13 Eylül 2020

KRONOS / YAVUZ GENÇ

Ondan geriye üzerinde “Ayşe Afra Koca, 12.09.2020” yazan bir tahta parçası olan mezar kaldı. Henüz 21 yaşındaki üniversite öğrencisi sonsuzluğa uğurlanırken Koca ailesinin ’12 Eylül’ü, etiketi sökülmüş bir su bidonuyla ıslatılmış kara toprakta mühürlendi.

Tıp Fakültesi öğrencisi henüz 21 yaşındaki Ayşe Afra Koca’nın tutuklu babası başucuna kelepçeli olarak yetiştiğinde farkında bile olmayan kanser hastası kızının son saatlerini yaşadığını bilmiyordu. Birkaç saat sonra cezaevine döndüğünde erkesi gün cenazesi için geleceğini de…

Ayşe Koca’nın ölümüne giden süreç ve yaşadığı zorluklar günden güne bir çığ gibi büyüdü. Gerçek hayatta karşılığı olmasa da duymayan, görmeyen kalmadı ‘sosyal medya’ evreninde. Hayattaki gülen, güçlü, sağlıklı ve umut dolu fotoğraflarına hastane yatağındaki bitkin, erimeye yüz tutmuş ‘ölümü yüzünden okunan’ kareler eşlik ettikçe onun hikâyesine bağlananların sayısı da hızla arttı. Bir zamanlar her şeye susmuş, her şeye sustuğu için de artık bir vicdan taşıdığından şüphe edilenler dahi kayıtsız kalamadı yanyana gelen iki fotoğrafına. Bir yumru gibi oturdu boğaza. Yutkunamadı kimse.

Basit bir ‘vah vah’la geçiştirilecek şey değildi onun ölümü. Sadece acıma duygusu da değildi insanları etrafında toplayan şey. En başta hissedilen, derin utançtı aslında, hâlâ utanmayı becerebilenler için. Utanç. Babasının hasretine dayanamayan gencecik bir kızın kendi payına düşen acıyı alması, susulan, görmezden gelinen, sessizce geçiştirilen daha büyük bir trajedinin kendi gözleri önünde her gün, her gün ama usanmadan her gün tekrarlanmasından duyulan utanç. Yine de yeri geldiğinde desteklenen, yüksek menfaatler ve ‘yerli’ hedefler için yok olmalarına, demir parmaklıklar ardında çürümelerine ses çıkarılmayan kadınlara, gencecik kızlara, kederli babalara, hamile kadınlara, soğuk beton zeminlerde emekleyen bebeklere, ranzaları tırmalayan çocuklara karşı duyulan bir utanç.


Ayşe Afra Koca en zor günlerinde hep tutuklu babasını bekledi: 

dKampanya başlatıldı: Ayşe’nin son isteği cezaevindeki babasını görmekdKanser hastası Ayşe Koca’nın babasına izin çıktı, kızını görebilecekd“Sanki kaçacak”: Tutuklu babası kızı Ayşe’ye elleri kelepçeli namazla veda etti

Ayşe Koca, yakalandığı mide kanserinden hayata gözlerini yumduğunda, ardından yazılan binlerce mesajdan biri şöyleydi: “Babası geldi kızını son bir kez kucakladı toprağın altına koydu ve sessiz sedasız hücresine döndü. Akşam haberlerinde ismi geçmedi. Üniversite bülteninde adı anılmadı. Omzundaki ağır yüküyle yüzündeki kocaman gülümsemesiyle veda etti.” Evet Ayşe Koca, ismi anılmayanlardan. Ülkede gazetecilik konuşuluyorsa görmezden gelinen gazetecilerin, hukuk konuşuluyorsa içi boş iddialarla zindanlarda çürüyen hukukçuların, ebeveynlik konuşuluyorsa sessizce geçiştirilen hamile kadınlarla bebekli annelerin, eğitim konuşuluyorsa kendi babası Ali Koca gibi öğretmenlerin ‘hiç yaşamamış gibi’ sayıldığı bir ülkede, ismi anılmayanların sonuncusu.

Ayşe Koca’nın hapishanedeki babası, kızı hastane odasında son saatlerini beklerken yanında değildi. İki kez görmeye gelebildi, artık adaletin sağlandığı tek mecra olan twitter kampanyaları sayesinde. İlkinde 3 saat kalabildi kızının yanında, ikincisinde 4,5 saat. İkinci görüşme o kadar zorluk, o kadar yoğun direnme sonucu gerçekleşmişti ki babaya izin çıktığı haberini veren ‘candaş’ gazetecinin tweeti gözlerde nem oluşturdu. HDP Kocaeli Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun girişimleri ve sosyal medyadaki duyurularıyla babaya ancak izin çıkabildi. Ama Ayşe, babasını ne kadar gördü bilinmiyor. Bilinci kapalıydı, kendinde değildi. Babasının seslenmesini duydu mu, ona sarılırken hissetti mi, onunla birlikte ağladı mı, saati dolup da cezaevine geri yollandığında ardından ağladı mı bilinmiyor.

Babaya hasret gitti Ayşe Koca. Üstelik o baba cenaze için getirildiğinde ellerinden kelepçeleri hiç çıkarılmadı. Sağlı sollu önlü arkalı etrafını sarmış 12 jandarma arasında ellerinde kelepçeyle kızına karşı son görevini ifa etti. Bu kare de vicdansızlığın geniş tarihinde yerini aldı.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Ayşe Koca, adaletsizliğin adalet, vicdansızlığın vicdan, hapsin özgürlük olarak sunulduğu bir toplumun yüzüne suçlu olduğunu ve utanç içinde olması gerektiğini haykırarak hayata veda etti.

Ondan geriye üzerinde “Ayşe Afra Koca, 12.09.2020” yazan bir tahta parçası olan mezar kaldı. Koca ailesinin ’12 Eylül’ü, etiketi sökülmüş bir su bidonuyla ıslatılmış kara toprakta mühürlendi. O aile artık orada. Bugün ebediyete kadar. Kelepçeli babasıyla, gözü yaşlı annesi ve kardeşiyle, ismi anılmayan toprak altındaki Ayşe’siyle…

Yorumlar