27 Ekim 2020

GAZETE DAVUL

“Abartılı konuşuyorsun al şu keyif çayını içte kafan yerine gelsin” diyen iktidarın olduğu yerde bırakın içerdekileri dışardakileri düşünen kimse yoktur

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile meslekten ihraç edilen polis memuru Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde plastik bir sandalyede yaşamını yitirmesinin yankıları sürerken, bu olay üzerinden cezaevlerindeki son durumu, HDP’ye yönelik siyasi baskıları ve iktidarın ‘yok’ dediği ekonomik krizi HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Gazete Davul için değerlendirdi.

Adalet Bakanlığı’nın sınıfta kaldığını söyleyen Gergerlioğlu, “Ceza İnfaz Kurumları her geçen gün daha kötüleşiyor. Tek kişilik hücresinde ölenler, darp sonucu ölenler, ihlale uğradığı halde şikâyet dilekçesini gerekli makamlara ulaştıramayan mahpus manzaraları çok kötü bir tablo oluşturuyor” dedi.

HDP’ye yönelik baskılara da değinen Gergerlioğlu, “Mili irade deyip duranlar, iş HDP’nin seçimle kazandığı eş başkanlığa gelince değişiveriyorlar” yorumunu yaptı.

Gergerlioğlu, “İktidarın iç ve dış politikada kaybettiğini, çareyi içeride Türk milliyetçiliğine sarılmakta bulduğunu” belirtirken, bunun ekonominin çöküşünü durduramayacağını ifade etti.

Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Gazete Davul’un sorularına şu yanıtları verdi;

Gazete Davul: Cezaevlerinde şu anda neler yaşanıyor. Bir insanlık kriziyle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir mi?

Gergerlioğlu: Türkiye’de ceza infaz kurumları oldukça sıkıntılı. İnfaz indirim yasası ile bu aşırı yoğunluk azaltılma ya çalışıldı ama başarılı olmadı. 120 bin kapasiteli ceza infaz kurumlarında 300 bin mahpus varken infaz indirim yasası ile 90 bin mahpus çıkarıldı ve normal sayıya inilmiş oldu. Bunlarda önemli hak ihlallerini doğurdu.

Sağlık hakkı ihlalleri sayısı daha da arttı. Tedaviye ulaşamayın kronik ve kanser hastalarının yansıra yeni hastalıklara rastlanma oranı da artış gösterdi. Zaten personel yetersizliğinden aksayan hizmetler iyice felç odu.

Bize yapılan başvurulardaki ihlaller konusunda Adalet Bakanlığı sessizliğini koruyor çünkü bize verebilecek makul bir cevabı yok. En fazla soru önergesini Adalet Bakanlığı’na vermemize rağmen bakanlığın sınıfta kaldığını düşünüyorum.

Ceza infaz kurumları her geçen gün daha kötüleşiyor. Tek kişilik hücresinde ölenler, darp sonucu ölenler, ihlale uğradığı halde şikâyet dilekçesini gerekli makamlara ulaştıramayan mahpus manzaraları çok kötü bir tablo oluşturuyor.

Mahpusları, ceza infaz kurumlarında tecrit içinde tecrite uğratan koronavirüs, aşırı tedbirleri gayri insani bir hal oluşturmakla birlikte salgını da önleyememektedir.

Her geçen gün ceza infaz kurumlarından koronavirüs vaka ve ölüm haberleri veriyoruz. Bakanlık ve savcılıklar insanları o denli önemsemiyor ki bir açıklamayı dahi çok görüyorlar. Bu duyarsız tavır mahpus yakınlarını daha da endişeye sevk ediyor.

Önümüz kış ve hastalıkların artacağı belli. İyice yönetilemez bir durum olacağı ortada ama ekmek isteyen vatandaşa “abartılı konuşuyorsun al şu keyif çayını içte kafan yerine gelsin” diyen bir iktidarın olduğu yerde bırakın içerdekileri dışardakileri düşünen kimse olmadığı ortadadır.

Biz üstü kapatılmaya çalışılan ihlallerin sonuna kadar takipçisi olacağız. Bakanlıkça dosyası kapatılan ama bizim soru önergelerimize tatminkâr cevap alamadığımız cinayet benzeri ölümlü vakalar mutlaka bir gün tarafımızca aydınlatılacaktır. İşin acı tarafı yıllardır büyük bir hassasiyetle dikkat çekmeye çalıştığım vakaların önemli bir gecikme ile ve tek kişilik hücrede, beyaz plastik sandalyede ölen bir mahpusun fotoğrafıyla ortaya çıkmasıdır. Umarım ki ceza infaz kurumlarındaki gayri insani hal tüm kamuoyu tarafından bilinir.

Gazete Davul: Dışarıdaki panik havası cezaevlerinde nasıl hissediliyor? Cezaevlerindeki zorlu koşulların koronavirüs ile birlikte daha da derinleşip, yaşanmaz hale geldiği söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Gergerlioğlu: Dışarıdaki politik ortam nasılsa içerdeki ortamında aynı olduğu bize mahpuslar tarafından hep söylenir.

Birde kalabalık koğuşlar kötü niyetli yöneticilerin keyfine bırakılmış muameleler olduğunda şartlar ağırlaşıyor. Zaten sohbet haklarının engellendiği, kitap edinme haklarının engellendiği, sıcak ve soğuk su sorunlarının yaşandığı, ısınma sorunlarının yaşandığı hapiste çürüyen on binlerce insanın olduğu, çocuklu annelerin çaresizlik içinde kıvrandığı bir halin üzerine koronavirüs salgını gelince durum iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Kendini kapana kısılmış gibi hisseden mahpuslar, depresyona girenler çocuklukla alakası olamayacak betonların ardındaki çocuklar ortamı iyice yaşanmaz hale getiriyor. Biz ortamın gayri insaniliğine sürekli dikkat çekiyoruz.

Anne baba tutuklu binlerce aile ceza infaz kurumlarındaki veya dışarda yakınlarının yanında perişan olmuş çocuklar, ne yapamayacağını bilmeyen anneanne babaanneler toplumsal ruh halimizi ve istikbali aşırı derecede bozacaktır. Gelecekte bizi psikolojik sorunlu bu çocuklar beklemektedir.

Bu yaptığımız vurguları TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na sürekli iletiyoruz ancak büyük bir duyarsızlıkla karşılaşıyoruz. Adına İnsan Hakları İnceleme Komisyonu denen komisyon bu konularda tek bir ihlal kararı ya da meselenin önemine dair en ufak bir girişimde dahi bulunmamaktadır. Binlerce dilekçemiz sadece kendilerine yönelik başvurular olduğuna dair bir istatistik oluşturmaktadır. Onları ağır veballeri ile baş başa bırakıp her hafta düzenlediğim basın toplantısı ile Türkiye ve kamuoyuna duyuruyorum. Tarihe bir not düşüyor ve toplumsal duyarlılıklarla zaman zaman önemli kazanımlar elde edinebiliyoruz. Umarınki bu vicdansızlık ve acı feryatlar son bulur.

Gazete Davul: Son olarak 6 yıl önceki “Kobani olayları” gerekçesiyle Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen tutuklanarak yerine kayyum atandı. HDP’ye yönelik kayyum atamaları ve operasyonlar konusunda ne düşünüyorsunuz?

Gergerlioğlu: Kars Belediye eş Başkanları Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca’nın çalışmaları Kars halkı tarafından takdirle karşılanan insanlardı. Konu hakkındaki ithamlardan dolayı ve tutuklanması nedeni ile başvurduğu AYM’den tazminat hakkı kazana Ayhan Bilgen zorlama bir suçlama ile gözaltına alınıp tutuklandı. Zorlu bir mücadele hakkıyla kazandığı belediye başkanlığından edildi ve cezaevine atıldı. Hem hakkı gasp edildi, hep görevi gasp edildi, hem de özgürlüğü gasp edildi.

Kamu vicdanı bu zalimlik ve hukuksuzluğun farkındadır. Kayyum atamak için içi boş gerekçeler sunulmuştur. Zaten önceki kayyum atamalarıda bundan farksız değildi.

“Mili İrade” deyip duranlar iş HDP’nin seçimle kazandığı eş başkanlığa gelince değişiveriyorlar. Bütün bunlar zorbalıkla yapılmış olabilir ama ülkedeki hiçbir insan hakkı ihlalini sümen altı edemez.

Bitmek tükenmek bilmeyen bir döngüde milletin iradesini gasp etmekle bir yere varılamaz. Kars’ta her kesimden halk Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca yönetimden memnundu. Enkaz halinde bir belediye devralan eş başkanlar halka önemli bir hizmet sunmuştu fakat karşılığı cezaevi oldu. Bu gidişat ülke için kayıptan başka bir şey değildir.

Gazete Davul: Ekonomi, dış politika, AB ilişkileri katlanarak büyüyen sorunlar yumağı haline geldi. Bu noktaya nasıl geldik. Bu atmosfer nasıl değişecek, ya da değişebilecek mi, bu konudaki öngörünüz nedir?

Gergerlioğlu: Ülke ekonomi, dış politika, AB ile ilişkiler noktasında çok kötü bir noktadır. Gizli bir devalüasyonla Euro – dolar tavan yapmış, ekonomi alt üst olmuştur.

Esnafın durumu yurdun dört bir tarafında çok kötüdür. İç ve dış politika kaybetmiş bir iktidarın zorlama politikalarıyla yürütülmeye çalışılmaktadır.
Dünyada iktidarını kaybetmiş hükümet, iç siyasette Türk milliyetçiliğine sarılmakla çözüm aramakta, bu durumda ekonominin çöküşünü durduramamaktadır.

Medyayı ve devlet kurumlarını siyasi baskı altında tutan iktidar uzatmaları oynamakta ve muhalefeti etkisizleştirerek ömrünü uzatmaya çalışmaktadır. Kendi içinden de yeni iki muhalif partinin çıktığı AK Parti, ittifak ettiği MHP ile beraber ülkeyi uçuruma sürüklemektedir.

Müflis tüccar gibi her şeyini satıp idareyi yürütmeye çalışmakta fakat halkın feryatlarını bastıramamaktadır. Bu tablonun mutlak suretle değişmesi lazım. Yoksa ülkeye hiç istemediğimiz bir iç savaşa sürüklenebilir. Siyaseten muhalif milyonlarca kişinin öfkeli ama güçsüz olduğu bir ortamı uzun süre baskı ile davam ettirebilmek mümkün değildir.

Ekonomik açıdan zor durumdaki esnafı kandırabilmek mümkün değildir. İnsanlar parlak cümlelere değil ceplerindeki paraya bakacaklardır. Bu iktidarın gitmesinden başka bir çare görünmemektedir.

Şımarmış, muhaliflerini yok edilmesi gereken varlık olarak gören bu iktidar maalesef üzücü tekrarlardan birini oluşturmakta ve ülkeye zarar vermektedir.

Toplum akdetmedikçe faturayı kendisi ödeyecek ve tablo ağırlaşacaktır. kötüye gidişi engellemek için yapmamız gereken ısrarla ve ümitle olması gerekleri söylemektir. Karamsarlık ve umutsuzluğu bırakarak zararın neresinden dönülürse kardır anlayışı ile ülkemizi ve milletimizi bu hastalıklı muktedirlerden kurtarmaktır.

Yorumlar