24.06.2020 tarihli İÇİŞLERİ KOMİSYONU

Konuşmacı: ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU Seçim Çevresi: KOCAELİ

Tutanak Metni:


    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Sayın vekiller, Güvenlik Soruşturması Yasa Teklifi şimdiye kadar çok büyük hak ihlallerine sebep olduğu gibi bundan sonrasında da gençlerimizin hayatını karartacak çok büyük ihlallere neden olacaktır. Elinizi vicdanınıza koyarak milyonlarca genci etkileyecek bu insafsız teklife dur diyelim.
    Ben size bugün iki anekdot anlatmak isterim değerli arkadaşlar. Önceki yasa teklifi görüşmelerinde belki burada çoğunuz yoktu çünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüştü ve oradaki bir anekdotu size aktarmak isterim. Zamanında yaşanan olaylar çok büyük haksızlıklara neden oluyordu ve ben Komisyonda bu anekdotları anlattığım zaman gerçekten bayağı şaşkınlıkla karşılanmıştı, size de anlatmak isterim neler yaşandığını.
    Birincisi şu: Bir tıp öğrencisi, 2012 yılında bu tıp öğrencisi üniversite sınavına giriyor. O zaman tabii ki lise mezunu ve üniversite sınavında birinci oluyor Türkiye’de. Bunun üzerine tabii medyaya yansıyor. Sayın Cumhurbaşkanı, o günkü Başbakan Erdoğan da kendisini arayarak tebrik ediyor. Gittiği dershanesi bir araba parası kadar bir hediye veriyor kendisine ve bunu da ilan ediyor. Genç kız parayı gidip Bank Asyaya yatırıyor ve daha sonra kazandığı Hacettepe Tıp Fakültesine geliyor, çok başarılı bir öğrenim hayatından sonra altı yılda bitiriyor okulu ama bakın, sonrasında ne oluyor. Tıp fakültesini bitirip müracaat ettiği zaman kendisine güvenlik soruşturmasında olumsuz cevap geliyor. Neden? Bakanlığa müracaat ediyor ve iş ortaya çıkıyor. 2012 yılındaki Bank Asya hesabı mevzubahis edilerek güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanıyor. İki gözü iki çeşme olarak beni arayan genç kıza ve babasına ne diyeceğimi bilemedim arkadaşlar ve bu çok başarılı Türkiye birincisi arkadaşımız hâlen doktorluk yapamamakta böyle bir nedenden dolayı. Düşünün, Sayın Tayyip Erdoğan kendisini tebrik etmiş ve başına daha sonra bu hadiseler gelmiş.
    İkinci vakayı anlatayım. Kahramanmaraş’tan bir mühendis, ismini de vereyim: Fatih Aygan. Bu mühendis arkadaşımız kardeşinin biraz sağa sola çok borç takmasından sonra bütün bu borçları ödemeye çalışmış, çok iyi niyetli bir arkadaşımız ve bütün bu borçları ödemeye başlamış, çeşitli bankalara borçlar ödüyor. Bir ödediği borç da Bank Asyaya kardeşinin 100 liralık bir borcu. Bu borcu ödüyor ve ardından ilan edilen KHK’lerde ihraç ediliyor. Kendisine OHAL Komisyonunun cevabı geldiğinde -şaşkınlıkla bekliyor çünkü bu cevabı, hiçbir şeyle alakası olmayan birisi- OHAL Komisyonu diyor ki: “Şu tarihte Bank Asyaya 100 lira yatırmışsın, bundan dolayı ihraç edildin ve reddedildin.” Ayrıca adli bir süreç başlıyor, iki yıl bir ay örgüte yardımdan da ceza alıyor bu kişi.
    Şimdi, ben bu 2 örneği aralık ayı Komisyonda anlattım. Ne oldu biliyor musunuz? AK PARTİ Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir arkadaşımız benim yanıma Komisyondan sonra geldi, “Ya, Ömer Bey, gerçekten bu vakalar doğruysa çok çok büyük haksızlık yapılmış demektir. Bu kişilerin telefonu var mı? Ben bunlara ulaşmak isterim başka bir durum var mı diye.” dedi. Buyurun dedim, telefonlarını, isimlerini, OHAL Komisyonu belgelerini de verdim ama Sayın İbrahim Aydemir’den tek bir dönüş alamadım. Haksızlık apaçık ortadaydı ve belki iktidar hatırına, iktidar partisinde olma hatırına ses çıkarılmamıştı ama vicdanlar kanamaktaydı.
    Değerli arkadaşlar, bundan dolayı hatırlatıyorum. Bakın, bu iki gözü iki çeşme ağlayarak bizi arayan insanlar, kardeşinin borcunu ödediği için hapis cezası alıp hapse girmek üzere olan insanların vebalini kimse ödeyemez. Bunun gibi yüz binlerce insan var. Şu ana kadar yüz binlerce insana büyük haksızlıklar yapıldı ve 2016’daki güvenlik soruşturması geleneği maalesef devam ettirildi. Anayasa Mahkemesi “Dur!” dedi ama yüz binlerce kişiye büyük haksızlıklar yapılmış oldu. Şu anda da sabah Sayın AK PARTİ sözcüsü “Efendim, biz AYM’nin kararından sonra daha iyi bir yasa hazırladık.” dedi. Peki, dört beş yıldır bu binlerce insana yapılan haksızlıklar ne olacak? İnsanlar sersefil oldu, işe giremedi, büyük haksızlıklarla karşılaştı ve şu anda getirilen teklif de aynı yola hizmet edecek. Bakın, düzenlemede muğlak ifadeler var ve amire geniş bir takdir marjı tanınıyor ve hukuki öngörülebilirlik kaybolmakta. Yine, aynı olumsuzluklar devam ediyor, değişen çok bir şey yok.
    Bakın, bu çok önemli teklifte: Evet, herkese belki güvenlik soruşturması yapılmayacak. Ama ne diyor? “Teklifte her ne kadar güvenlik soruşturması uygulaması tüm kamu personelleri için öngörülmese de…” dendikten sonra işte, âdeta zurnanın zırt dediği yer, bütün haksızlıkların başlayacağı yer: İstisnai olarak belirlenecek kadrolar için de bu yöntemin belirlenebileceği söyleniyor. Şimdi, bunlar büyük haksızlıklara yol açacak, büyük keyfiliklere yol açacak. Yarın öbür gün AK PARTİ iktidardan düştüğü zaman belki bu yasadan en çok kendisi şikâyetçi olacak. Bakın, daha önce hakkında yürütülen ve herhangi bir davaya dahi dönüşmeyen bir soruşturma arşiv araştırmasında raporlanacak ve bu kişi hakkındaki önceki bir soruşturmadan dolayı güvenlik soruşturmasından olumsuz sonuç alacak. Yine, kamu personeli olmasına engel teşkil etmeyen bir suçtan dolayı aldığı ve tamamladığı bir ceza da yine arşiv araştırmasının konusu edilmekte. Tüm bunların yanı sıra elde edilen verilerin değerlendirilmesi gizlilik esasına dayanmakta ve böyle bir komisyona bırakılmakta ve nihai karar önceden olduğu gibi atamaya yetkili en üst amire verilmektedir. Bu durum keyfiliğe büyük bir fırsat tanımaktadır.
    Şimdi, bakın, gerçekten AK PARTİ her zaman iktidar olmayabilir. Bu yasa yarın öbür gün döner ve AK PARTİ’lileri de vurabilir. Hukuktan ayrılmayalım arkadaşlar. Siyasetin birtakım kanalları vardır ama bu ülkede her farklı kesimden, partiden insan var ve bir anlayışından, düşüncesinden dolayı çok basit bir şekilde acımasızca bir güvenlik soruşturmasıyla engellenmesi, milyonlarca gencimizin bu ülkeye küstürülmesi kesinlikle kabul edilebilecek bir şey değil, toplumsal barışı bozacak bir husus ve biz aralık ayında önemli bir direnç sergiledik Komisyonda. Sonunda bu yasadan vazgeçildi, Anayasa Mahkemesi de çok net bir şekilde Anayasa’ya aykırı olduğunu söylemesine rağmen, şimdi birtakım kısa yollar, yan yollar kullanılarak eski hâle dönülmek istenmektedir. Bu son derece sakıncalı buluyorum.
    Daha sonraki maddelerde de konuşmaya devam edeceğim.
    Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

24.06.2020 tarihli İÇİŞLERİ KOMİSYONU

Konuşmacı: ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU Seçim Çevresi: KOCAELİ

Tutanak Metni:


    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Şimdi, benim biraz evvel anlattığım anekdotla ilgili Sayın İbrahim Aydemir bir açıklama yapmış. Ben burada yoktum, talihsizlik fakat İbrahim Bey’le biraz evvel telefonda konuştuk, sizi bilgilendireyim ve hani daha geniş açıklama yapayım. Aslında, bakın, bu tartışmanın açılması var ya, şu güvenlik soruşturması meselesinde anlatmaya çalıştığımız şeyi netleştiren bir olay, bir fırsat hepimiz için. Bakın, ben size arzu ederseniz hem mahkeme karar belgesini göndereyim hem de OHAL Komisyonu belgesini göndereyim.
    OHAL Komisyonu belgesinde bu kişinin Bank Asyaya 100 lira yatırdığı için ihraç edildiği ve bunun da doğru olduğu yazıyor. İkinci mahkeme kararındaki bulgular ise daha vahim. İşte, Güvenlik Soruşturması Yasası’nın niye böyle genele şamil edilmemesi gerektiğini bize öğretiyor. Şimdi, bu kişinin mahkeme kararında şu yazıyor: “Efendim, Bank Asyaya şu dönemde 100 lira para yatırmış, artı, 22 tane FETÖ soruşturması geçirmiş insanla telefon görüşmesi olmuş, artı, arabasının arkasına ‘Haram lokma yemedim.’ diye bir yazı asmış. Bütün bunlar toparlandığında kişinin FETÖ terör örgütü mensubu olduğu ve iki yıl bir ay cezalandırılmasına hükmolunmuştur.” Size göndereyim. Şimdi, arkadaşlar, hukuk olmazsa böyle oluyor işte. Bakın, ya, ben sorarım şimdi AK PARTİ’li arkadaşlara: Sizin HTS kayıtlarını incelemeye kalksak binlerce böyle telefon konuşmasını görürüz yani yerine göre belki iktidarı bir dönem eleştirmişsinizdir. Sayın Soylu bir zamanlar çok şiddetli eleştiriyordu, şimdi İçişleri Bakanı. Hani böyle dünya dönüyor işte, bir kişinin bir eleştirisiyle, birileriyle 22 defa telefon konuşma kaydının olmasıyla, Bank Asyaya 100 lira yatırmasıyla bu kişiye “FETÖ’cü” diyorsanız Allah’tan korkmak lazım.
    Bakın, bu şekilde bir kanaatin oluşmasıyla yüz binlerce kişi mağdur edildi. Zaten yol bundan dolayı yanlış. Yarın öbür gün de bunun benzeri şeyler olacak, ben o yüzden uyarıyorum. İbrahim Bey’le biraz evvel görüştük, kendisine de söyledim: Bakın, OHAL Komisyonu belgesine yeterli bakmamışsınız herhâlde. “Tamam, ben sadece mahkeme belgesine baktım, OHAL Komisyonu belgesine de bakacağım.” dedi ama bu mahkeme kararının keyfiliği ve fevriliği yüzünden insanlar mahkûm ediliyor. Bakın, bu çocuk şu anda KHK’li diye belki eşi ve çocukları da damgalanmış durumda, onlar da ihraç ediliyor ve bir işe giremeyecek. Yanlış, başka nasıl yanlışları doğurmuş veyahut da düşen mahkemeler de böyle oluyor. Bakın, 2012’de diyelim ki KCK davasından mahkeme düşmüş yani sonuç yok ortada ve bu, insanın güvenlik soruşturmasında olumsuz bir not oluyor, şu anda da aynısı olacak. Yani bitmiş mahkemeler, soruşturmalar aynı şekilde insanların damgalanmasına neden olacak. Ben arzu edenler varsa Fatih Aygan’ın hem mahkeme kararını hem OHAL Komisyonu kararını göndereyim, bir tetkik edin, elinizi vicdanınıza koyun ve yapılan binlerce yanlışı anlayın arkadaşlar, gerçekten çok büyük yanlışlıklar yapıldığını görürsünüz, ne kadar keyfî kararlar. Bir insanın bir bankaya para yatırması nasıl bir suç olabilir yani bunu anlamak mümkün değil ama işte, bunun gibi deliller birleştiriliyor ve sonrasında “Sen FETÖ’cüsün.” denilerek bir damga vurulmuş. Bu insan şu anda Yargıtay onamak üzere, onarsa da boş yere hem işinden atılmış hem de ceza yiyip yatacak. Kahramanmaraş’ta bir mühendisti, şu anda iş bulamadı, Çanakkale köprüsünde iş güvenliği uzmanlığı yapıyor ve ailesinden ayrı zor bir hayat yaşıyor. Adamın mühendis olarak iş bulma imkânı yok artık ve iş güvenliği uzmanlığı da olmasaydı aç kalacaktı. Bakın, insanları neye mahkûm etmişsiniz. Yarın öbür gün böyle şeyler olacak, devam edecek. Yani bu kadar keyfî bir şekilde kararlar doğru değil, bunu tüm ülkedeki insanlar da biliyor. Bu tür nedenlerden dolaylı insanları böyle damgalayıp toplumun dışına atmak, mahkûm etmek doğru bir şey değil. Ben istirham ederim gerçekten, bu mahkeme kararlarını hepinize de vermek isterim, lütfen okuyun, elinizi vicdanınıza koyun ve kararınızı verin. Yani olacak işler değil ya, benim aklım duruyor. İnsan bir erkek kardeşine borcunu ödemek için 100 lira bankaya yatırdıktan sonra başına bu kadar, pişmiş tavuğun başına gelmeyen işler geliyorsa gerçekten çok üzücü bir durumdur.
    Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

24.06.2020 tarihli İÇİŞLERİ KOMİSYONU

Konuşmacı: ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU Seçim Çevresi: KOCAELİ

Tutanak Metni:


    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
    Şimdi 5’inci madde de “Güvenlik soruşturmasına tabi görevlilerin, eşiyle, birinci derece yakınları ve hısımlarında irtibat ve iltisak bulursak bu kişiler işe giremez.” diyorsunuz. Yani çok açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı bir teklif yapılıyor. Bakın çok net söylüyorum, Anayasa 38/4’e çok açık, net bir şekilde aykırı bir teklif var karşınızda. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmişti daha önceki yasayı ve tekrar önümüze getiriyorsunuz; tekrar, ısrarla, ısrarla güya kabul edileceği düşünülüyor, mümkün değil çünkü bu milyonlarca kişiyi ilgilendirecek çok büyük haksızlıklar oluşturacak bir durum.
    Şimdi, irtibat ve iltisak ne demek bir kere? Gerçekten bunları anlamak mümkün değil. Hukukçular kitaplarında böyle iltisak diye bir kavram öğrenmediler böyle bir kelime yoktu kitaplarında. Bu nereden çıktı anlamak mümkün değil, istihbari bir terimse o ayrı bir konu ama bunun hukukla alakalı olmadığı, keyfî bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulan bir kavram olduğu apaçık ortada. Bakın bu keyfîliklerden biz ne zaman kurtulacağız?
     Zamanında da bir kavram vardı, her tarafa çekilirdi ve bundan bizzat dindarlar çok zarar görürdü. O neydi? İltica. Dinini yaşamaya çalışan insanlara anında ilticacı denebilirdi ve bu insanlar dinini yaşayıp yaşamadığına bin pişman olurdu ve her türlü kamu görevinden engellenebilirdi. Ne olduğu da belli değildi yani herkes kendisine göre bir açıklama yapıyordu: “Yok iltica şöyle, yok kamusal alana girdi, girmedi.” En sonunda bu tartışmalar bitti bir şekilde ama boş yere tartışıldı ve milyonlarca kişinin canının yandığı Türkiye’nin bomboş tartışmalarla meşgul olduğu ve bu toplumun barışını sağlayamadığı, dindar olan bir kişinin çok ağır bir şekilde cezalandırılabildiği görüldü. Şimdi de yine aynı şekilde bir büyük mağduriyet var. “İltisak” yani ne ispatı mümkün ne bir şey, adli bir karar değil ve sonuçta her yere lastik gibi çekebileceğiz bir kavramla insanları çok rahat bir şekilde eşinden dolayı, birinci derece yakınından dolayı cezalandırıyorsunuz. Bakın, kendisini değil, bu inanılmaz bir durum. Bu memlekette Anayasa yok mu, bu memlekette Anayasa Mahkemesi yok mu? Çok açık net bir şekilde bunları söylemişler. Biz bunları bakın binlerce mahkeme kararında gördük. Ben bunların hepsini getirdim, isterseniz size de gösterebilirim, burada bir sürü evrak da var bakın.
    Mahkeme kararlarında çok ilginç, işte Emniyet İstihbaratın fişleme notları… Kişi mağdur olmuş; bakanlıkta cevap vermiş, Emniyet İstihbaratın fişleme notları mahkeme dosyalarına girmiş. Bakıyorsunuz orada kimisi fişlenmiş, falanca kişi “Kendisi hakkında bir şey bulunamamıştır.” diyor ama babası HDP il yönetimindedir, bakıyorsunuz bu kişi bundan dolayı işe girememiş veyahut annesi zamanında bir özel okulda aşçılık yapmış veyahut abisi bir özel okulda stajyerlik yapmış, ya stajyerlik yapmış Allah aşkına, hem abisi yani ve bu kişi bundan dolayı mağdur edilmiş. İnanılmaz bir şekilde, gözlerinize inanamıyorsunuz ama bunlar Türkiye Cumhuriyet Devletinde bu son üç-dört yılda yapıldı yani inanılmaz bir şekilde yapıldı. Bu hatalar yapıldı bugüne geldik. Anayasa Mahkemesi de bunları iptal etti ve tekrar önümüze getiriyorsunuz, kişinin birinci derece yakınından dolayı mağdur edilmesiyle ilgili maddeler önümüzde, bunlar gerçekten kabul edilebilecek gibi değil, tamamen bir cezalandırma yöntemi, tamamen bir kadrolaşma yöntemi başka bir şey değil.
    KHK’lerin güvenlik soruşturmalarıyla devam etme yöntemi. KHK’ler zaten eğer bir Anayasa hukukçusuysanız net bir şekilde Anayasa aykırıdır. Bakın yeri, süresi ve konusu itibarıyla KHK’lerin OHAL’e uygun olması gerekir ve tüm Anayasa, iyi Anayasa hukukçuları bilir ki KHK’ler aslında Anayasa’ya aykırıydı ama işte dönemin şartları gereğince dayatıldı ve devam ettirildi ve yasalaştırıldı. İleride ne olur bilmiyoruz ama şu anda KHK’leri güvenlik soruşturmalarıyla devam ettirmek isteyen bir gelenek var karşımızda ve milyonlarca kişinin hayatıyla oynayacak belki, bakın, AK PARTİ’li VE MHP’li arkadaşlara tekrar bunu söylüyorum. Belki güvenlik soruşturmasından olumsuz alan ve bu yüzden intihar eden insanlar olacak. Böyle de çok arkadaşımız oluyor. Yine öğretmen olmak için üç-dört yıl uğraşmış olamıyor bir türlü ve bir gün bir bakıyoruz; bu öğretmen genç hanım veya genç erkek arkadaşımızın bir binanın onuncu katından aşağı atladığını öğreniyoruz. Bir not bırakmış “Hakkım size haram olsun.” diyor notunda, işte “babamdan, annemden dolayı ben işe giremedim, hakkım haram olsun.” diyor. Bunun gibi her gün böyle örneklere rastlıyoruz arkadaşlar, bunun benzeri olacak. Bakın, kaldırılacak bir vebal değil, olacak bir vebal değil, çok çok ağır bir vebal. Bu vebale biz imza atmayalım lütfen. Gerçekten bakın, tüm arkadaşlar da bunu söylüyor, bunu tekrar değerlendirmek lazım, tekrar masaya yatırmak lazım, gerçekten çok çok büyük tepkilere yol açar onu da söyleyelim. Geçen yasa tartışmalarında da bu iş çok büyüyecek diye o yüzden geri adım attığınızı da biliyoruz ama şimdi en azından yeni bir yanlışa imza atmayın, diyoruz
    Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yorumlar