Karar / Elif Çakır

ecakir@karar.com

Almanya alarmda! Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn “Emekliye ayrılan tüm doktorlarımız sağlık sistemine yardımcı olmak için görevlerine dönsünler” çağrısında bulundu. 

İngiltere alarmda! Vaka sayısında İtalya’nın ve diğer çoğu Avrupa ülkesinin gerisinde olmasına rağmen yoğun bakım ünitelerinin sayılarını artırıyorlar, salgınla mücadele için emekli sağlıkçılarını göreve çağırıyorlar. İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock 65 bin emekli veya istifa etmiş doktor ve hemşireye “salgınla mücadeleye katkıda bulunun” çağrısında bulundu. 

İspanya alarmda! Günlük test sayısını 90 bine çıkartmaya çalışıyor. Aralarında 14 bin emekli doktorun olduğu 52 bin sağlık çalışanını göreve çağırdı. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez felaketin boyutu ve ciddiyeti konusunda vatandaşlarına “Henüz en güçlü ve zararlı dalganın etkilerini görmedik” uyarısında bulunuyor. Bir yandan da böylesi bir felaket karşısında bir devletin atması gereken adımları atıyor. 
Ukrayna alarmda! Ukrayna Sağlık Bakan Yardımcısı Viktor Lyaşko sadece emekli doktorları değil, tıp fakültesindeki 5. ve 6. sınıf öğrencilerini de göreve çağırdıklarını açıkladı. Lyaşko “Öğrencileri görev almak için üniversitelerindeki sorumlu kişilerle temasa geçmeye, evlerinden dışarı çıkmaya, doktorlara yardım etmeye ve Ukrayna’yı kurtarmaya çağırıyoruz” diyor. Ukrayna’da henüz 47 virüs vakası var ve 3 kişi virüs nedeniyle hayatını kaybetti. İskoçya da son 3 yıl içerisinde herhangi bir nedenle işinden ayrılan sağlık çalışanlarını göreve çağırdı. 

***

Salgınla mücadele için dünyanın pek çok ülkesi emekli doktorlarını, hatta istifa eden doktorlarını hatta tıp sonuncu sınıfta okuyan öğrencilerini göreve çağırıyor. 
Neden? Çünkü bütün dünyanın gözünün önünde İtalya örneği var. İngiltere, Almanya, İspanya ve başka diğer Avrupa ülkeleri İtalya gibi olmamak için, emekli doktorlarını, hemşirelerini göreve çağırıyor. Yarın için daha fazla önlem alıyor, tedbir geliştiriyor. 
Çünkü salgın gücünü, etkisini katlaya katlaya yayılmaya, bütün dünyayı etkisine almaya devam ediyor. Çünkü vaka sayısının olağanüstü artması karşısında sağlık sistemleri yetersiz kalıyor. 

***

Kabul edelim ki korona virüs salgınında ülkemiz de oldukça zorlu bir döneme girdi. Ülkemizde ilk vaka 10 Mart’ta tespit edildi. Üçüncü günde vaka sayısı 5’e, beşinci günde 18’e, altıncı günde sayı 47’ye yükseldi. On birinci günde (21 Mart) sayı bir anda 947’ye fırladı. Hemen ertesi günü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca vaka sayısının 1.256’ya hayatını kaybedenlerin sayısının ise 30’a çıktığını açıkladı. Dün Sağlık Bakanı vaka sayısının 1529’a hayatını kaybedenlerin sayısının ise 37’ye yükseldiğini açıkladı.

Kaldı ki açıklanan bu sayı tespit edilen, tanısı konulan vakalara dair. Bir de test edilmeyen, tanısı konulmayan vakalar var. 
Bakanlığın açıkladığı vaka sayısı bile gün geçtikte geometrik bir artışın yaşandığını ortaya koyuyor. Öyle görünüyor ki önümüzdeki günlerde vaka ve ölüm sayıları maalesef çok daha büyüyecek. 

Vaka sayısı resmen 1.256 fakat reel hayatta da böyle mi?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu Medipol Üniversitesi Hastanesi’nde çalışan Prof. Dr. Muhammet Emin Akkoyunlu şöyle diyor: “Bir korona vakası tespit ettiyseniz bunun arkasında toplumda tespit edemediğimiz 400 vaka var demektir. Her ölüm vakası için toplumda 1000 civarı vaka var demektir.” (20 Mart, Habertürk, Para Gündem Prog.)
Akkoyunlu’nun bu tespiti, vaka sayısının geometrik olarak neden hızla yükseldiğini ortaya koyuyor… Dolayısıyla ülkemizdeki durumun endişe verici boyutlarını da…

***

Sağlık Bakanlığı’nın korona virüs ile mücadele konusunda attığı adımlar yerinde ve doğru adımlardır. Ayrıca Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bu salgın karşısında büyük bir özveri ile gecesini gündüze katarak çalıştığı da bir gerçek. Ancak bütün bunlar maalesef Türkiye’nin gerekli tedbirleri zamanında alma konusunda geç kaldığı gerçeğini değiştirmiyor. Evet, maalesef korona virüse karşı önlem almakta geç kalmış durumdayız.
Türkiye’nin bu salgın karşısında bir kez daha geç kalma lüksü yok maalesef. Salgının daha ciddi boyutlara ulaşma riskine karşı sağlık sistemimizi güçlendirmek için ciddi adımların atılması gerekmektedir. 
Emekli doktorlarını, sağlık çalışanlarını, hatta KHK ile görevlerine son verilmiş doktorları ve sağlık çalışanlarını sürece dahil etmelidir. Türkiye, böylesi ölümcül bir virüsle mücadele ederken KHK’lı doktorları dışlama, sürece dahil etmeme lüksüne sahip olabilir mi? Kaldı ki çoğu hakkında zaten adli engel yok. Çoğu hakkında beraat ve takipsizlik kararı çıkmış. 

***

Kendisi de bir doktor olan, 27 yıllık hekimlik mesleğinden KHK ile ihraç edilen HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu günlerdir “KHK’lı doktor ve sağlık çalışanları virüsle mücadele sürecine dahil edilmelidir” çağrısında bulunuyor. 
Sayın Gergerlioğlu, Türkiye’nin korona virüs üzerine doktora yapmış tek ismi olan Mustafa Ulaşlı’yı kamuoyuna duyuran isim. 
Gergerlioğlu’nun “KHK’lı doktor ve sağlık çalışanlarının sayısı ne kadar” soruma verdiği yanıt şöyle: “KHK ile ihraç edilen doktor ve sağlık çalışanın sayısı 15 bine yakın. 7 bine yakınının doktor, akademisyen olduğunu düşünüyoruz. Cezaevlerinde nitelikli yoğun bakım uzmanları var. Virüsle mücadelede en fazla ihtiyaç duyulan alandır yoğun bakım uzmanlığı. KHK’lı doktorlar ve sağlık uzmanlarının büyük bir çoğunluğu berat, takipsizlik kararı aldığı halde görevlerine dönemiyor.” 
Gergerlioğlu bu sayının on beş binlere nasıl yaklaştığını ise şöyle anlatıyor:
“OHAL bitimine yakın bir yasa çıktı, o yasa bakanlıklara Bakanlar Kurulu Kararı’na gerek kalmadan kamudan ihraç yetkisi verdi. Böylece OHAL bittikten sonra bu kez de bakanlıkların yetkisiyle ihraçlar devam etti.” 

Gergerlioğlu şöyle devam etti:
“Hastanelerden doktorlar, sağlık çalışanları ihraç edilirken, üniversitelerden de bilim insanları ihraç edildi. Mustafa Ulaşlı’nın durumu gibi. Üniversite ihraç ediyor. İhraç edilen kişi OHAL’le müracaat ediyor.  OHAL Komisyonu dosyayı incelemek yerine, dönüyor ve yeniden Üniversite’ye, ihracı yapan Rektörlüğe soruyor. Üniversite mimlediği bir akademisyen hakkında OHAL’e dönüp ‘iyi kişidir’ demiyor elbette. Hastanelerde de böyle oldu. OHAL Komisyonu başhekimliklere, rektörlüğe sordu. Mağduriyetlerin nasıl oluştuğunu anlatmak için söylüyorum. Mağduriyetleri bitirmesi için kurulan OHAL Komisyonu maalesef mağduriyetleri derinleştirdi. Bilhassa üniversitelerde ihraç kararları çok gaddarca uygulandı. Mustafa Ulaşlı’nın durumunda olan binlerce doktor var.” 
Gergerlioğlu nitelikli her sağlıkçıya, doktora ihtiyacımızın olduğunu söylüyor:
“Korona ile mücadelede iki önemli alan var: Acil ve yoğun bakım bölümleri. Ve maalesef KHK’lar arasında sürece dahil edilmeyen yüzlerce acil ve yoğun bakım uzmanı var.  

Bugün Türkiye olağanüstü bir dönemden geçiyor. Nitelikli olan her sağlıkçıya, doktora ihtiyacın olduğu günlerden geçiyoruz. Dünyanın hangi ülkesinde olunursa olunsun bu doktorlar görevine başlatılır, mücadele sürecine dahil edilirdi. Bir an önce bu doktorlar, sağlık uzmanları görevlerine döndürülmelidir. Nitelikli hiç kimse sürecin dışında bırakılmamalıdır. Bu süreç siyasi kaygılarla değerlendirilmemelidir.”
Sağlık alanında kritik bir döneme giriyoruz. Sağlık sisteminin felç olmasına izin verilmemelidir. Tedbir alınmada geç kalındı, sağlık sistemini güçlendirme konusunda geç kalınmamalıdır.

Nitekim ben yazıyı bitirdiğimde Sağlık Bakanı Sayın Koca Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada “32 bin yeni sağlık personelinin” alınacağını duyurdu. Demek ki ihtiyaç var. Yeni personel alınırken KHK’lılar dışlanmamalı, adaletsiz tekrarlanmamalıdır. Virüsle ölümcül bir mücadele verirken adalete de ihtiyaç var. 

Yorumlar