2017-12-29 00:00:00

Hak ve Adalet Platformu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL sürecinde yaşanan toplumsal, ekonomik, hukuksal sorunların ve hak ihlallerinin sosyal boyutlarının araştırma raporunu yayımladı. Rapor, ülkede hiçkimsenin hukuk güvencesi kalmadığını, devlet kurumlarının işleyiş mekanizmalarının bozulduğunu, toplum-devlet ilişkilerinde yarılmalar yarattığını gözler önüne seriyor. 

Hak ve Adalet Platformu, 15 Temmuz darbe girişimi ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan toplumsal ve bireysel mağduriyetler ile OHAL kapsamında yaşanan baskı ve hak ihlallerinin sosyal boyutlarını incelediği 487 sayfalık OHAL Araştırma Raporunu kamuoyuyla paylaştı. 

Hak ve Adalet Platformu’nun Taksim Hill Otel’de düzenlediği basın açıklamasına HDP Milletvekili Hüda Kaya, KHK ile ihraç edilen Veli Saçılık ve çok sayıda hak savunucusu katıldı. 

OHAL ve KHK mağdurları, OHAL ve KHK mağduru yakınları, doğrudan mağduriyeti olmayan bireyler ile yapılan anket çalışması, 82 ilde 2 bin 29 kişinin ve 40 ülkeden 144 kişinin katılımıyla gerçekleşti. 

Rapora göre; OHAL ve KHK’lar toplumun çok büyük bir kesimi üzerinde tamir edilmesi imkânsız yaralar açtı. Raporda; OHAL ve KHK’ların ortaya çıkardıkları zararların birey-toplum ilişkilerinde kırılmalar, birey-devlet, toplum-devlet ilişkilerinde de ciddi yarılmalar yarattığı belirtiliyor.

‘OHAL VE KHK’LAR AİLE BÖLÜNMELERİNİ ARTTIRDI’

Raporda, OHAL ve KHK’ların doğrudan mağdur ettikleri kadar, mağdur yakınlarının birçoğunun da dolaylı olarak ekonomik, sosyal, psikolojik sıkıntılar çektikleri ve ‘sosyal dışlanma’ yaşadıkları ifade ediliyor. Rapora göre; OHAL ve KHK ile işlerinden atılan mağdurların yüzde 99’u, 15 Temmuz öncesi herhangi bir cezai soruşturma geçirmemişken, bir anda “terörist” ilan edilmelerinin şokunu hala üzerlerinden atamadı, adli süreçlerden geçen OHAL mağdurlarının önemli bir kısmı emniyette, adliyede ve mahkemelerde geçirdikleri süreçler boyunca, önyargı ile muamele gördü. OHAL ve KHK’ların aile bölünmelerini ve boşanmaları da arttırdığı raporda ifade ediliyor. 

‘KİMSE İÇİN HUKUK GÜVENCESİ KALMADI’

Raporda, OHAL’in yasama, yürütme ve yargı erkleri ayırımını; bu erkler arasında olması gereken “Denetim ve Denge’’ mekanizmalarını da ortadan kaldırdığı, devlet kurumlarının işleyiş mekanizmalarını bozduğu ifade ediliyor. Türkiye’deki OHAL uygulamalarının geldiği noktanın, OHAL’in ilan ediliş amacını aştığını ifade eden rapor, Türkiye’de kimsenin hukuk güvencesi kalmadığına dikkat çekiyor.

‘MAĞDURİYETLER İNTİHARLARI ARTTIRDI’

Açıklamada konuşan Hak ve Adalet Platformu’ndan aktivist Nurten Ertuğrul, “Adalet vicdanla yer bulan kavramdır. Adaletin içe vurumu vicdanla, dışa vurumu hukukla olur” diyerek sözü Platform’dan Ömer Faruk Gergerlioğlu’na bıraktı. Gergerlioğlu, hazırladıkları raporda son 1 buçuk yılda yaşanan hak ihlallerinin bulunabileceğini kaydetti. “OHAL devleti değil hukuk devleti istiyoruz” diyen Gergerlioğlu, OHAL ve KHK’ların yarattığı mağduriyetlerin intiharları yoğun bir şekilde arttırdığına değindi.

‘SON KHK’LARIN TOPLUMSAL YARALAR AÇMA POTANSİYELİ VAR’

Gergerlioğlu, 24 Aralık tarihinde çıkarılan 696 sayılı KHK'nın 121. maddesi gereğince “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler için de her türlü fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumlulukları ortadan kaldıran” düzenlemenin, ülkede yaşayan tüm vatandaşların can, mal ve ırz güvenliği konusunda ciddi tehlikeleri barındırdığına dikkat çekti. Gergerlioğlu, “Devletin, kendisinin alması gereken güvenlik önlemlerini başıbozuk, kontrolsüz güçlere bırakması ‘devlet’in temel varlık sebebini de ortadan kaldırmaktadır. Yapılan bu yanlıştan da derhal dönülerek bu ülkede yaşayan herkesin can güvenliğinin de bizatihi ‘devletin sorumluluğu’ altında olması gerektiği unutulmamalıdır” dedi. Son KHK düzenlemesi ile mahpuslara getirilen tek tip elbise giyme zorunluluğuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Gergerlioğlu, toplumsal ve siyasal hayatta derin yaralar açma potansiyeli taşıdığına değindi. Gergerlioğlu, “Bu araştırma, herhangi bir gruba kimliğe yapılmadı; mağdur olan herkes bu çalışmaya katıldı. Toplumdaki hak ve adalet isteği gür bir şekilde ifade edildi. Kimlikler değil mağduriyet ve hukuksuzlukların kaldırılması üzerinden yeni bir dönem başlıyor. Bunun ayak seslerini duyuyoruz” dedi.

ANKETE 2 BİN 173 KİŞİ KATILDI 

Adıyaman Üniversitesi’nden 672 sayılı KHK ile ihraç edilen Doç.  Dr. Bayram Erzurumluoğlu rapor hakkında bilgi verdi. Erzurumluoğlu sözlerine, “Sosyalist değildim sokağa çıkma kültürüm yoktu. Muhafazakar mahallede büyüdüğüm için otoriteye karşı çıkamazdım doğrudan. Ancak ihraç edildiğimde bir şey yapmam gerektiğinin farkına vardım. Artık ben de eylemciyim” diye başladı. Erzurumluoğlu, yaptıkları araştırmaya 2 bin 173 kişinin katıldığını belirtti. Erzurumluoğlu, Araştırmaya katılan mağdur yakınlarının çoğunlukla kadın, mağdurların da çoğunlukla erkek olduğunu aktardı. 

‘28 ŞUBAT – 20 TEMMUZ KOALİSYONU İŞ BAŞINDA’

KHK ile ihraç edilen akademisyen Cihangir İslam da, ana muhalefetin kendi tarihiyle yüzleşemediği için iktidara toptan bir itirazda bulunamadığını ifade ederek “İstiklal Mahkemeleri’ne geri dönülüyor” dedi. İslam, “Hem 28 Şubat’ta hem 20 Temmuz’da iki farklı kesimin aynı dili konuştuğunu gördük. Bugün Türkiye’de iş başında 28 Şubat ve 20 Temmuz koalisyonu vardır.  Yüzde 50’ye yakın insan hak, hukuk, adalet ve demokrasi istemektedir. Bunun önemini idrak edip kitleyi iletiye taşımalıyız. Ne bir kurtarıcı, ne bir Mehdi gelecek. Bizler başbaşayız ve çok şey yapabiliri” diye konuştu. Açıklamada konuşan gazeteci yazar Levent Gültekin, “Cenazeden merhamet dileniyoruz. Çökmüş, insanlığını kaybetmiş iktidardan merhamet dileniyoruz. Çökmüş bir devlet, çürümüş bir siyaset var. Siyaset iktidarıyla, muhalefetiyle çökmüş” dedi. 

‘KURDELEYİ KESENLER HESAP AÇANLARI SUÇLAYAMAZ’

KHK ile ihraç edilen Yüksel Direnişçilerinden Veli Saçılık, konuşmaktansa eylem yapmayı tercih ettiğini belirterek, açlık grevindeki Nuriye Gülmen’in 34 kiloya düştüğünü ve acilen bir şey yapılması gerektiğini aktardı.  Saçılık, “Ciddiyetsiz bir ortam yaşanıyor. AKP, ‘FETÖ’cüler devleti ele geçirecekti’ diyor. AKP’nin ele geçirmesiyle FETÖ’nün ele geçirmesi arasında hiçbir fark yok. Bunu sırtımdaki plastik mermilerden ve annemi yerde sürüklemelerinden biliyorum. Bankanın kurdelesini kesenler bankada hesap açanları ihraç edemezler, yargılayamazlar. Özgürlük sokaktadır tweet atmakla olmaz. Binlerce insanın yanında bir kişi daha ölebilir. Bunu istemeyiz ama eğer bu bedel ödenecekse biz bunu ödemeye hazırız. Haklı olan kazanacak biz kazanacağız” şeklinde konuştu. 

‘SAVAŞI DÜŞMANA BENZEDİĞİNİZDE KAYBEDERSİNİZ’

HDP Milletvekili Hüda Kaya’da açıklamada konuşan isimler arasındaydı. Hak ve Adalet Platformu’nun yaptığı çalışmanın tarihe kayıt düştüğünü kaydeden Kaya, tek tip kıyafet düzenlemesini eleştirdi: “Zulmü meşrulaştırmak için ‘tek tip kıyafet uygulamasını Amerika da yapıyor’ diyorlar. Onlar, erdemli insanların birlikteliğiyle bulundukları noktadan tarihin çöplüğüne gidecek. Vicdanı çürümüşlere şunu söylemek istiyorum, savaşı yenildiğinizde kaybetmezsiniz düşmana benzediğinizde kaybedersiniz.” 

‘BİR DOKUNUŞLUK İŞLERİ VAR’

Antikapitalist Müslümanlardan İhsan Eliaçık, aynı sürecin benzerini 28 Şubat’ta da yaşadığını söyleyerek şöyle konuştu: “28 Şubat döneminde her sabah kalkıp mahkemeye gidiyordum. Kayseri’de yaşıyordum o zaman, tanımadığım hakim yoktu adliyede. Buna benzer süreci bugün de yaşıyoruz. Bugün buraya Çağlayan Adliyesi’nden geldim. Mahkemem vardı. Mahkemenin konusu Hendek Savaşı ile ilgiliydi. ‘Bu savaşı anlatmam Cizre’deki hendekleri meşrulamak mıydı’ bunun cevabını verdim. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. ‘Niye anlattın’ diyorlar. Nihat Hatipoğlu da anlatıyor, üstelik ağlayarak anlatıyor onu niye çağırmıyorsunuz da beni çağırıyorsunuz? Bu günler geçecek ama biraz bedel ödememiz gerekiyor. Dışarıdan bakınca güçlü kudretli görünenlerin bir dokunuşluk işleri vardır.”

‘SAÇILIK’TAN ÖZÜR DİLİYORUM’

Eski ANAP Milletvekili Nesrin Nas ise ana muhalefet partisi CHP’yi eleştirerek konuşmasına başladı. Nas, “Muhalefet partisi Anayasa Mahkemesi varmış gibi yaparak son KHK’ya ilişkin başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi kendini işlevsiz ilan etti. Ana muhalefet  -mış gibi yaparak şeyler yapmaktan vazgeçmeli. Kendi mahallemizden çıkıp karşı mahallenin mağduriyetlerine kulak açtık. Şimdi mağduriyetlere değil daha iyi bir Türkiye hayaline sarılmalıyız. Veli Saçılık kolunu yitirdiğinde ben parlamentodaydım. Kendisinden özür diliyorum. Benim partim kararı geçiren parti ile koalisyondaydı. F tipine karşı parlamentoda arkadaşlarımla mücadele etmiştim. Sonuçlarının ağır olacağını biliyordum.” (İstanbul/EVRENSEL)

Raporun tamamına hakveadalet.org  adresinden ulaşabilirsiniz. 

EVRENSEL

Yorumlar