2008-03-26 00:00:00
Sayın Ömer Gergerlioğlu
İki yıldır Türkiye gündeminde tartışılmakta olan “Şemdinli vakıası” geçtiğimiz hafta Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin kararıyla yeni bir aşamaya girmiş görünüyor. Daha önce yargılandıkları Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce cinayet ve bombalama suçlamasıyla 39’ar yıl ağır hapis cezasına çarptırılmış sanıklarla ilgili davanın serencamı aslında Türkiye’de hukukun militarizmin gölgesinde nasıl da çarpık ve edilgen bir işleyişe sahip bulunduğunun bir belgesi gibidir. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı ve şimdiki Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın şehadetiyle “iyi çocuk” sıfatı kazanan sanıklar uzun bir maratondan sonra Askeri Mahkeme kararıyla yeniden halkın arasına salınmıştır! Bu dava baştan itibaren tam bir hukuk komedisi olmuştur: İddianameyi hazırlayan Savcı Ferhat Sarıkaya’nın başına gelenler; ikisi astsubay, biri itirafçı 3 sanık hakkında Van Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararın Yargıtay’ca bozulma gerekçesi ve yargılamada ısrar eden heyet üyelerinin HSYK kararıyla sürülmeleri, sonuçta davanın askeri mahkemeye taşınması ve ilk celsede verilen tahliye kararları…
Şemdinli vakıası sadece iki yıl önce Şemdinli’de yaşanmış, münferit bir hadise değildir. Düzenin işleyişine ışık tutmaktadır. Yakıcı bir soruna dönüşmüş Kürt sorununa ilişkin devlet politikalarına ve bu bağlamda siyaset kurumunun konumuna dair somut bir manzara sunmaktadır. Tüm bu sürecin ve ortaya koyduğu gerçeklerin net biçimde tartışılması gerektiği kanaatiyle dergimizin Ocak sayısında yayınlamak üzere bir soruşturma yapmayı düşünüyoruz. Konu çerçevesinde hazırladığımız aşağıdaki sorulara cevap vermenizi rica ederiz.
1- Şemdinli olayını, iki yıllık süreç de göz önünde bulundurulduğunda, nasıl yorumluyorsunuz?
2- Başbakan iki yıl önce Şemdinli olayına ilişkin olarak konunun takipçisi olacaklarını ve sonuna kadar gidileceği vaadinde bulunmuştu. Bugünden bakıldığında hükümetin bu konu özelinde ve genelde Kürt sorununa ilişkin olarak ne yaptığını görüyorsunuz?
3- Şemdinli’nin ortaya koyduğu açmaz görüntüsünden çıkış nasıl sağlanabilir? Bu konuda inisiyatif alması, sorumluluk yüklenmesi gerekenler kimlerdir?
Cevaplarınızı 25 Aralık tarihine kadar haksozdergisi@gmail.com adresine göndermenizi istirham ederiz.
Şimdiden Kurban Bayramınızı kutlar, selamlarımızı sunarız…
Haksöz
+
- suçüstü yakalanan derin devletin kendisini aklamasının adı oldu. Bunu da maalesef pervasızca yaptılar. Zaten “iyi çocuklar” lafı edildiğinde dava bitmişti.Askeri mahkemeye intikali ise kalan son adalet umutlarını da bitirmişti.Susurlukla bir ara kazara ortaya çıkan bir sürecin devamı idi Şemdinli.Suyun dibine itilmeye çalışılan ve fakat tabiatı icabı ister istemez su yüzüne çıkan bir plastik top gibi bir gerçek Şemdinli. Çekirge bir zıpladı iki zıpladı sonunda Şemdinli’de ayağı takıldı.
Şemdinli Türkiye’deki temel insan hakları ihlallerinin neden ortaya çıktığını gösteren bir görüntü aynı zamanda. Tepeden inmeci jakoben bir zihniyetin “Ben buradayım” demesi Şemdinli.
- ilk günlerinde insiyatif alır görünmüştü.Şemdinli’yi ve bombalanan kitabevini ziyareti umutları biraz yeşertmişse de kuralların unutulmaması gerektiğine dair bir ses kısa sürede beyinlerde yankılanmış ve perde kapanmıştı.
Aslında kürt sorunu alanında bir şeyler yapılacağına dair umutlar iktidar tarafından daha önce de dile getirilmişti. Öncelikle hükümet içinde “yem oluruz” diyen statükocu bir sesin gücü daha baskın çıkmıştı.Türk ve Kürt milliyetçiliğinin karşı karşıya gelmesinden haz duyan iki tarafın şahinleri için de bu yaklaşım hoş görülemezdi zaten.
Hükümet insiyatifi elinden kaçırınca seyirci olmaktan başka bir şey yapamadı. Savcı Ferhat Sarıkaya mesleğinden edildiğinde sesi çıkmayanların daha sonra savcı aradıklarına şahit olduk.Bizzat başbakan savcılar nerede diye sordu ama o savcılar çok eskilerden uzak diyarlara uçup gitmişti.
- açmazı sorunu iyi tanıyıp yapılması gerekenleri sabırlı bir süreçte yakından takip ederek çözebiliriz.Türkiye’nin evvela demokratikleşmesi gerekir.Özgür bir düşünce ve ifade ortamı tablonun herkese net bir şekilde gösterilmesi için en gerekli olanıdır.Bunu sağlamak ise imkansız değildir.Yönetimin durumu ortadadır.Yönetimin yaptığına cevaz veren bir topluluk olduğu müddetçe feryad etmenin çok anlamı olmayacaktır.Kuklacıyı değil kuklayı gören halk tabakaları için özenli ve yılmayacak mücadelecilere ihtiyacımız var.Sivil toplum kuruluşları yılmadan gerçeği ortaya çıkarmalıdır.Bunu sağlarken fanatizmi ortadan kaldıracak çalışmalar yapılmalıdır.Irklar arası kardeşliğin kesilmemesi için somut adımlar atılmalı ve buna STK’lar köprü olmalıdır. Hukuk’un üstünlüğü Devletin halk için olduğu ısrarla anlatılmalıdır. Ülkenin dört bir tarafındaki kişilere sesimizi anlaşılır bir şekilde ulaştırmamız gerekir.
Yorumlar