19 Mayıs 2020

AHVAL

Tutuklu ve hükümlü yakınları cezaevlerindeki uygulamaların salgını yaydığına dair ciddi iddialar öne sürüyor. Cezaevlerinde hasta sayısının her geçen gün arttığını iddia eden tutuklu ve hükümlü yakınları gerekli önlemlerin alınmasını istiyor.

Koronavirüs salgınının tehdit ettiği en riskli alanların başında cezaevleri geliyor. Bu kapsamda Adalet Bakanlığı 13 Mart’ta cezaevlerine ilişkin bir dizi tedbir açıkladı. Bakanlık, 13 Nisan’da ise cezaevinde ilk Covid-19 vakasının görüldüğünü duyurdu.

Hükümet yetkilileri, şimdiye dek ciddi tedbirler alındığını, konunun takipçisi olduklarını belirtiyor. Ancak tutuklu ve hükümlü yakınlarının, cezaevi uygulamalarının, Covid-19’un mahpuslar arasında yayılmasına neden olduğu iddiaları artıyor. İddiaya göre tutuklular, hayatlarının risk altında olduğundan endişeli.

Silivri Cezaevi’nde bulunan bir mahkum, ağır vakalar dışında tutuklu ve hükümlere test yapılmadığını öne sürüyor. Mahkum, eşi Y.S.’nin DW Türkçe’ye ilettiği telefon konuşması kaydında, eşine cezaevi koşullarını şöyle anlatıyor: 

“Savcılık Silivri Cezaevi’ndeki vaka sayısını 44 olarak açıkladı ama B10 koğuşunda 31, B12 koğuşunda 24 tane pozitif vaka varmış. Böyle olunca diyorlar ki, ‘test yapılmasın, böyle kronik vaka olan olursa yani yerinden kalkamayacak gibi olan olursa ancak onlara test yapılsın.’ Onun haricinde test yapılmasını bakanlık istemiyor. Yasak. ‘Olur mu böyle şey’ dedik doktora ısrar edince bizi hastaneye gönderdi. 8 kişiden yedimiz pozitif çıktık. Şu an muhtemelen bizim koğuşta da hastalananlar var. Yani koğuşun tamamı hasta şu anda.”

Mahkum, telefon görüşmesinde, test sonuçları belli olmadan karantina koğuşuna alındıklarını ancak içlerinden birinin testinin negatif çıktığını, bu mahkumun da muhtemelen negatif koğuşuna gönderileceğini öne sürüyor. Aynı mahkum endişesini şu sözlerle anlatıyor: 

“Burada zaten karantina marantina diye bir durum yok. Kendi kendine iyileşirsen iyileşirsin. Onun haricinde ölürsen öleceksin yapacak başka bir şey yok. Kimsenin umarında değilsin zaten burada. Kimsenin umrunda değilsin hem de.”

Tutuklu yakınlarının iddiasına göre, cezaevinde tüm mahkumlara test yapılmıyor. Diğer yandan koronavirüs semptomları gösterip de test sonucu negatif çıktığı için kaldıkları koğuşa geri gönderilenler vasıtasıyla virüs mahpuslar arasında yayılıyor.

Karantina koğuşlarının çok kalabalık olduğu da iddialar arasında.

Tutuklu yakını Ş.S., Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan eşinin karantina koğuşunda olduğunu ve bu koğuşta testi pozitif çıkan 39 mahpusun bir arada tutulduğunu söylüyor. Kendilerine daha önce karantina koğuşlarının 7-8 kişilik koğuşlar olduğu bilgisinin verildiğini belirten Ş.S., cezaevi müdürünün 39 kişilik rakamı avukatlarına teyit ettiğini öne sürüyor.

Ş.S., eşinin aktardığına göre, koğuşta 39 kişi olmasına rağmen yemeklerinin 15 kişilik verildiğini, temizlik ve hijyenin kısıtlı olduğunu, en son 3 gün önce ateşlerinin ölçüldüğünü, bunun da gardiyanlar tarafından içeriye girilmeden kapının mazgalına yaklaşılarak yapıldığını, cezaevinde yeterli gardiyan olmadığı için mahpusların seslerini duyuramadıklarını iddia ediyor.

AKP Hatay Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman ise iddialara karşı Adalet Bakanlığı ile sürekli temasta olduklarını ve bakanlığın gerekli önlemleri aldığını söylüyor.

Hüseyin Yayman, komisyon olarak insan hakları meselesini siyasetin üstünde bir konu olarak gördüklerini belirterek “Korona meselesinde de çok duyarlı bir biçimde bu konuyu takip ediyoruz. Sürekli Adalet Bakanımızla, Adalet Bakan Yardımcımızla, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürümüzle bu meseleyi takip etmekteyiz. Şimdiye kadar çok ciddi tedbirler alındı. Alınmaya devam ediyor” diyor.

Cezaevlerinde korona salgınından dolayı hayatını kaybeden vatandaşların “Yok denecek kadar az” olduğunu ifade eden Yayman “Çünkü salgın başladığı andan itibaren biz de cezaevlerimizle sürekli temas halinde olduk. İktidar, muhalefet ayrımı gözetmeksizin. Çünkü biz bu meselenin insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla ilişkili olduğunu düşünüyoruz” diye konuşuyor.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin şeffaf bir hukuk devleti olduğunun altını çizen Yayman, “Anayasamız var, kanunlarımız var. Ne dışarıdaki vatandaşlarımızın ne cezaevlerindeki vatandaşlarımızın korona salgını nedeniyle, sağlık sebepleri nedeniyle hayatını kaybetmesine asla müsaade etmeyiz. Çok önemli tedbirler alındı. Yerel yönetimlerle ve adalet bakanlığımızla bu konuları beraber ele aldık, ele almaya devam ediyoruz. Cezaevleri ziyaretlerimizi korona salgını nedeniyle maalesef durdurmak zorunda kaldık ama salgın geçer geçmez tekrar cezaevleri ziyaretlerimiz devam edecek” diyor.

Adalet Bakanlığı’nın salgının cezaevlerine yayılmasını engellemek için aldığı tedbirler kapsamında açık ve kapalı ceza infaz kurumlarındaki avukat ziyareti dahil bütün görüşler, hükümlülerin dışarıyla temasının mümkün olduğu kurum dışı çalışma, lokanta, sosyal tesis, açık cezaevlerindekilerin özel izin hakları ile birden fazla koğuşla birlikte yapılan faaliyet kısıtlamalarının süresi son olarak 30 Mayıs’a kadar ertelendi.

Lokantalarda çalışan mahkumların izne çıkarılmasının cezaevlerinde yemek sıkıntısına yol açtığı iddia edilirken, tutuklu ve hükümlü yakınları, görüş kısıtlamasının ardından, telefonla bilgi almanın zorluğuna dikkat çekiyor.

16 Mayıs’ta cezaevini aradığında eşinin testinin pozitif çıktığını ve iki gündür hastanede olduğunu öğrenen tutuklu eşi S.E. de endişesini şu sözlerle anlatıyor: 

“Revir şans eseri açarsa diye gün içinde defalarca arıyorum. 18 Mayıs’ta aldığım tek iyi haber eşimin ikinci testinin negatif çıktığı. Fakat kendisiyle hiçbir iletişim kuramıyoruz. Eşim hâlâ kampüs hastanesinde. En büyük endişemiz acaba hastaneden çıktıktan sonra ne olacak?”

S.E., Silivri 7 no’lu cezaevinde aile telefon görüşmesi için koğuşlarından çıkan mahkumlara ilk kez 11 Mayıs’ta maske ve eldiven verildiğini iddia ediyor.

Tutuklu yakını S.Ş. ise “Verdikleri bilgi sadece iyi. Ben eşimin hastalığını E-Nabız uygulamasından öğrendim. Şimdi ise uygulama üzerinden takip edemiyorum. Neden E-Nabız sisteminden takip edemiyoruz sorusu karşısında da artık E-Nabız sistemine kayıtların girilemeyeceğini söylediler” diyor.

Adalet Bakanlığı en son 28 Nisan’da cezaevlerinde 120 tutuklu ve hükümlünün koronavirüse yakalandığını, üç hükümlünün de hayatını kaybettiğini açıklamıştı. Bakırköy başsavcılığı da 8 Mayıs’ta Silivri’de 44 tutuklu ve hükümlünün Covid-19 testinin pozitif çıktığını duyurdu.

CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu resmi makamlardan uzun süre açıklama yapılmamasının endişeyi artırdığını vurguluyor.

Tanrıkulu, “Yakınları cezaevlerindeki tutukluları ziyaret edemiyorlar. Ancak telefon imkanları var. Avukatların görüşme imkanları çok sınırlandı. Bizlerin görüşme yapması mümkün değil. O nedenle tek çare Adalet Bakanlığının düzenli bilgi vermesi. O da mümkün olmadı” diyor. 

Cezaevlerinin sağlık, beslenme, izolasyon ve hijyen bakımından en riskli alanlar olduğuna dikkat çeken Tanrıkulu karantinanın hangi boyutta olduğu, kaç hastanın olduğu, kaç hastanın pozitif çıktığı, pozitif çıkanların hangi durumda olduğu konusunda Adalet Bakanlığı tarafından bilgilendirme yapılması gerektiğini söylüyor.

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da geçen hafta konuyla ilgili soru önergesi vermişti.

Ancak bakanlıktan koronavirüse yakalanan tutukluların nasıl izole edildiği, kaç kişilik koğuşlarda kalındığı, tüm mahpuslara düzenli test yapılıp yapılmadığı ve gelen şikayetler karşısında bir adım atılıp atılmayacağına ilişkin bir açıklama yapılmadı.

Tutuklu ve hükümlü yakınları cezaevi koşullarının düzeltilmesini talep ederken, insan hakları savunucuları cezaevlerindeki iddialara ilişkin Adalet Bakanlığı’ndan açıklama bekliyor.

Yorumlar