12 Aralık 2019

Ahval

OHAL döneminde çıkarılan KHK’lerle görevlerinden ihraç edilen binlerce insan, “Bizler bu toplumun birer parçası ve öznesiyiz. Halk olmasa devlet de olmaz” diyerek, “özür” bekliyor.

15 Temmuz 2116’da yaşanan askeri kalkışmanın ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) toplam 125 bin 800 kişi çalıştıkları kurumlardan ihraç edildi. Aileleriyle birlikte sayıları milyonları bulan KHK’liler, bütün haklarından mahrum bırakıldı.

Hiçbir hukuki gerekçe olmadan işlerinden atılan en az 46 KHK’li intihar ederek yaşamına son verdi. Maruz bırakıldıkları duruma “sivil ölüm” tanımlamasında bulunan KHK mağdurları, hem yargı önünde hem sokakta ısrarla sürdürdükleri mücadelelerinde vurguladıkları gibi sadece işlerini değil, adalet istiyor.

KHK ile ihraç edilen binlerce kişinden biri İstanbul Ataşehir’de bulunan Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hasta bakıcısı iken 1 Nisan 2018’de çıkan 696 sayılı KHK ile ihraç edilen Vahap Salman.

DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) üyesi olan Salman, mahkemeye itiraz başvurusunda bulundu. Ancak uzun bir süre sonra ret yanıtı aldı. OHAL Komisyonu’na da başvuruda bulunup, buradan çıkacak kararı bekleyen Salman, “Şuan beklemedeyim. Ne olacağını bilmiyorum. Karanlık bir süreçten geçiyoruz. Bütün KHK’liler umutla kendilerinden alınmış haklarının geri verilmesini bekliyorlar” diye belirtti.

Aydınların ve muhalefetin sessizliğinden yakınan Salman, toplumun lokomotifi olması gereken aydınların bu konuya eğilmeleri beklentisinde.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekilli Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bu konuda duyarlı davrandığını belirterek, “Toplantılarımızı katılıyor, sorunlarımızı dinliyor. Meclis’te her yerde dillendiriyor. Fakat bu da yeterli olmuyor. Daha güçlü bir sese ihtiyacımız var. Meclis’te 11 KHK’li vekil var fakat dayanışma gösterilmiyor. Bu şuan büyük bir yara, ilerde kangrene dönüşecek” ifadelerini kullandı.

KHK’lilerin yaşadığı sorunların toplumsal akıl ve vicdan ile çözülebileceğini ifade eden Salman, şunları dile getirdi:

“İktidar, muhalif ve çatlak ses istemiyor. Gözünün üstünde kaşın var demene izin vermiyor. Hâlbuki demokratik ortamlarda yönetenin karşısında daima bir muhalif olmalıdır. Doğruya doğru, yanlışa yanlış denilmelidir. Bizler bu toplumun birer parçası ve öznesiyiz. Halk olmasa devlet de olmaz. Halka rağmen bu ülkede barış da olmaz, demokrasi de olmaz. Amasız fakatsız bütün haklarımızı istiyoruz. Devlet bizden özür dilemeli.”

Öğretmen Yurdagül Şahin Demir de, bir gece yarısı çıkan KHK ile işinden ihraç edildiği haberini almış.Haklarında verilen hükme boyun eğmek yerine mücadeleyi seçen Demir, “Bir öğretmen olarak yıllarca parasız bilimsel, anadilde eğitimi savundum. Haziran ayından beri platform çatısı altında hak mücadelesi yürütüyorum. Daha önce KESK’in düzenlediği açıklamalarda aktif olarak yer aldım. İhraç edildiğim günden beri mücadeleyi bırakmadım. İnsanca yaşamak istiyoruz ve gasp edilen haklarımızı alana kadar mücadeleden çekilmeyeceğimizi bilmelerini istiyoruz” diyor. Demir,  herkesi de bu platform çatısı altında mücadele etmeye davet ediyor.

Yıllardır sürdürdüğünü belirttiği emek, barış ve demokrasi mücadelesine bugün KHK’li olarak destek verdiğini dile getiren Ekin Bayraklı ise, toplumsal muhalefetin artık kendisini ortaya koyması gerektiği görüşünde.

Muhalefetin sokakları ve alanları doldurması gerektiğini söyleyen Bayraklı, “Baskıcı, her şeyi tasfiye eden, her şeyi kendine göre bozan bir iktidara karşı toplu mücadele gereklidir. KHK’ler OHAL kanunlarıdır. Herhangi bir düzenleyici yetkisi, hükmü kalmamıştır. OHAL’ın kaldırıldığı söyleniyorsa bunlarında kaldırılması gerekir. İnsanlar geçinemediği için intihar ediyor. Bu bir öldürme politikasıdır. Neticede bu bir kıyımdır” diye konuştu.

(Mezopotamya)

Yorumlar