bana bunu yazmış.

şimdi 28 şubat derken arkadaşlar 28 şubat biz hiçbir zaman unutmadık unutmayacağız. 28 şubatın 1000 yıl süreceğini söylediler 3-5 yıl süremedi bitti. 28 şubat günlerini yaşayanlardan birisi de benim. başörtü yasaklarına karşı mücadele edenlerden ve en net bir şekilde mücadele edenlerden birisi benim. size bi anektodumu da aktarayım burada. kamuoyu  da bunu bilsin. askerliğimi Eskişehir hava hastanesinde doktor olarak yaptım, hani benim askerliğim poliklinikte hasta muayene etmekti. ve o dönem başortüsü yasakları vardı insanlar başörtülü olarak birtakım yerlere giremiyorlardı. benim polikliniğime bir astsubayın başörtülü eşi geldi muayene ettim ilacını yazdım gönderdim ardından telaşla bir başka istihbaratçı astsubay olduğunu söyleyen bir kişi girdi içeri, dedi siz bir kişiyi muayene etmişsiniz ve başörtülü olarak gelmiş burada muayene olmuş bir astsubay eşiymiş, evet dedim yazdım reçetesini gönderdim, ama bu suçtur hastaneye böyle giremez polikliniğe başörtülü giremez nasıl aldınız işlem yapmamız gerekiyor kimdi o isim neydi şu bu koşturmalar, daha sonra öğrendim ki o astsubay hakkında soruşturma başlatılmış takibat yapılmış şudur budur. düşünün. bakın ben kendi yaşadığım bir hadiseyi bir anektot olarak size  aktarıyorum . işte 28 şubat buydu. biz o gün bu zalim din düşmanı özgürlük düşmanı o 28 şubata da net bir şekilde karşı çıktık şimdi o 28 şubatın mağdurlarının bu ülke insanına yaptığına da net bir şekilde karşı çıkıyoruz. ve tam karşısındayız. bizim kriterimiz özgürlüktür haktır hukuktur. kimliğe de bakmayız hiçbir zaman bakmayız. bakın benim biraz evvel bahsettiğim gazetecilierin hepsinin fikriyatı ayrıydı, farklı ideolojik görüşlerdendi. kimisi islami kesime yakındı kimisi efendim ulusalcı kanada yakın insanlardı o bizim için hiç farketmez biz insan hakları perspektifinden bakarız o açıdan bakarız ve mağduriyete uğrayan kim olursa olsun onun yanındayız. kim zalimlik yaparsa da onun karşısındayız. biz bunu öğrendik. ben hak savunuculuğundan geldim. mazlumder başkanlığı yaptım. benim bildiğim budur ve siyasette de yaptığım budur arkadaşlar.

yine bize başka haberler geliyor bakın, doğudan gelen haberler var çok fazla şüpheli corona vakası olduğu, biraz evvel bahsettiğimiz gibi sağlık bakanlığını uyarıyoruz, sağlık müdürlüklerinin sağlıkçılara koruyucu maske dağıtmadığına dair birtakım haberler geliyor.

yine 2-3 gün önce cezaevlerindeki bu ihlalleri size anlatıyorum biliyorsunuz, sincan cezaeavinden şok edici bir haber daha aldık, bir mahkup Aysel koç genç bir kadın koğuşta 4 kişi kalıyorlardı biz onları gidip sincan cezaevinde görmüştük. tutuklu hükümlü alt komisyonu olarak sincan cezaevine gitmiştim ve bu kişileri ben koğuşlarında ziyaret etmiştim. hatta akpartili vekiller o kişilerin ihlalle ilgili bildirilerinden dolayı rahatsız olmuş ve koğuşta tartışma çıkmıştı. akpartili vekiller dışarı çıkmıştı biz içerde kalmış ve onları dinlemiştik. bu kişilerden birisi geçtiğimiz hafta koğuştan alınıp hücreye konulduğu için tek kişilik hücreye konulduğu için koğuşta kendisini asarak intihar etmiş. genç bir kadın aysel koç. cezaevlerinin durumu bu daha üstüne birşey söylemeye gerek yok. insanların canı burnunda. mahpusların canı burnunda mahpus yakınlarının canı burnunda ama biz herkese aman yani bu psikolojinizi düzeltin ve canınızla ilgili kötü birşey yapmayın diyoruz.

evet değerli arkadaşlar biz son olarak idlibte hayatına son verilen askerlerimizi gösteriyorum. bakın eşi 4 aylık hamileymiş bu askerimizin. malesef yanlış bir savaş uğruna o bölgede hayatını kaybetti. idlibdeki savaşta olmamızın hiçbir anlamı yok. zaten bitmiş bir hikaye uzatmaların oynandığı bir savaş ve bu savaşta idlibte boş yere askerlerimizi kaybetmenin hiçbir anlamı yok. bakın gencecik insanlar bunlara yazık oluyor ve hayatlarını bir hiç uğruna kaybediyorlar çünkü bu bölgedeki savaşın hiçbir anlamı yok. türkiyenin kürt fobisinden kaynaklanan bir savaş malesef. kürt meselesiyle demokratik bir şekilde yüzleşmeyen türkiye başkasının ülkesinde gitmiş malesef bu savaşa girmiş durumda.

 değerli arkadaşlar süremiz bitti bu haftalık biz açlık grevi yapanları hatırlatalım. avukat selçuk bozağaçlıyı hatırlatalım çağdaş hukukçular derneği başkanı . o da malesef şuanda açlık grevi yapıyor ve hukuksuzlukla mücadele ediyor. avukat selçuk bozağaçlı çok önemli. hukuku savunanlar direniyor, hukuk isteyenler direniyor. hakkını savunduğu insanların duyması lazım. bu kişi hukuk istediği için direniyor. malesef bomboş dosyalarla şuanda tutuklu. savunmaya özgürlük istiyoruz ve tüm kamuoyuna da haydi savunanları savunalım diyoruz. değerli arkadaşlar basın toplantımızı burada bitiriyorum hepinize iyi günler diliyorum teşekkür ediyorum.

YouTube

Yorumlar