13 Şubat 2020

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de Anayasa ve hukuk ayaklar altında ama bir de can güvenliği artık yok. Bakın, size aylardır, Türkiye’de OHAL döneminde kaçırılan insanları anlattım bu kürsüden. OHAL’in başlangıcından itibaren Türkiye’de 28 kişi kaçırıldı ve hiçbir araştırma yapılmadı. Bu kişiler işkence gördüklerini söylediler. 2019 yılında 7 kişi kaçırıldı; bunlardan 6’sı ortaya çıktı ve 5’i, yedi sekiz ay ortada olmamalarına rağmen, eşleri onlara “Neredeydin?” diye sorduğunda “Orayı geç, orayı kapatalım.”… Konuşmadılar ama birisi konuştu. Bu konularda biz aylardır araştırma yapılmasını istedik. İçişleri Bakanlığına soru önergeleri verdik: “Bu insanlar nerede?” Hiçbir açıklama ve araştırma yapılmadı. İç hukuktan umudunu kesen aileler AİHM ve Birleşmiş Milletlere gittiler, orada da bir açıklama yapılmadı. Ben bunun için Sayın Naci Bostancı ve Sayın Özlem Zengin’le görüştüm, “Bu çok ciddi bir konu, bu konuda bir açıklama yapılsın.” dedim, “İnsan Hakları Komisyonuna gidin.” dediler. İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim zaten, o Komisyonun bir şey yapmadığını çok iyi biliyorum. Ve sonunda, kolektif bir şekilde, Kırmızı Pazartesi’deki gibi, hiç kimse her şeyi bildiği hâlde bir şey yapmadı.
    Ve sonuçta ne oldu biliyor musunuz, burayı çok dikkatli dinleyin: Geçtiğimiz pazartesi günü, kaçırılan ve daha sonra Ankara Emniyet Müdürlüğüne bırakılan 6 kişiden 1’si konuştu. Evet, konuştu 34. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmasında. Aylarca bu fotoğrafı gösterdim, “Bu kişi nerede?” dedim. Gökhan Türkmen ne dedi biliyor musunuz arkadaşlar? “İki yüz yetmiş bir gün işkence, hakaret ve taciz altında kaldım. Antalya’da 3 polis yelekli kişi tarafında kaçırıldım. Bir ormanlık alanda elbiselerim soyuldu. Ardından Ankara’ya götürüldüm. İki yüz yetmiş bir gün insanlık dışı işkencelere uğradım. Işıklar yandı, ayakta durmak zorunda kaldım, bayılarak yere düştüm, yemek verilmedi.” Dokuz ay sonunda 25-30 kilo zayıflamıştı.
    Gökhan Türkmen bütün bunları mahkemede anlattı. Onu engellemeye çalışan, avukat olarak atanan kişiye mahkemede “Seni azlediyorum, zaten seni ben tutmamıştım, benim adıma avukatlık yapamazsın; susun, ben kendi gerçeğimi anlatacağım.” dedi ve anlattı Gökhan Türkmen ve bundan sonra, bugün ne oldu biliyor musunuz?
    Bu, çok ciddi bir olay arkadaşlar. Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi tüm bu olayı biliyor ve bugün cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Bu, çok ciddi bir olay. İşkence kimlik sorulmayan bir olaydır, işkence bir insanlık suçudur, zaman aşımına uğramaz ve bakın, bunlar örtbas edildiği için Türkiye’de, 28 kişi örtbas edildiği için yeni kişiler kaçırılıyor. Mehmet Bal, Batmanlı bir kişi İstanbul’da kaçırıldı; bir ayı buluyor, ortada yok. Gülistan Doku’nun nerede olduğu bilinmiyor, bir ayı geçti. 2 Süryani karı koca bir aydır ortada yoklar; kimse doğru dürüst bir açıklama yapmıyor.
    Değerli arkadaşlar, bakın, beyaz Toroslar dönemi bitti, siyah Transporter’lar dönemi başladı. Beyaz Torosların ne olduğunu tüm Kürtler çok iyi bilir, aslında tüm kamuoyu da çok iyi bilir, devlet de ikrar etmiştir. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu 2015 yılında Van’da yaptığı bir konuşmada “Bize oy verin. Eğer vermeseniz beyaz Toroslular gelir.” demişti. Demek ki herkes biliyor “beyaz Toros” ne demek. Ama şimdi de tüm bu kaçırılan 28 kişide, MOBESE kameralarında ortaya çıkan bir araba vardı, siyah Transporter’lar ortaya çıkıyordu.
    Değerli arkadaşlar, bakın, ben bu vakalar için daha öncesinde Meclis Başkanlığına bir araştırma önergesi verdim. “Zabit Kişi” isimli bu şahıs bana Kandıra Cezaevinden yazdığı 8 sayfalık bir mektupta -kaçırılan kişiler arasında bu kişi- yüz sekiz gün boyunca kaçırıldığını ve işkence edildiğini, daha sonra kaçıran insanların kendisini Ankara Emniyet Müdürlüğüne teslim ettiğini, mahkemede de “Hâkim bey, beni tutuklayın, bu insanların eline düşmek istemiyorum.” diye tutuklama talep ettiğini yazıyordu. Meclis Başkanlığına bununla ilgili bir araştırma önergesi verdim. Bana ne cevap geldi biliyor musunuz? “Kaba ve yaralayıcı ifadeler olan bu önergenizi kabul etmeyeceğiz.”
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Kişi, mektubunda bana, ağzından, burnundan kan gelene kadar işkence edildiğini ve makatına cop sokulduğunu yazıyordu. Meclis Başkanlığı bana “Kaba ve yaralayıcı ifadeler olan bu önergeyi işleme alamayacağız.” diyor. Değerli arkadaşlar, işkencenin, makada cop sokmanın kibarca anlatımı nasıl olur ya, bana anlatabilir misiniz?
    Bakın, bunlar da bitmiyor ve hiçbir açıklama yapılmıyor. Gökhan Türkmen’in açıklamalarından sonra Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi suç duyurusunda bulundu. Açıklama yapması gereken İçişleri Bakanı açıklama yapmıyor. Ben İçişleri Bakanını buradan istifaya davet ediyorum. Ya açıklama yapın -dokuz aydır- bu rezaleti bir şekilde açıklayın -bu memlekette MOBESE kameraları var- ya da istifa edin diyorum İçişleri Bakanına.
    Bakın, bu olaylar bitmiyor. 6 Ağustostan beri ortada olmayan, kaçırılan son şahıs ortaya çıkmış değil; 6 Ağustos, düşünün. Yusuf Bilge Tunç hâlâ ortada yok. Bunlar nedir arkadaşlar, bunların bir açıklaması olabilir mi? Kolektif bir şekilde üstü örtülen bir hadisedir bu. Bir güvenlik devleti oluşturdunuz, tamamen hukuk devletinden çıkıldı ve işkence apaçık ortadayken kimse araştırmak istemiyor, kimse görmek istemiyor bunu. (HDP sıralarından alkışlar)

YouTube

Yorumlar