2017-11-29 00:00:00

Türkiye’den kaçıp iltica etmek amacıyla Yunanistan’ın Midilli adasına geçmeye çalışırken Ege Denizi’nde hayatları son bulan üç çocuklu Gülen cemaati mensubu Maden Ailesi’nin cesetlerinin kıyıya vurması infiale yol açmıştı.

HDP tarafından Meclis gündemine de taşınan facia, iktidara yakın medya ve merkez medyada “FETÖ’cü aile, kaçarken Ege’de boğuldu”; “Soruşturmadan kaçıyorlarmış” gibi tepki çeken başlıklarla servis edilmişti.

5 kişilik ailenin bu trajik sonunda “kimin şuçlu olduğu” tartışması devam ederken, konuyu ilk günden bu yana Artı Gerçek’teki köşe yazılarına taşıyan Ömer Faruk Gergerlioğlu, bugün de ailenin hikâyesini kaleme aldı.

Maden Ailesi’ni yakından tanıyan bir isimle konuştuğunu söyleyen Gergerlioğlu, kaçış öncesi ve sonrası yaşanan süreci şöyle anlatıyor:

İleriye yönelik planları olan öğretmen çift Sivas'taki ilk görev yerinden sonra Kastamonu Daday'da görevlerine devam ederken 675 sayılı KHK'yla bir şok yaşıyorlar. İhraç ediliyorlar ve bu ihraç, toplumda vebalı ilan edilmeleriyle sonuçlanıyor. Aile maddi, manevi zor günler yaşıyor. Hüseyin Maden İhraç sonrası yaşadığı küçük yerde birçok özel sektöre başvuru yapıyor ancak kimse onu işe almıyor. Hatta en son müracaat ettiği benzin pompacılığı işine de alınmayınca kayın pederinin yanına Bafra'ya taşınmaya karar veriyorlar. Bu arada terk ettiği evine polis baskını yapıldığı ve çilingirle açılan kapıdan girilerek bazı evraklarına da el konulduğunu öğreniyor. Samsun'da sigortası olmayan, ağır beden gücü gerektiren bir işyerinde aylık 1000 tl'ye çalışmaya başlıyor. Her gün Bafra'dan Samsun'a gidiş gelişi hakkında yakalama kararı çıktığı için sorunlu oluyor ve işyerindeki kanapede gecelemeye başlıyor.

Ancak zamanla eşi ve kendisi gözaltına alınıyor. Devam eden mahkeme sonucu eşi Nur hanım 7.5 yıl ceza alıyor. Yargıtay sonucu beklenmek üzere Samsun dışına çıkışı yasaklanarak tahliye ediliyor. İyice tedirgin olan aile yurt dışına çıkış kararı alıyor. 5 kişilik bir aile için Kaçak yollardan tekneyle çıkışa 10.000 euro isteniyor. Bu parayı bulamayan Hüseyin bey başka kaçakçılarla görüşerek 1000 euroya bir bot satın alıyor. Kaçakçılarla birlikte bir deneme yaparak geçiş yapmaya çalışıyorlar ancak sahil güvenlik botları görünce geri geliyorlar. Bu olaydan ürken kaçakçılar Yunanistan'daki ağır cezaları gerekçe göstererek botu kullanmaktan vazgeçiyorlar ve Hüseyin Maden'e bot kullanımını öğreterek kıyıdan onu ve ailesini gönderiyorlar. Gece 23.00 sıralarında yola çıkan Hüseyin Maden önemli bir risk alıyor. 11 km civarında uzaklığı olan Midilli adasına yaklaştığını belirten bir mesaj atan Hüseyin bey ve aileden daha sonra haber alınamıyor. 3 ihtimal olduğu söyleniyor. Ya Midilli'ye ters bir yerden çıkış yapmaya çalışan botun kayalıklara çarparak delinmesi, ya da bir tekneye çarpması. 3. İhtimal ise tüyler ürpertici… Geçiş yapan Suriyeli mültecilerden bıkmış olan Yunan polisinin ateş açarak botu batırmış olabileceği de konuşuluyor.

Geçiş sonrası mülteci kamplarında kalma dolayısıyla haber alınamayacağı düşünülen aileden günler geçmesine rağmen yine bir haber çıkmıyor. Sonunda aile yetkililere durumu bildirerek yakınlarının hayatından endişe ettiğini bildiriyor. Bunun üzerine Yunan makamları haberdar ediliyor. Yapılan inceleme sonucu hiçbir sığınma merkezinde aile fertlerinin ismine rastlanmıyor. Endişe büyüyor. Bu sırada baba, ortanca kız ve küçük oğlana ait olduğu üzerlerindeki kimliklerinden anlaşılan 3 ceset Midilli kıyılarına vuruyor. Morgda bir müddet muhafaza edilen cesetlerden küçük oğlan Feridun Maden'de önemli bir bozulma olduğu gerekçesiyle savcı kararıyla kimsesizler mezarlığına gömülüyor.”

Anne ve büyük kızın cenazelerinin henüz bulunmadığını belirtiyor Gergerlioğlu ve “Adaletten umudunu kesen insanlarımız Ege Denizi’nde, Meriç Nehri’nde canları pahasına geçişler yapıyor. Bu trajik vakalar tesadüfen olmuş olaylar değil. İleriye dönük ümitvar olmamız için de bir neden görünmüyor. Zira demokrasi ve hukuka dönüş yapmamız her geçen gün daha da zorlaşıyor”

Yorumlar