02.05.2019 Tarihli Basın Toplantısı

Gündemimizde çok önemli maddeler var.ülkemizdeki yargı ve cezaevleri ile ilgili meseleler hakkında ağırlıklı olarak değineceğiz. Basın toplantıma başlıyorum.değerli arkadaşlar bugün çok önemli bir konu ile basın toplantıma başlıyorum.

Cezaevlerinde ki bir ölüm hadisesi ile başlıyorum.cezaevlerinde yargısal kötüleşme sonrasında durum oldukça vahim durumdadır.Değerli arkadaşlar Türkiye cezaevlerinde yüzlerce kişi şuanda tek kişilik hücrelerde kalmakta o da oldukça ağır bir tecrit uygulaması uygulanmaktadır. Bu uygulamanın yanlış olduğunu defalarca söylüyoruz,aylarca söylüyoruz bu uygulama hukuksuz bir şekilde devam etmektedir. Her kesimden yüzlerce kişiye tecrit uygulaması ağır bir şekilde tek kişilik hücre şeklinde aylardır uygulanmaktadır. 25 30 aya varan tecrit uygulaması vardır.Düşünün 24 saat bir ufacık hücrede mahpussunuz ve yanınızda hiçbir insan yok.1 gün değil 2 gün değil 1 ay değil 2 ay değil aylarca yıllarca. Biz bunun insanlığın tabiatına aykırı olduğunu ve hayati sorunlar çıkaracağını defalarca söyledik değerli arkadaşlar ve maalesef bunlar dinlenmedi keyfi hukuksuz bir şekilde devam etti ve sonunda geçtiğimiz günlerde Çorum Cezaevinde tek kişilik hücrede kalan bir tutuklu Muzaffer Özcengiz hayatını kaybetti.Çok büyük skandallar sonucu hayatını kaybeden sağlık hakkı ihlalleri,yargı alanındaki ihlaller ve cezaevindeki hukuksuz uygulamalarla büyük bir insan hakları ihlaline uğrayan Muzaffer Özcengiz’in ölümü bir başka ülkede olsaydı o ülkenin Adalet Bakanı istifa ederdi.Olayı ayrıntılı bir şekilde araştırdım ve inanılmaz bir şekilde çok büyük ihlallerin olduğunu gördüm ve halen yetkililerden tek bir açıklama dahi yapılmıyor.Değerli arkadaşlar 22 aydır cezaevi’nde olan bir emekli öğretmen din dersi öğretmeni Muzaffer Özcengiz Çankırı’da görev yaparken tutuklanmış ve örgüt yöneticisi suçuyla Fetö ithamıyla ilkönce çankırı da gözaltına alınmış daha sonra Çorum Cezaevi’nde tecrite alınmıi 22 aylık bir mahpusluk süresi var ve halen hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmamasına rağmen tek kişilik hücrede kalmış bunun son 14 ayı ağır bir tecrit altında hücresinde bir televizyon bile olmadan ve havalandırma imkanlarına da çıkmasında büyük zorluklar sıkıntılar yaşayarak devam etmiş ve en sonunda sağlık sorunları baş göstermiş. Ve maalesef bu sorunlar konusunda da çok büyük ihlaller yaşanmış 26 nisan 2019 günü vefat etmiş. Aslında vefat etmiş değil resmen  cinayet işlenmiş, resmen Muzaffer Özcengiz öldürülmüş değerli arkadaşlar neden mi işte size Muzaffer Özcengiz’in vefatından son 4 gün önce yazdığı mektubu okuyorum.22 Nisan’da yazmış 26 nisan da da vefat ediyor. Başından neler geçtiğini ne tür ihlaller yapıldığını tevafuk bu ya ölümünden 4 gün önce bir dilekçe olarak yazmış. Bu dilekçe sadece bir kuruma değil aslında tüm insanlığa yazılmış bir mektuptur değerli arkadaşlar bu hassasiyetle dinlemenizi istiyorum.

ÇORUM İNFAZ HAKİMLİĞİ’NE

KONU: Kronik sağlık ve psikolojik sorunlarım nedeni ile tek kişilik hücre odadan, normal koğuşa geçme talebi.

TALEP EDEN: MUZAFFER ÖZCENGİZ. L TİPİ KAPALI C.İ.K. F-9 ALT 03 NO HÜCRE, ÇORUM.

58 yaşındayım. İzmir’de (Buca) öğretmenlik yaparken, önce görevimden ihraç edildim. Akabinde tutuklanıp Çorum Kapalı Cezaevi’ne konuldum. 2 yılı aşkındır buradayım. 4 çocuğum ve eşim İzmir’de ikamet etmekteler.1 yıl normal koğuşlarda kaldıktan sonra 28 Şubat 2018 tarihinde, herhangi bir suç-ceza-neden-niçinsiz-sorgusuz-sualsiz tek kişilik hücre’ye konuldum.Bakın hiçbir yargısal bir durum da olmadan pat bir idari kararla koğuştan tek kişilik hücreye alınıyor.Devam ediyorum. Hücreye konulduktan birkaç gün sonra kurum doktoru ile görüşme talebim karşılığında, görüşmemiz gerçekleşti ve kronik sağlık sorunlarımın değerlendirilmesi neticesinde kurum doktorumuz, hem bana hem de kurum müdürümüze mevcut durumumun kritik oluşu nedeni hücrede tek kişilik değil, normal koğuşta kalmaya devam etmem gerektiğini ifade ettii. Fakat kurum doktorumuzun bu olumsuz sağlık şartlarımı, kurum müdürümüze ifadesine karşılık değişen hiçbir şey olmadı.Devam ediyorum. Hipertansiyon, troid, şeker, prostat, bel, boyun fıtığı, ileri derecede işitme kaybı ve de son bir yıldır, psikolojimin ileri derecede bozulmasından dolayı psikiyatri tedavisi de görüyorum.Onlarca hastalığı var adeta. 5 Nisan Cuma (tarih yanlış olmasın, kurum psikiyatri doktoru ayda bir gün geliyor, yanılıyorsam kurumdan öğrenilebilir) günü kurum psikiyatri doktoruna çıkarıldım, bir yılı aşkındır yaşadığım hem şahsi hem ailevi nedenlerim değerlendirildi. İlaçları kesmeden devam etmem gerektiği her ay mutlaka kendisinin beni görmesi ve de muayene etmesi gerektiği, son olarak da mevcud hem sağlık hem de psikolojik sorunlarım nedeni ile tek kişilik oda-hücreden alınıp, normal çoklu koğuşa konmam gerektiği tarafıma ifade edildi.Bakın ikinci doktor da diyor bu kişi tekli hücrede kalamaz diyor psikiyatri doktoru da diyor kurum doktoru da diyor.Ama değişen bir şey yok devam ediyorum.Aradan 17 gün geçti, ölümüne 4 gün var,bugün 22 Nisan 2019. Henüz durumumda hiçbir iyileştirme olmamıştır.20-11-2017 tarihinde Çankırı Ağır Ceza Mahkemesi, Çorum Cezaevi yönetimine, şahsımla ilgili olarak ‘ orada herhangi bir terör faaliyeti, reklamı, eylemi, propagandası yapıp yapmadığımın tespit edilip bildirilmesi’ talebine karşılık Cezaevi Yönetimi Kurum Müdürü Mustafa Yaşar imzalı cevabi yazıda, ‘şahsımla ilgili yapılan tüm tetkik, inceleme ve araştırmalar neticesinde, bahis konusu kişinin herhangi bir eylemine rastlanmamıştır’ diyerek 24-01-2018 tarihinde cevap veriliyor. Bu cevaptan tam 1 ay sonra hücreye konuluyorum.Şahsımın incelemeler neticesinde kurum, koğuş, oda ve de genel güvenliği sarsıcı, ihlal edici, hiçbir eylemime rastlanmadığı halde, suçsuz, nedensiz, cezasız, niçinsiz, hangi kanun, hangi mevzuat gereği bu durumdayım, anlayabilmiş değilim diyor.

O gün ambülans ile acil servise kaldırıldım. Muayene tetkiklerim neticesinde kanımın mikrop kaptığı ve de intaniye servisine götürülmem gerektiği ifade edilip cezaevine getirildim.3 Nisan 2019 günü intaniye servisine ulaştırıldım. Orada da esaslı tetkik ve tahliller neticesinde kanımın mikrop kaptığı teşhisi konuldu.Hem acilde hem de intaniye servisindeki doktorlar, ‘niçin bu kadar geciktin, şimdiye kadar neredeydin, bu perişan hale gelinceye kadar neden bekledin’ dediler, bu sorulara muhatap kaldım. Cezaevi şartlarının yoğunluğundan dolayı yaşadıklarım bunlardır.Evet ben de bir doktor olarak tahlillerini inceledim SNP 291 üst sınır 5 tir. SNP’si 291 bu hastanın mutlak surette hastaneye yatırılması lazım hatta genel yoğun bakıma yatırılması lazım.Bir bakteriyel seksiz olayı bütün vucüdu istila eden bakteriyel enfeksiyon olma ihtimali var.Propodin 1.55 progazdin 1.28 yani bir enfeksiyon ve kalp kriziyle ilgili işaretler var değerli arkadaşlar ve bu hasta değil koğuşa tekrar hücreye gönderiliyor ve bu hastanın hastaneye yatması gereken bir hasta ve buna rağmen nasıl oluyor bende anlayamıyorum doktorlar nerede kaldın demelerine rağmen bu hasta nasıl olur da cezaevinde hücreye gönderilir çok büyük bir muaammadır biz bir soru önergesiyle ayrıntılı sorular sorduk ve devam ediyoruz mektubun sonuna doğru geliyorum bir ölü den mektuptur bu tüm insanlığa sorulardır ve büyük sitemlerdir değerli arkadaşlar bunu unutmayalım. Yaşadığım tüm bu kronik sağlık sorunlarım ve de psikiyatrik hastalıklarım nedeni ile yalnız başıma koğuş hayatımı idameettiremiyorum. Başkalarının yardımına gece gündüz her an ihtiyaç duyuyorum.Yaşam şartlarım her geçen gün (bir kısmına parmak bastım) iyice kötüleşmekte ve ben kötüye doğru gitmekteyim.Yaşam hakkımın elimden alınmamasını, iyileştirilmesi için çoklu koğuşa alınmamı insaniyet namına talep ediyorum.Bakın artık her şeyi bırakmış Muzaffer Özcengiz merhum,hukuku da bırakmış ya insan değil misiniz, ya insan değil misiniz ben bu haldeyim lütfen beni koğuşa alın diyor daha ne desin bu insan 4 gün sonra da vefat ediyor. Bunun hakkında hiçbir insan hesap vermeyecek mi? Ben buradan soruyorum Adalet Bakanlığı’na nasıl bir skandaldır bu. Her türlü hakkı ihlal edilmiş  ve sonunda mezara konmuş bir insan var karşınızda biz bu konuyla ilgili soru önergesi verdik buradan TBMM’den kamuoyuna bunu deklere ediyorum. Çok önemli sorular sorduk ve bu sorularımızı da  anmak isterim.

  1. Bu dilekçeyi Çorum İnfaz Hakimliğine yazdığı iddiası doğru mudur diyoruz?
  2. ‘Eğer bu iddia doğruysa skandalla ilgili soruşturma açılmış mıdır? Eğer soruşturma açılmışsa hangi aşamadadır? Eğer soruşturma açılmamışsa bunun sebebi nedir?’Açıklayın.
  3. Muzaffer Özcengiz’in cezaevinde doktorların tek kişi kalamayacağı yönünde raporlar vermelerine rağmen ölmeden önce halen tek kişilik hücrede tutulduğu iddiaları doğru mudur? Eğer doğruysa personel hakkında hangi işlemler yapılmıştır? Muzaffer Özcengiz’in ifadesinden ölümüne sebep olduğu anlaşılan personel halen çalışıyorsa bunun sorumlusu kimlerdir?
  4. Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün Cezaevindeki personelin skandalını sümenaltı etmeye çalıştığı iddiası doğru mudur? Bu iddia doğruysa Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğünde ilgililerin görevden alınıp derhal soruşturma yapılması için neden beklenilmektedir?
  5. Muzaffer Özcengiz’in sağlık sürecini takip eden revir görevlileri, 112 Acil personeli ve Çorum Devlet Hastanesi doktorları dahil bütün personel hakkında soruşturma açılmış mıdır? Kendisinin ifadesinde belirttiği şekilde ihmali bulunan personele soruşturma ve dava açılmamışsa bu personeller kim ya da kimler tarafından korunmaktadır?
  6. Muzaffer Özcengiz’in dilekçesinde: “Cezaevinin genel yoğunluğundan ötürü çok zorunlu da olsa kurum doktoruna çıkılamamakta, hele hastaneye sevk aylar geçtiği halde gerçekleşmemektedir. Bundan dolayı her gün daha da kötüye gitmekteyim?” iddiaları doğru mudur? Bu iddia doğruysa sevkler konusunda yaşanan sıkıntının sebepleri nelerdir?
  7. Muzaffer Özcengiz’in dilekçesinde: “Zorunlu kullandığım ilaçlarımı haftalar, aylar geçmesine rağmen tedarik edememekteyim.” iddiaları doğru mudur?Muzaffer Özcengiz öyle kötü durumdayım ki ilaçlarım bir iken 4 oldu diyor onlarca hastalığı var ve kullandığı ilaçlar hücrede 4 katına çıkmış değerli arkadaşlar.
  8. Acil de kendisine neredeydin kardeşim demeleri doktorların doğru mudur? Bu iddialar doğruysa tekrar ceaevine getirilmesinde sorumluluk kim ya da kimlere aittir?
  9. Halen cezaevinde kalan ve Muzaffer Özcengiz gibi sesini duyurmaya çalışan mahpus sayısı kaçtır? Bu kişilerin aynı şekilde cezaevinde ölmemesi için ne yapılması gerekmektedir?Söylüyoruz Türkiye Cezaevleri’nde yüzlerce insan tecrit altında tek kişilik hücrelerde hukuksuz bir şekilde kalmakta değerli arkadaşlar. Bunun hesabını verecek kimse yok mu bu denli mi Anayasa ve hukuk ayaklar altına alınıyor.
  10. Son 5 yılda cezaevinde hayatını kaybeden mahpus sayısı kaçtır? Bu kişilerin de Muzaffer Özcengiz’in gibi ihmal sebebiyle ölmediği nasıl öğrenilebilecektir?
  11. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne ilettiğimiz ağır hasta mahpusların isimlerini de vereyim Mehmet Yamaç, Şerif Ağu, Mesut Gülmez, Mustafa Kuru, Hakan Yıldırım, Savaş Uyar ve diğerlerinin tedavileriyle ilgili halen bir gelişme yoktur. Bu kişilerin Muzaffer Özcengiz gibi ölmemesi için hükümetinizin alacağı tedbirler nelerdir?
  12. 16 Ocak 2019 da cezaevinde ihmaller sonucu öldüğü iddiasıyla ilgili sorunlarını 24 Nisan 2018 de BİMER e yazıp 28 Nisan 2018 de vefat eden Halime Gülsu hakkında soru önergesi vermiştim. Bu önergeye cevap vermemişlerdi genel kurulda da gündeme getirdim cevap vermemekte 1 yıldır ısrar ediyorlar değerli arkadaşlar bunun gibi bir vaka daha vardı cezaevi’nde büyük ihmal sonucu ölmüştü soru önergesi verdik aradan 1 yıl geçti halen Adalet Bakanlığ tek bir açıklama yapmıyor biliyorum ki yapamıyor.Bu vaka gibi Muzaffer Özcengiz vakasının yaşandığı iddiası doğru mudur Halime Gülsu iddiası için soruyorum ? Yeni bir ölüm olmaması için Adalet Bakanlığı bir çalışma yapmayı düşünmekte midir?
  13. Cezaevlerinde güveni sarsan bu ve benzeri olayların tekrarlanmaması güvenin tekrar tesisi için hükümetinizin alacağı önlemler nelerdir? Diye soruyoruz ve bu soruların gerçek cevabını bekliyoruz. Sümenaltı da edilmemesini bekliyoruz eğer edilmeye çalışılıyorsa ettirmeyeceğiz değerli arkadaşlar.

Evet bu skandal vakadan sonra cezaevlerinde ki büyük sıkıntılara yine devam ediyorum gerçekten cezaevlerinde çok büyük sıkıntılar yaşanıyor ve şuanda binlerce kişi açlık grevinde imralı’da tecritin kaldırılması için ve bunun için iktidar kesinlikle bir adım atmıyor binlerce insan ölebilir ama iktidarın umrunda değil yasaların uygulanması tecritin kalkması için yapılması gerekeni iktidar yapmıyor. Binlerce kişi ölüme doğru yaklaşıyor işte onlardan birisi hakkında ailenin bana yazdığı mektup.Biraz kısa bir pasaj sunmak isterim.

Merhabalar,Bu mektubu 17 Ocak 2016 tarihinden bu yana Elazığ 2 No’lu F Tipi cezaevinde tutsak olan ve 16 Aralık 2018 gününden beri açlık grevi eylemine başlamış Yasin Güngör’ün ailesi olarak yazmaktayız.Yasin 121 gündür açlık grevindedir. 80 kilo girdiği cezaevinde şu an 44 kiloya kadar düşmüştür. Haftalık ortalama 800 gram ile 1 kilo arası kaybetmektedir. Evladımızın düşünceleri uğruna kararlı ve dik duruşu her zaman olduğu gibi bizleri onure etmekle birlikte  Yasin’in bedeninin eriyip tükendiğini bilerek geçen her saniye yüreğimizi paramparça etmektedir. Yediğimiz lokma, içtiğimiz su zehir olmuştur.Niyetimiz yalnızca kendi evladımıza dikkatleri çekmek de değildir. Tüm açlık grevi eylemcilerinin yaşadığı zulüm ve baskıları, Türkiye Cumhuriyeti’nin cezaevlerine yönelik insanlık dışı politikalarını tüm vicdan sahibi kesimlere aktarmaktır diyor ve devamında da verilmesi gereken B1-B12 vitaminlerinin verilmediğini ve bu hal karşısında içerisinde insan sevgisi barındırmayan herkesi duyarlı olmaya çağıran bir ailenin mektubu bu yüreği yanan insanların mektubu ve bende bu ülkenin bir milletvekili olarak bunu TBMM’de okumak zorundayım arkadaşlar.Bir an evvel bu meseleye bir çözüm bulunması gerektiği ve ölümlerin önüne geçilmesi gerektiğini söylüyorum insan hayatı kadar değerli bir şey yoktur. İnsan hayatı kadar önemli bir yaşam hakkı yoktur değerli arkadaşlar. Bakın size daha çok evraklar getirdim çok mektuplar getirdim gerçekten yüreklerin dayanamayacağı çok önemli sıkıntılar dramlar yaşanıyor cezaevinde. Binlerce öğrenci şuanda cezaevlerinde bulunuyor aylardır yıllardır bulunuyor ve eğitim hakları da gasp ederek bulunuyor.Çok kişinin bilmediği çok önemli bir konudur,memleketimizin yetiştirdiği güzide evlatlarımız lisede üniversite de okuyan evlatlarımız sırf düşüncelerinden dolayı ağır bir şekilde hem bu şekilde bir haksızlığa uğramakta hem de eğitim hakları ellerinden alınmaktadır.Bakın size bana gelen bir mektuptan örnekler sunacağım nereden gelmiş Düzce T Tipi cezaevi’nden Pınar Birkok Pınar Birkok 18 yaşında bir genç kız iken diyor ki bir gece halka açık yasal bir dernekte bulunduğum için 4 arkadaşımla beraber tutuklandım.Dosyamız tutukluluğumun 6. Ayında İstanbul 24.Ağır Ceza Mahkemesi’nde açıldı.İlk mahkemeye ise 10 ay sonra çıkabildik.Düşünün bu bir öğrenci.Lise öğrencisi.10 ay sonra ilk mahkemeye çıkmış,eğitim hakkı da gidiyor elden,bakın devam ediyorum.Yargılanmamız devam ederken ilk mahkeme dışında defalarca bizzat katılmayı talep ettiğimiz halde hiçbirine katılmadık.Her duruşma da SEGBİS’le yapıldı.Yani taa kameradan hakime bir şey anlatılmaya çalışıyorum.Devam ediyoruz mesajlar sunmaya çalışıyorum tüm mektubu okuyamıyorum önemli bölümlerden bakın en sonunda 19 yıl ceza verilmiş.18 yaşındaki bir genç kıza.Yanlış duymuyorsunuz değerli arkadaşlar yaşadığı hayattan daha fazla ceza verilmiş ve bu cezanın nedenleri nedir biliyor musunuz? Bakın size okuyorum.Mahkeme heyetinin suç olarak gördüğü hususlar şunlardır diyor:Berkin Elvan için,Dilek Doğan için adalet istemem,Parasız-Bilimsel eğitim istemem,Muhalif-Sosyalist olmam ve düşüncelerimden,fikirlerimden,onurumdan vazgeçmemem. 19 yıl ceza alacak kadar ne yapmış olabilirim diyor Pınar Birkok adam mı öldürdüm ahlaksızlık hırsızlık mı yaptım 18 yaşında tutuklandım bugün 19 yıl ceza veriliyor.Dışarıda geçirdiğim ömrümden daha fazla ceza veriyorlar.Niçin? Eğitim hakkımı tamamen elimden aldılar bu cezayla.Dışarıda 18 yıl kalabildim mahkeme heyeti intikam alırcasına 19 yıl verdi.Değerli arkadaşlar bu nedir ya ? bu nasıl bir şeydir bir genç kıza hayatının baharında 19 yıl ceza Berkin Elvan protestosuna katıldığı için nasıl verilebilir? En ufak bir muhalif düşünceden dolayı insanlara bu kadar ağır ceza nasıl verilebiliyor değerli arkadaşlar.

Bakın yine bir başka mektup Gonca Gülcan.Nereden geliyormuş Sivas E Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’ndan bu da bir öğrenci.Eğitim hayatım yarım kaldı.Yüksek Lisans tez dönemindeydim.Tez hocam tezi yazsam bile komisyondan geçmez dedi.Fetöcü iftirası öyle bir şey ki tüm hayatımı mahvetti. Yapmadığım bir eylemi kabul edip kendimi asla terörist kabul etmeyeceğim ama bu mesele açığa çıkana dek hem ömrüm hapishanede geçecek hem de tüm hayallerim ideallerim yok olacak.Tüm hayallerimin gerçeğe dönüşmesi, onur ve itibarının iadesi için lütfen sesimi duyurun diyor bana Gonca Gülcan.Tabi ki sesini duyuracağız.

Bir başka mektup yine.Bakın çok dramatik bunlar gerçekten anne baba tutuklulukların çok üzücü olduğunu hep söylüyorum ve Tarsus Kadın Cezaevi’nden Meliha Bişkin göndermiş bu mektubu bize karı koca tutuklular 5 yaşında bir çocukları var.5 yaşında ki çocuğu annenin yanında ve 34 aydır cezaevinde bu kadın 2.5 yıldan fazladır oğluyla beraber.Tarsus Kadın Cezaevi’nde o zaman 2 yaşında ki oğlum şuanda 5 yaşında 10 kişilik koğuşta 18 +3 çocuk ile kalmaktayız. Yani 10 kişilik koğuşta 18 yetişkin 3 tane de çocuk kalmaktalar.4 duvar arasında zor koşullar altında oğlumu büyütmeye mecbur bırakıldım diyor ve bakın eşi de tutukludur ailem dağılmıştır.Oğlum babasız büyümeye mahkum edilmiştir annesiz kalmasın diye yanımdadır 6 yaşını doldurduğunda oğlumu burada dahi tutamayacağım.Bakın annenin yanında da kalamayacak 6 yaşından sonra oğlum anne sona biz mi kaldık biz ne zaman tahliye olacağız evimize ne zaman gideceğiz diye soruyor. Çok korkuyorum anne ya bizi tahliye etmezler sen burada kalırsan ben ne yaparım diyor. çocuğuma söyleyecek bir kelime bulamıyorum.Adaletin tecelli edeceği günü bekliyorum.çaresizim bir anne olarak cezaevinde çocuk büyütmek çok zor oğlumun istediği oyuncakları alamıyorum,istediği yemeği yediremiyorum.Lütfen Eymen ve benim için elinizden geleni yapmaya devam edin diyor.Evet bu çocuk işte bahsedilen 5 yaşındaki çocuk.Annesi babası tutuklu olan ve 1 yıl sonra da annesinin yanında da kalamayacak çocuk bu maalesef Eymen Meliha Bişkin’in oğlu anne baba tutukluluklar çok büyük travma olarak devam ediyor,çocuklarda büyük kalıcı hisler bırakarak devam ediyor.Kabul edilecek hadise değil buna mutlak surette çözüm bulunması lazım, en azından annelere evde elektronik kelepçeyle bir çözüm bulunabilir lütfen bu konu halledilsin diyoruz olacak şey değil değerli arkadaşlar.

 Bakın yine bir başka mektup nereden geliyor bana Antalya L Tipi Ceza İnfaz Kurumu’ndan geliyor.Fatma Çetin yollamış ve Fatma Çetin’de gözaltına alınırken çok ağır bir polis şiddeti gördüğünü söylüyor,inanılmaz bulduğunu söylüyor bu gözaltını.Diyor ki: Bir sabaha karşı evde gece uyurken 3 ve 6 yaşındaki iki küçük yavrumun gözleri önünde kapı çalındı sert bir şekilde.Çocuklarımız babalarının nasıl darp edildiğini,nasıl ters kelepçeyle yere yatırılıp sırtına,kafasına ve daha sayamadığım pek çok yerine vurulurken ve sürekli tehdit cümleleri arka arkaya savrulurken gördüler çocuklar şahit oldular.Elbette gelenlerin polis olduğunu anlamışlardı.Ama biz polisleri çocuklarımıza böyle anlatmamıştık hep darda zorda kalınca ya da korkunca sığınabilecek kişiler olarak anlatmıştık ama onlar bu görüntüler karşısında ağlayarak bu hali izlediler.Bakın ardından da çok önemli bir iddia da bulunuyor Fatma Çetin diyor ki bakın bunu da biz soru önergesi olarak da sunucağız.bunun da tarihini yerini polis memurunun adını da tespit edeceğiz değerli arkadaşlar bunu mutlaka sorgulayacağız çünkü bir anne için korkunç bir travma olmuş.3 yaşındaki bir çocuk gözaltına hep beraber ailece alınıyorlar 3 yaşındaki  çocuk da gözaltı merkezine gidiyorlar.anne diyor ki sırf burada bahsedeceğim konu ile ilgili lütfen bu ülkede ve dünyanın neresinde olursa olsun herkese memuriyet makam verilmemesi gerektiğini hatırlatıyorum.Herkese bu memuriyet verilmemeli diyor.Çünkü çok garip insanlar var diyor ve yaşadığı hadiseyi anlatıyor.Benim 3 yaşındaki oğluma ne yaptığını,niye yaptığını bilmeyen bir polis memuru elindeki çakıyla eğilip çocuğuma senin kulağını keselim mi? Dedi. Bunu size ve özellikle bayan milletvekillerine anneliği bedeniyle değil yüreğiyle yaşayan herkese soruyorum ve sesleniyorum.Böyle bir hadise oldu bunu nasıl kabul edebilirsiniz? Diye sormuş. Gerçekten vicdanınız bunları duyunca kendi evlatlarınızı yerine koyabiliyor musunuz ? diye soruyoru.Hangi ırk hangi millet yahu hangi dinden,mezhepten,renkten olursa olsun annesi babası suçlu ilan edildiği için daha konuşmayı bile tam öğrenememiş yavrunun korumasız savunmasız bir şekilde iki metre uzunluğunda bir adamın eline çakıyı alıp ya da zarar verebilecek nesne ile onu korkutması kabul edilebilir mi diye soruyorur? Değerli arkadaşlar bu denli kimsesiz bırakılmış insanlar var ülkemizde bunu bilin. Biz bu konuyuda mutlaka araştıracağız ve bu iddianın üzerine gideceğiz bu olayı kabul edilemez buluyoruz.

Bakın bir başka mektup bize nereden geliyor? Halime Kılıç isimli bir tutukludan geliyor ve ne diyor kendisi nerede kalıyormuş? Kayseri Bünyan Cezaevi’nde. Cezaevlerinin bebekler,çocuklar kadınlar için hiç ama hiç uygun yer olmadığını yaşayarak müşahede ettim.Yanlış anlaşılmak istemem erkekler için de zordur tabi. Ama kadının ve çocukların naif fıtratı buraları sanırım daha da zor kaldırıyor.Ben üniversite de adalet bölümünü bitirdim hukukun adaletin,merhametin hayatın her alanında  ne kadar önemli olduğunu en derinden yaşayarak görmüş oldum ve mektubuna devam ediyor çok önemli pasajlar var gerçekten hepsini okumak isterim ama zamanımız müsait değil diyor ki: Çocuğumun gözyaşları içinde kelepçeli halimle gözlerinin önünde götürülmem ve daha anlatamadığımız yaşayıp da hatırlamak istemediğimiz olaylar ne annelik ne insanlık ne de kadınlık onurum kaldı diyor Halime Kılıç.Benim gibi binlerce kadın çocuklarıyla cezaevlerinde bu imtihanın bir an önce bitmesi için başarabildikleri ölçüde dua etmeye çalışıyorlar.Ve devam ediyoruz.Ben tutuklandıktan sonra yengesi kızımın cebini sürekli karıştırdığını, elini sürekli cebine götürdüğünü görüyor.Bakın böyle bir anektot anlatıyor çok önemli. Kızı annesi tutuklandıktan sonra sürekli elini cebine götürüyormuş. neden böyle yaptığını cebinde ne olduğunu sorunca önce söylemek istemiyor yengesi ısrar edince cebinden benim saç tokamı çıkartıp gösteriyor.Diyor ki çocuk bu annemin tokası özleyince alıp kokluyorum annemin kokusunu alıyorum diyor.Bunun gibi bir sürü olay. Halime Hanım diyor ki Rabbimin merhametini bekliyoruz ve Hz.Yakup misali hüznümüzü kederimizi sadece O’na havale ediyoruz.

Değerli arkadaşlar gerçekten yüreklerin dayanamayacağı hadiseler bunlar ve biz bunun gibi binlerce hadisenin yaşandığını çok iyi biliyoruz. Ben size yine bazı başka bazı vakalardan da örnekler vereceğim. çok vahim sağlık hakkı ihlalleri yaşanıyor. İnanın ki olacak şey değil. Aklımız almıyor bunu. Mesela bir örnek vereyim; Düzce de T Tipi Cezaevi’nde yaşandı bu olay. 25 aydır tutuklu Taner Yiğit, emekli polis memuru kendisi ve rahatsızlanmış biyopsi yapılmış ve kanser teşhisi konmuş.Doktor , hızla yayıldığı için acil şekilde ameliyat edilmesini ve bunun tedavisi başarılı olabilir hemen tedavi edelim demiş  .Malesef aradan 5 ay geçmiş hala ameliyat olmamış. biz cezaevini aradık , bugün ameliyata girdiğini öğrendik sonunda  5 ay sonra nihayet. Sorgulaya sorgulaya bugün ameliyat olmuş ancak ama ne çare ki hastalık hızla ilerlemiş kim bunun hesabını verecek.

Tek kişilik hücrede ölen Muzaffer Özcengiz , daha önce anlatmıştım fotoğraflarla da anlatayım bu skandal vakayı. Bakın bu resim bir görüşte eşiyle çekindiği bir resim en azından eşini gördüğü için mutlu ancak çok büyük ihlallere uğradığı için malesef son durak yeri mezarlık .

Bir başka vaka, anne baba tutukluluk yine bakın. Anne baba tutukluluk çocuklara zulümdür. Çocuk yazıyor bunu bana. 17 yaşında çocuk. ‘Babam 50 annem 25 gündür cezaevinde, 3 kız kardeşim var hepsi ilköğretim çağında ben 17 yaşındayım . Annem Serpil Baştaş ev hanımı  panik atak var, Şakran’da. Babam Ahmet Baştaş din kültürü öğretmeni Antalya da 40 gündür tek kişilik hücrede . Bakın tek kişilik hücre dramı sıkıntısı devam ediyor arkadaşlar ve anne baba tutukluluk 4 çocuk en büyüğü 17 yaşında. Bu çocuklara yaşayın hayatınızı idame ettirin diyorlar.

Ceyda Merve Korkut. Anne ve babası 8 aydır düzce cezaevinde tutuklu. Annesi Eda Korkut mahkemede malesef geçtiğimiz gün yine tutukluluğa devam kararı verildi.Annesinden ayrı bu bebek. annesinden ayrıldığında 7 aylıktı şuan 15 aylık. Annesi yanına alamıyor çünkü çocuk hasta çölyak hastalığı var cezaevinde beslemesi çok zor o yüzden çocuk anneden babadan ayrı , düşünün bu yaşta bir çocuk annesini de babasını da unutur ve son duruşmada anneye yine tahliye verilmedi. İnanılacak şey değil şu tatlı çocuğa bakın değerli arkadaşlar. Bunu hangi insan yapar hangi hakim böyle bir karar verebilir. En azından anne evde elektronik kelepçe ile tutulabilirdi ama bu denli zalimlik devam ediyor ve anne baba tutukluluk devam ediyor.

Sinan Büyükoral,biliyorsunuz cezaevlerinde hasta tutuklu çok var. Bir öğretmen nazofarenks kanseri olmuş sağlığı kötüye gidiyor KHK’lı cezaevinde maddi manevi büyük perişanlık yaşamış ve üstüne üstlük cezaevinde genç yaşta nazofarenks kanseri olmuş, hastane  sağlık kurulunda, cezaevinde hayatını idame ettiremez raporu alıyor. Rapor da burda bakın 5. maddede cezaevinde hayatını idame ettiremez yazıyor, nasıl bir keyfiyet hakim inanılacak şeyler değil.

Muzaffer Özcengiz’in vefatından sonra biz hatırlatıyoruz cezaevlerinde sağlık hakkı ihlalleri yoğun bir şekilde oluyor ve olacak , besbelli ki başka cenazeler çıkacak.

Devam ediyoruz.Bakın bana gelen bir mektupta ne diyor: Kandıra Cezaevi’nde B10 koğuşu çok kalabalık 3 kişi bir yatakta kalıyorlar. Lütfen yardımcı olur musunuz psikolojileri çok bozuk sabrediyorlar ama dayanması çok zor.

Yine bakın bitmeyen bir OHAL var karşımızda. keyfilik son haliyle devam ediyor. Nurten Turhan Erzurumda önceden gözaltına alınıp serbest bırakıldı sonra bir beyan neticesi tekrar tutuklandı. 1,5 yaşında ve 5 yaşında iki çocuğu var. 1,5 yaşındaki çocuk 6 aylık prematüre bir çocuk , kalbinden hasta akciğerlerinden hasta sürekli anne bakımına muhtaç ve annesinden ayrı şuanda. Hergün ağlıyor bu çocuklar. Bu konuya da bir çözüm bulunmuyor, anne malesef hasta çocuklarından ayrı bir şekilde değerli arkadaşlar. Bunlar kabul edilebilecek hadiseler değil malesef .

Cezaevleri sorunlarına devam ediyoruz. Denizli T Tipi Cezaevi’nde neler oluyor bir de personelin kötü muamelesi oluyor.  Diyor ki bize gelen iletide; gardiyanlar oldukça kötü muamele yapıyor ve bu muamele memurların yanlarına kar kalıyor. Bilhassa bir gardiyan ismi veriliyor ve bunun araştırılması gerektiğini söylüyoruz . Cezaevinde astığı astık kestiği kestik ali kıran baş kesen gibi bir muamele yapan Ahmet Tekezen isimli bir infaz koruma memurunun yaptıkları baya bir duyulmuş durumda. Bunların mutlak suretle sorgulanması lazım çünkü tehditvari konuşmalar, kantinden alınmış eşyaları toplayıp çöpe atma gibi hoyrat kaba tavırlar malesef personelin iyice keyfi davranışları olarak bize naklediliyor. Buradan Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif İşleri Genel Müdürlüğü’ne soruyoruz, biz bunların da takipçisi olacağız burada dile getirdikten sonra.

Yine Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde ne oluyor. su kotası sıcak su yokluğu kalabalık yüzünden binbir zorlukla yıkayıp kuruttuğumuz, yıkarken ellerimiz yüzülen eşyalarımız güya aramalarda ‘bence arama değil dağıtma diyor şikayetçi’, yerlere atılıyor. Kantinden parayla satın alınan herşey aramada toplanıp çöpe atılıyor. Dış kantinden dilekçe ve para verilerek alınan şeyler bunu nereden buldun nasıl içeri soktun denilerek hesabı soruluyor.Bunların benzerleri bence tüm cezaevlerinde yapılıyor kimse duymuyor diyor.

Sivas Kadın Cezaevi’nde mahkumların koşulları tartışma  konusu. cezaevinde kalan kadın mahkumlar cezaevi koşullarının kötü olduğunu iöne sürüyorlar. Bakın Sivas Kadın Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda ne oluyor: Şükriye Barak Kezban Şahin Derya Anlı Fatma Yaman Azize Tum ve Sedef Taş  konuyu bir dilekçe yazarak Ciz ve  Cimer e aktardı. biz de bu kurumlardan yardım alıyoruz bu kurumlara giden şikayetleri de gündeme getiriyoruz. bakın ne diyor, açık cezaevinde de ihlaller oluyor kadın mahkumlar dilekçelerinde şunu diyor; bulundukları yerde fare gibi kemirgen hayvanlar bol miktarda var diyor ve hijyen sorunu yaşıyorlar oldukça pis diyorlar. cezaevinin devam eden inşaat kısmında çalıştırıldıklarını da bildiriyor mahkumlar. bunlar kadın mahkumlar. çakıl taşıma, dolap taşıma ve kaynak gibi ağır işlerde de çalıştırılıyoruz diyorlar . yine dilekçelerde mahkumların cezaevinden izinli oldukları günlerde şehir merkezine gitmek için toplu taşıma aracı bulamadıkları, bakın dağ başında bir cezaevi izne çıkılıyor araç bulamıyor ve mecbur oradan geçen kamyonlara biniyorlar. kamyon şoförleri tarafından taciz ediliyorlar , lavabo ve tuvaletler kullanılamayacak kadar kötü ve kirli. ayrıca cezaevinde bulunan 40a yakın çocuğun da sürekli hasta olduğu iddia ediliyor.

Samsun T tipi kapalı cezaevinden de çok şikayet alıyoruz son günlerde. kantinden genel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıkları söyleniyor. tuvalet kağıdı peçete süt yoğurt, istediklerinin yanlızca yüzde 20 si tedarik edilebiliyor. Ramazan öncesi böyle bir hal var ramazanda neler yaşayacaklarını tahayyül edemiyorlar.

silivri başta olmak üzere  daha pekçok yerde 34 aydır belki daha fazla süredir tecritte tek kişilik odada kalan birçok kişi var. hiç değilse bu tecridin yatmaları tek olacak şekilde ama avluların ortak yani 3 kişinin birleşmesi gibi olması gerekir diye dilekçeler geliyor bize. yani insanlar en azından tek kişilik hücrede kalan birisi havalandırmada bir başka insan görsün bunun derdindeler düşünün yani.  Türkiyenin hali bu arkadaşlar. insanlarımız artık herşeyden umudunu kesmiş, hukuksuz tek kişilik hücre olmasını da geçmişler tek kişilik hücrede tutacaksanız en azından havalandırmalarda diğer hücredeki insanlarla bir araya getirin de bir insan görsünler bir insan sesi duysunlar diyor insanlarımız.

Manisa T tipi cezaevinde olan sıkıntılar bitmiyor artarak devam ediyor. bu kadar zulmü bir insan bir insana yapmamalı diyorlar bakın çok önemli bir ifade. yemekler bir türlü düzelmiyor kantin ihtiyaçları gönderilmiyor. 15 kişilik yerde 18 kişi kalıyor yetmedi 5 kişi daha koydular. 9 kişi yerde yatıyor. inanılmaz bir ortam .

Biz geçen hafta da söyledik bunu da kabul edemiyoruz. Alanya Mahmutlar cezaevinde çok sıkıntılar var çok keyfi bir yönetim var. Risale i Nurlar verilmiyor yasak kitap Alanya Mahmutlar cezaevinde. atolye çalışmalarına siyasi mahkumlar çıkarılmıyor ve birçok hakları gaspediliyor. bunlar kabul edilecek hadiseler değil hürriyeti kısıtlanmış insanlara bir atolye etkinliği bile çok çok önemlidir ancak bunlar bile çok rahat bir şekilde kısıtlanabiliyor.

Basın toplantımızın sonuna doğru geliyoruz ve her hafta yaptığımız gibi bizim unutmadığımız unutamayacağımız bir hususu gündem ediyorum;  Türkiyede kaçırılan 6 kişi … evet halen bulunamadılar sürekli gündem ediyoruz defaatle gündem ediyorum hem ben gündem ediyorum hem CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu gündem ediyor ama hiçbir açıklama yapılmıyor inanılmaz bir şekilde hiçbir açıklama yapılmıyor ama biz hatırlatmaya devam edeceğiz 3 aya yaklaşıyor , Gökhan Türmen en uzun süredir kaçırılan Antalya da. hiçbir haber alınamayan bir kişi , ailesi hayatından endişe ediyor, işkence altında olduğu korkusu şüphesi hükim ailesinde ve büyük bir tedirginlikle Gökhan Türkmen bekleniyor ne zaman nerede çıkacak diye ama hiçbir açıklama yapılmıyor. Yasin Ugan 80 günleri bulmuş bir kaçırılma hadisesi Ankarada , günlerdir aylardır gündeme getiriyoruz tek bir açıklama yapılmıyor, inanılmaz bir şekilde Türkiyede ülkenin başkentinde Ankarada şehrin göbeğinde insanlar kaçırıldı ve tek bir açıklama yapılmıyor. Özgür kaya yine aynı şekilde 80 günü bulan bir süredir kaçırıldı ve hiçbir açıklama yapılmıyor hiçbir araştırma yapılmıyor. AİHM bu konuyu gündeme getirdi Özgür Kaya için Türkiyeye sordu niye bu kaçırma vakası için gereken araştırmaları yapmadınız diye sordu halen bir cevap bile verilmiş değil. inanılmaz bir ülke olduk. Erkan Irmak İstanbulda kaçırıldı. 2 ayı geçkin bir süredir evinin önünden kaçırıldı hiçbir haber alınamıyor hiçbir açıklama yapılmıyor. Mustafa Yılmaz yine 2 aydır  kaçırılmış durumda hiçbir açıklama yapılmıyor, Türkiyenin başkentinde Ankarada şehrin ortasında kaçırıldı hiçbir açıklama yapılmıyor. Salim Zeybek en vahim vaka; ailesinin yanında kaçırıldı. ailesi ile aynı arabadayken kendisini polis olarak tanıtan kişiler tarafından kaçırıldı ayrı bir arabaya alındı eşi ve çocukları ayrı bir arabayla Edirneden Ankara ya götürüldü. düşünün bu denli apaçık bir şekilde Edirneden Ankaraya kadar götürüyor kaçıran kişiler . Salim Zeybek i ayırarak başka bir arabaya alıyorlar ve sonunda devlet yetkilileri hiçbir açıklama yapmıyor hiçbir araştırma yapmıyor, kabul edilebilecek inanılabilecek bir hadiseler değil arkadaşlar.

daha bir çok konu var biz bunları gündem etmeye devam ediyoruz edeceğiz çünkü çok vahim vakalar var. çok yürek sızlatan vakalar  dayanılacak gibi değil. onlarca yüzlerce vaka geliyor malesef elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz yapmaya da devam edeceğiz ….

YouTube

Yorumlar