17 Kasım 2020

GEBZE HABER

Milli Görüşçüler Nebihe – merhum Muhittin Gergerlioğlu çiftinin oğulları, Ömer Faruk Gergerlioğlu, 12 Eylül darbesinde 15 yaşındaydı. Sadece 12 Eylül değil 28 Şubat’ta da bedel ödediklerini belirtti: Her ikisine de ailecek karşıydık. Ailecek bedel ödedik

İnsan hakları savunucusu, tıp doktoru, gazeteci yazar… kısa adı MAZLUMDER olan İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği’nin Kocaeli Şube eski Başkanı ve eski Genel Başkanı.. günümüz HDP Kocaeli Milletvekili Doktor Ömer Faruk Gergerlioğlu, devlet memuru bir babanın oğlu olarak, 02 Kasım 1965’te Isparta’nın Karaağaç İlçesi’nde dünyaya geldi.

İLKOKULU BEŞ OKULDA TAMAMLADI

Aslen Şanlıurfalı olan Gergerlioğlu; yedi Milli Görüşçü anne babası; Milli Görüşçüler Nebihe – merhum Muhittin Gergerlioğlu çiftinin doktor oğulları. Babasının 1980 dönemindeki muhalif tavrından ötürü ilkokulu tam beş ayrı okulda tamamlayabilen Gergerlioğlu; ilk ve orta öğretimini Bursa’da tamamladı. Bursa İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra 1990’da Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.

BASKIYA RAĞMEN, “HAYIR” OYU

Babasından kendisine, oradan babasının torununa ve kendi çocuğuna.. Kendi eşine, babasının gelinine… Nesilden nesile gerek 12 Eylül askeri darbesi gerekse 28 Şubat post modern darbesinin bir şekilde bedelini ödemişler. Gergerlioğlu’nun babası 12 Eylül döneminde de muhalifmiş. Bir aylığına keyfi bir gözaltı yaşamış. Dönemin tüm baskılarına rağmen 12 Eylül Anayasası oylamasında “Hayır” oyu kullanmışlar. Gergerlioğlu gerek Milli Görüşçü gerek darbe karşıtı duruşlarının ailecek olduğunu izah ederken beraberinde, “Hani siyaset genetik değildi?” sorusunu da akıllara getiriyor…

AİLE OLARAK BÖYLE BİR YAPIDAYDIK

“Rahmetli babam, Necip Fazıl ekolünden gelen biriydi. Daha sonra Milli Görüş, Necmettin Erbakan ekibinde ve İslami camialar içinde bulunmuş birisiydi. Aile olarak böyle bir yapıdaydık. Babamız Necmettin Erbakan’ı desteklerdi. Daha sonra rahmetli Özal’ı destekledi. Milli Türk Talebeleri, Akıncılar gibi İslami yapıların içinde yer alırdı.  Annem de ilkokul mezunu, babamın rengine bürünmüş bir insandı. Kadınlar o gün öyleydi.

7 kardeşli, İslami ve dindar bir ailede büyüdük. 7 kardeşimizin hepsi babamızın eğittiği, yetiştirdiği istikamet yönünde dindar, İslami camialar içinde yer aldık. Akıncılar, Milli Türk Talebeler Birliği gibi.

İSLAMİ CAMİALAR İÇİNDEYDİK

Darbe yılı Bursa’da, İmam Hatip ortaokul üçüncü sınıf öğrencisiydim. Toplam dört kardeş imam hatibe gittik. Diğer üç kardeş normal liselere gitmişlerdi. Herhangi bir grup çalışmasına girmemiştim. İmam hatip camiası olarak, İslami camialar içindeydik. Abim daha aktif şekilde, dernek çalışmalarındaydı. O çevreye yakındım. Fiili olarak içinde değildim ama hareketleri, fikirleri, gazeteleri takip ediyordum. Ülkemizde ve dünyada neler olup bittiğine duyarlışdım. Siyasetle ilgilenen, dünyada olup biteni izleyip bunları sorgulamaya çalışan bir insandım.

MİSAFİR GELDİLER. MAHSUR KALDILAR

Darbe gecesi ailemiz Aydın veya Denizli’de, il dışı bir geziye gitmişti. Abimin bir iki arkadaşı bizde misafirdi. O gece bizde kalacaklardı, kaldılar. Ardından 6-7 gün daha bizde mecburen kaldılar, çıkamadılar. Tedirginlikle karşılamıştık. Ne olacağı belli olmayan bir ortam vardı. Her ortamda silahlı çatışmalar.. Ne olur ne biter. Ayaklanma çıkar mı, insanlar askere karşı çıkar mı tedirginliği içindeydik.

BASKICI YÖNTEMLERİ TASVİP ETMEZDİ

Biz 12 Eylül darbeciliğine baştan itibaren karşı çıkan bir anlayıştaydık. Yani 12 Eylül’ün o baskıcı, totaliter anlayışını hiçbir zaman kabul etmedik. 12 Eylül Anayasası’na da hayır oyu vermiştik. Baskıya rağmen, verdik. Bizim ailemiz ideolojik bir aileydi ve babam baskıcı yöntemleri tasvip etmezdi. Kim olursa olsun askeri yöntemlere karşı hayır derdi. Hayatı da sürgünlerle geçmişti. Çünkü iktidara muhalefet ediyordu. Veteriner olarak görev yapan bir devlet memuruydu. Görüşlerinden dolayı bir gadre uğruyordu. Biz de o havayı yaşadık ve muhalif bir havayı teneffüs ettik.

MOBİNG MİSALİ

İlkokulu beş ayrı okulda okudum. Babam kendi inanç ve düşünceleri doğrulusunda yaşardı. Yani, ‘Çocuklarını niye İmam Hatip’e yolladın?’ derlerdi devlet dairesinde. Yani böyle bir çatışma, çelişki yaşardı bulunduğu yerlerde. ‘Niye dini bir yaşam yaşıyorsun. Daha modern bir yaşam yaşamalısın’ gibi bir baskıya uğrardı ve bundan dolayı sık sık dışlanır, ötekilenir ve sürgün edilirdi. Ben biliyorum, beş ayrı okulda bitirdim ilkokulu. Ama sonuçta bu muhalif kimliğinin dışında kesinlikle gayri ahlaki bir tutumu, şundan bundan dolayı gadre uğramadı. Sadece düşünceleri, inancı, yaşayışından dolayı bu gadre uğradı.”

aktanlaa.jpg

Gergerlioğlu arkadaşımız Aktan Uslu’nun sorularını yanıtladı. 

Yorumlar