08 Ağustos 2020

GAZETE DAVUL / Ömer Faruk Gergerlioglu

Ömer Faruk Gergerlioglu

Askeri öğrenci annesi Melek Çetinkaya tutuklandı. Melek hanım, zulmen müebbet hapis cezasına çarptırılmış Harbiyeli öğrenci annelerinden birisi olan Furkan Çetinkaya’nın annesi. Bu tutuklama geniş yankı buldu, çünkü vicdanları sızlattı. Kamuoyunun büyük bir kısmı bu zalim ve keyfi müebbet kararlara karşı zaten tepkiliydi. Melek Çetinkaya bir anne ve çok içten bir şekilde oğluna ve tüm mazlumlara yapılan haksızlıklara karşı çıkıyor.

Melek Çetinkaya ile tanışmamız vekil olduğum ilk zamanlara dayanıyor. Melek Çetinkaya birgün beni arayarak derdini anlattı ve hiç ikiletmeden “buyrun, canlı yayın programıma katılın, sesinizi kamuoyuna duyuralım” dedim. Daha sonraları Melek hanım bu konuşmayı anlatırken “Ömer bey’i aradım, hiç beklemeden beni hemen davet etti, bu çok değerliydi” demişti. TBMM’e geldiğinde ÖFG TV programım öncesi biraz konuştuk, karşımda ilkokul mezunu olmasına rağmen son derece düzgün ve akıcı bir dille konuşan bir anne vardı. Haklı olduğuna yürekten inanıyordu ve bunu herkese net bir şekilde anlatmak istiyordu. Program başladı ve sorularıma cevap vermeye başladı, program boyunca gözyaşlarını tutamadı. O kadar içten ve cesurca anlatyordu ki her geçen dakika kendisine olan saygım artıyordu. Program ekibim ve ben beraber ağlıyorduk ve derinden sarsılmıştık. Periscope ve Twitter’dan canlı yayımladığımız  program büyük ilgi çekmiş, Türkiye kamuoyu onu dikkatle izlemeye başlamıştı.

Melek Çetinkaya diğer ailelere göre daha girişken ve cesurdu. Diğer anneler, babalarla da programlarımız oldu, onlar da çok üzgün ve dertliydi ama Melek hanım yerinde duramıyordu. Her yere koşuyordu, sesini duyurabilmek için Çin’e gitmesi gerektiğini bilse hiç çekinmeden yola çıkacak bir anne vardı karşımızda. Zamanla KHK’lıların ve tüm mazlumların hakkını savunan Yüksel Direnişinin, Cemal Yıldırım’ın yanına desteğe gitti, derdini anlattı. Alpaslan Kuytul’un mağduriyetini duyup Adana’ya koşturdu, hem kendisini anlattı hem de haksızlığa karşı çıktı. Artık o nerede bir haksızlık varsa oraya koşan bir hak savunucusu olmuştu. Oğlu için hak mücadelesine başlaması onu bir insan hakları savunucusu yapmıştı. Onu Roboski katliamı anmasına geldiği ve seyrettiği power point sunusu sonrası gözyaşları ve derin pişmanlığıyla hatırlıyorum. “Ömer bey, bir ilkokul mezunu Türk, başörtülü bir kadın olarak bunlardan haberim olmamıştı, ne kadar üzgünüm bilemezsin, ne katliam yaşanmış, ne çileler çekmiş bu anneler, babalar, çocuklar” diyordu.

Melek hanım bir anne olarak bana yaşadıklarını anlatıyordu. Bir gün TBMM önüne gelen askeri okul anneleri topluluğu olarak kapı önünde bir açıklama yapmak istemişlerdi. Ben ve Cihangir İslam kapıya giderek onlara destek vermiştik ama polis onları gözaltına almış, TBMM başkanlığı annelere giriş yasağı koymuştu. TBMM millettin acılı analarını içeri almıyordu. Derdini nereye anlatacağını bilemeyen anneler için bu karar, üzüntüyü katmerlendiren bir yasak olmuştu. TBMM’de barış anneleri açlık grevindeki çocukları için oturma eylemi yaparken Melek hanım bana “Ömer bey, bu anneleri ziyaret etmek, ellerini öpmek, dertleşmek istiyorum, gelebilir miyim?” diye sormuştu, ama TBMM’e giriş yasağı konduğu için bir türlü bunu gerçekleştirememişti. Diyarbakır’da anneler HDP önünde eylem yapmaya başladığında da onların yanına gitmek istediğini söylüyordu. O, sadece asil olan annelik duygusuyla hareket ediyordu. Diyarbakır annelerinin eylemini görünce “Ömer bey, bu ülkede madem anneler hak aramaya başladığında devlet korumasına alınıyor, ben de sesimi daha da duyurarak eylem yapacağım” demişti.

Melek Çetinkaya bu ülkede samimiyetin, cesaretin, hak aramanın sembolü olmuştu. Her hafta Ankara’dan İstanbul’a gidiyor, dönüşünde gözyaşlarıyla ama daha çok bir şeyler yapma azmiyle dönüyordu. Bir gün bana “yolculuk sırasında hep daha ne yapabilirim diye düşünürken aklıma geldi. Bir yolculuğumu da Ankara’dan İstanbul’a yürüyerek yapacağım ve sesimizi daha etkili duyuracağım” demişti. Elimden gelen her desteği vereceğimi, başlangıç anına katılacağımı söyledim. Çok heyecanlıydı, en soğuk kış günlerinin yaşandığı Ocak ayında bunu yapmaya azimliydi. Yüreğinin ateşi kar, soğuk, çamur dinlemiyordu. 19 Ocak 2020 günü Güvenpark’a  gittiğimde polis geniş güvenlik önlemleri almıştı. Çevremdeki askeri okul öğrenci velileri ve Melek Çetinkaya metrodan iner inmez gözaltına alınıyordu. Bu yürüyüşü ertesi gün devam ettirmek istediklerinde daha uzun süreli gözaltına alınıyorlar, haklarında davalar açılıyor ama onlar yılmıyordu. Onu ve diğer askeri okul annelerini engellemeye çalışsalar da her geçen gün toplumun sempatisini daha fazla kazanıyorlardı.

Çetinkaya için söyleyeceğim çok şeyi aslında tutuklanmadan uzun süre önce söyledim. O, bu karanlık devrin kahramanlarından biridir. İleride mutlaka özgürlük, insan hakları mücadelesi veren dünya çapındaki kadın önderler arasında anılacaktır. Oğluna ve Melek Çetinkaya’ya kumpas kuranlar aslında pek zavallı ve güçsüzdür. Tarih ve vicdan onun ve tüm masumların mazlumluğunu ortaya çıkaracaktır. Kendisine çok defa bu zulmün bir gün biteceğini, asla umudunu kesmemesi gerektiğini söyledim.

Türkiye toplumu çok sıradan bir annenin nasıl destansı bir hak mücadelesi verdiğini seyrediyor. İşin doğrusu sadece bu destek kendisi gibi başörtülülerden değil, toplumun her kesiminden geliyor. Onun samimiyeti tüm önyargıları kırıp geçiyor. Zamanla özgürlük önündeki tüm engelleri de ezip geçecek.

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.

Yorumlar