11 Eylül 2020

MEDYASCOPE / Okan Yücel

Haber: Okan Yücel & Özgür Özdemir

Koronavirüs salgını Türkiye’de hızla yayılırken sağlık sisteminde karşılaşılan en önemli meselelerden biri de hekimlerin yaşadığı sorunlar. Psikolojik sorunlar, ek ödemeler, yönetim aksaklıkları gibi birtakım sorunlarla karşılaşan hekimlerin bir kısmı istifa ederken bir kısmı ise emekliye ayrılıyor. Bu haberimiz için salgın döneminde devlet hastanesinde çalışırken emekliye ayrılan doktorlarla konuştuk ve onları salgın dönemindeyken bu kararı almaya iten nedenleri dinledik. Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Murat Emir ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da hekimlerin şikâyetlerini Medyascope’a değerlendirdi.

Salgın döneminde emekliye ayrılan doktorlardan biri Eskişehir Şehir Hastanesi’nde beyin cerrahisi uzmanı operatör doktor olarak görev yapan Suavi Erken. 25 sene boyunca çalışan Erken, 22 Temmuz 2020 günü emeklilik dilekçesini verdikten sonra özel bir hastanede çalışmaya başladı.

“Hizmetlerde ve ek ödemelerde eşit davranılmıyor”

Doktor Suavi Erken ek ödemelerden şikâyet ederken uzmanlığı dışında çalışan hekimlerin psikolojik olarak tükenmişlik sendromu yaşadığını söylüyor: “Hizmetlerde herkese eşit davranılmıyordu. Poliklinikte yarım saat çalışınca ek ödeme alıyorsunuz ama dünya kadar ameliyat yapsanız ek ödeme alamıyorsunuz. Koronavirüs vakalarının sayısı fazlaydı ama hasta yoğunluğundan çok göğüs hastalıklarıyla ilgili eğitimimizin olmaması daha büyük sorundu. Ben beyin cerrahisi uzmanıyım, bu konularda bir aile hekimi kadar uzmanlığım yok. Koronavirüs hastalarıyla ilgilenenlerin çoğu kendi uzmanlıkları dışında çalışıyorlar.”

“Görüntü sağlamak için hastaneye gidiyoruz, bir şey yapmadan dönüyoruz”

Doktor Suavi Erken çalışma arkadaşlarının koşullarını ise şu şekilde anlatıyor: “İş arkadaşlarımın çalışma koşulları uygun değil. ‘Boşu boşuna görüntü sağlamak için bizi gönderiyorlar, hizmet üretmiyoruz ve iş yapmadan geri dönüyoruz’ diyorlardı. Ameliyathane şartları ve orada kullanacak aletler ile ilgili de sıkıntı vardı. Benim emekli olma nedenlerimden biri de bu. Pek çok insan bu konuyla ilgili donanımı olmadan bu göreve atıldı. Poliklinik hizmetlerinin devam etmesi istendi. Acil ameliyat yapamıyoruz ama poliklinikler devam ediyor. Hastaya bakıyoruz ama ameliyat edemiyoruz. Bunlar insanlarda tükenmişlik yaratıyor. Hem işinizi yapamıyorsunuz hem de başka görevlere yönlendiriliyorsunuz. Bizim bölümü ilgilendirmeyen bir sürü vakaya bakmak zorunda kaldık.”

“Günde 80 hastaya bakıyordum”

“Ayrılmadan önce günde 80 hasta bakıyordum. Bir beyin cerrahının 80 hastaya bakması hiç mantıklı değil. Sağlık ocağında çözülecek problemler için bize geliyorlardı. Hastalar bu konuda yönlendirilmiyordu. Aile hekimliği sistemi iyi çalışmıyor. 182’yi arayıp randevu aldıkları zaman size yapacak bir şey kalmıyor. Kimse ‘Neden beyin cerrahı istiyorsunuz’ diye sormuyor.”

“Geçici görev kılıcı tepemizde sallandırıldı”

Doktor Suavi Erken Güneydoğu’daki hekim açığından dolayı rotasyonlu olarak Eskişehir Şehir Hastanesi’nden çok sayıda hekimin çalıştığı hastaneye gönderildiğini, hatta bunun bir baskı aracı olarak kullanıldığını anlatıyor: “Güneydoğu’da askerî hekim açığı var ve bizim hastaneden Çukurca’ya gidip çalışanlar var. Bunlar direkt geçici görevle birer aylık süreyle bakanlık tarafından gönderilerek Çukurca’ya gidiyorlar ve askerî personele bakıyorlar. Koronavirüs polikliniği de yapılıyor ve gerektiği zaman koronavirüs hastalarına da bakılıyor. Emekli olmasaydım ben de gidecektim. Bu geçici görev kılıcını bir ceza gibi tepemizde sallandırdılar.”

“Hekimlere ayrılan öğretmenevinde yemek sorunu vardı”

Doktor Suavi Erken, koronavirüs hastalarıyla ilgilenenler için ayrılan konukevlerinde yemek sorunu olduğunu da belirtiyor: “Hekimler için bir öğretmenevi ve bir otel ile anlaşma yapılmıştı. Otelde idareciler kalıyordu, öğretmenevinin şartları ise hiç iyi olmadığı için pek fazla insan kalamıyordu. Ciddi bir yemek sorunu vardı. Burada konaklayan arkadaşlarım yemek için başka yerlere gidiyordu.”

“Koruyucu ekipman sorunu çekmedik”

“Koronavirüs vakasıyla ilgili sayı aklımda değil ama ayda bir veya iki kere sıra geldiğinde ilgilendim, onlar da koronavirüs şüphesi olanlardı. Koronavirüse yakalananlarla temasımız yoktu. Pozitif çıkanlar ile kulak-burun-boğaz ya da göğüs hastalıkları uzmanları ilgileniyorlardı. Çalıştığım hastanede üç blok vardı. Bir blok tamamen koronavirüs hastalarına ayrılmıştı. Koruyucu ekipmanlarla ilgili hiç sorun çekmedik. Bir dahiliyeci arkadaşımız koronavirüse yakalandı ama onun dışında hekimlerden virüs kapan birini duymadım. Ancak hastane personeli arasında virüsü kapanlar oldu. Başka üniversite ve hastanelerde de koronavirüse yakalanan hekimler olduğunu duyduk.”

“Sağlık sistemi ayaklar altına alındı”

Bolu’da 32 sene boyunca dermatolog doktor olarak çalışan ve adının açıklanmasını istemeyen hekim, sağlık sisteminin “ayaklar altına alındığını” belirtiyor. Hastane yönetiminden ve ek ödemelerden şikâyet eden doktor şunları söylüyor: “Sağlık sistemi ayaklar altına alınmış durumda. Hangi kriterlere göre başhekim seçildiği belli değil. 32 yaşında başhekimleri hastaneye getiriyorlar. Hastaneden iki kişinin adını sayamayan başhekimler var ve hastaneyi yönetemiyorlar. Elbette ki böyle bir ortamda bütünlüklü bir salgınla mücadele olamaz. Bilakis bütün sağlık çalışanlarını ve hekimleri daha değersiz hissettiriyorlar ki bu da en güçlü olunması gereken dönemde sağlık çalışanlarının motivasyonunu düşürüyor.

“Doktorlar salgının uzun süreceğinden emin ve arkadaşlarımızın psikolojisi çok kötü”

Dermatolog doktor aynı zamanda çalışma arkadaşlarının psikolojisinin oldukça kötü olduğunu ve sırtlarındaki yükün hiçbir şekilde hafifletilmeye çalışılmadığını ifade ediyor: “Çalışma arkadaşlarımızın psikolojisi çok kötü. Pek çok doktor salgının uzun süreceğinden emin ve bu da kötümser bir tablo yaratıyor. Çok temas gerektiren bazı özel branşlarda hiç acıma yok. Kulak-burun-boğaz doktorları ve enfeksiyon doktorlarının üzerinde büyük bir yük var. Bu yükü hiçbir şekilde azaltmaya çalışmıyorlar.”

Ek ödemeler büyük bir sorun

Gelen paranın yönetilemediğinden de şikâyetçi olan hekim, “Salgın başladığından beri döner sermaye üzerinden gelen ek ödemelerde büyük haksızlık var. Bu da yetmezmiş gibi fazladan nöbet yazılarak yeni mağduriyetler oluşturuldu. Biz savaşta değiliz. Virüsün yayılmasını engellememiz lazım. Virüsle savaş olmaz. Bu hastalığa yaklaşım psikolojisi de yanlış” diyor.

“65 yaşındaki doktorlara bile nöbet yazıldı”

“Nisan ayında herkese nöbet yazdılar salgın nedeniyle. ‘Gençler, engelliler, herkes hastaya birebir bakacak’ dediler. 65 yaş üzerindeki doktorlara bile nöbet yazdılar. İtiraz edenleri ‘Bir sonraki ay yazmayacağız’ dediler. Ancak döner sermaye meselesinden dolayı istemeyenlere haziran ayı içinde tekrar nöbet yazdılar. Kime nöbet yazılacağını döner sermayeden faydalandırmamak için ceza olarak belirliyorlardı. Ben 21 Temmuz’da emeklilik dilekçemi vermiştim. 22 Temmuz için bana nöbet yazmışlar. Bu kadar insafsızlık olmaz. Bir yandan gitmemizi isteyip diğer yandan bizi cezalandırmaya çalışıyorlardı.”

 “Şu an herkes ayrılmanın yolunu arıyor”

“Uzun süredir emekliliği düşünüyordum ve temmuzda emekli oldum. Benden sonra hiç emekli olacağını düşünmediğim dört-beş kişi de peş peşe emekli oldu. İdareciler ve yönetim katındaki beceriksizlikler benim emekliliğe ayrılmamın en büyük nedenleriydi. Salgın gibi kriz anında bu beceriksizlikler daha çok su yüzüne çıkıyor. 32 yıllık hekimim ve 16 sene bu hastanede çalıştım. Ben ölmekten korkarak ayrılmadım. Salgın o zaman henüz pik yapmamıştı. Ancak çalıştığımın kıymeti yoktu, takdir görmüyordum, yanlış işlere alet oluyordum, yanlış insanlarla çalışıyordum ve bu kişiler bizden dolayı prim sağlıyorlar. Şu an herkes ayrılmanın yollarını arıyor.”

 “Ekipmanların kalitesi iyi değildi”

45 koronavirüs hastası ile direkt ilgilendim. 30 tane de yatan hastayı takip ettim. Salgın başladığından beri aktif olarak 10 nöbet tuttum. Ekipman yetersizliği gibi bir sorun yoktu ama mevcut ekipmanların, örneğin N95 maskelerin kalitesine güvenmiyorduk. Kendi gözlüklerimizi ve N95 maskelerimizi kendimiz satın aldık. Dört-beş doktor, pek çok hastane personeli, hemşire ve sekreter koronavirüse yakalandı ancak neyse ki bildiğim kadarıyla vefat eden olmadı.”

“Hekimlerin de ailesi ve çocukları var”

Sağlık sisteminde yaşanan sorunlar nedeniyle uzun süredir emekli olma fikrini hayata geçiren doktorlardan biri de Adana’daki Toplum Sağlığı Merkezi’nde çalıştıktan sonra emekliye ayrılan pratisyen hekim Esra Uca. Uca, yurtdışından salgın nedeniyle ülkeye gelen kafilelerin gözetim altında tutulduğu karantina yurtlarında görev yapmış. Hafta sonları dâhil çalıştıklarını anlatan Uca, “Hekimler de insan; ailesi ve çocukları var. Emeklerinin karşılığını almak istiyor.  Doktorlar artık zor bölüm istemiyor. Herkes hasta görmeyeceği, acili olmayan bölümlere gitmek istiyor çünkü hekimlerin emekleri karşılığını bulmuyor.” diyor.

“Günde 100 kişiye bakan arkadaşlarımıza bile test yapılmadı” 

Maske ve siperlik ile günde 100 hastaya bakan arkadaşlarım var. Günde 100 kişiye bakan arkadaşlarımıza test bile yapılmadı. Adana gibi sıcak bir yerde bu ekipmanlarla çalışan arkadaşlarım var. Bu arkadaşlarımın birçoğu emekli olmayı düşünüyor.” 

“İyi ki emekli olmuşum”

Doktor Nevin Vaner de Uşak Devlet Hastanesi’nde çalışırken salgın döneminde emekliye ayrıldı. “Emekli olma kararını tekrar düşündüğümde iyi ki almışım diyorum” diyen Nevin Vaner, çevresindeki birçok sağlık çalışanının bu süreçte emekli olduğunu ya da emekli olmayı düşündüğünü ifade ediyor.

“Sağlık çalışanları ekonomik haksızlığa uğruyor”

Doktor Nevin Yener sağlık çalışanlarının maddî açıdan uğradığı haksızlıkları şu sözlerle anlatıyor: “Birçok koronavirüs hastasından sürüntü aldım. Benim uzmanlık alanım çocuklardı ancak çocuklar aileleriyle birlikte hastaneye geliyor. Aileler ise potansiyel taşıyıcı. Mesleki ve insani olarak kimse ‘Ben hastaya bakmayacağım’ demiyor ancak mesleğimiz nedeniyle risk altındayız. Bu süreçte aylarca döner sermayeden ek ödeme alamayan arkadaşlarım oldu. Sağlık çalışanları ekonomik yönden büyük bir haksızlığa uğruyor.”

Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç

Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç: “Çalıştığımız alanlar güvenli değil”

Hekimlerin yaşadığı sorunları değerlendiren Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç, halen koruma ekipmanları eksikliğinin sürdüğünü belirtirken sağlık çalışanlarının hem çok çalıştıklarını hem de düşük ücretler aldığını söylüyor: “Salgın öncesinde de Türkiye’deki sağlık çalışanları çok yoğundu. OECD ülkeleri arasında sağlık çalışanlarının en düşük ücret aldığı ülke biziz. Çalıştığımız alanlar güvenli değil. Mesleğimizi yapacağız ancak bu alanların güvenli hale getirilmesi gerekiyor. İş yoğunluğunun azaltılması gerekiyor. Onlarca sağlık çalışanı atama bekliyor. Sağlık Bakanlığı’nın sürdürdüğü güvenlik soruşturması nedeniyle hekimler okullarını bitirdikten sonra aylarca atama bekliyor. Bu da halihazırda çalışan sağlık çalışanlarının yoğunluğunu artırıyor. Bu nedenlerden dolayı sağlık çalışanları ya istifa ediyor ya da özel sağlık kuruluşlarına geçiş yapıyor. Halen koruma ekipmanları eksik olan sağlık çalışanları var.“

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir: “Devlet hastaneleri üvey evlat muamelesi görüyor. Halbuki salgınla mücadele kamu hastaneleriyle gerçekleştirilmeli”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Dr. Murat Emir ise kamu hastanelerine gerekli önemin gösterilmediğini belirtirken bunun da doktorları psikolojik olarak yıprattığını belirtiyor:“Salgının ilk günlerinde hekimlerin alkışlatılması önemliydi ama alkışlamayla kalmamasını istemiştik. Hekimlerin özlük haklarının düzenlenmesi gerekiyor demiştik ama salgın ile birlikte bu koşullar daha da ağırlaştı. Malzemeler ilk günden beri olması gereken kalitede değildi. İlk aylarda sayıca azdı, halbuki salgına hazırlanacak vaktimiz vardı. Sonraki aşamada ise sayılar artsa da kalitesizdi. Birçok ilde tulum bulmakta güçlük çekildiğini de duyduk.”

“Salgınla alakası olmayanlar ek ödeme alırken asıl mücadeleyi verenlere haksızlık yapıldı”

“Zor durumda nöbet tutan hekimlere hem yeterli ek ödeme yapılmadı hem de bu ödeme yapılırken büyük haksızlıklar oldu. Salgınla alakası olmayan hastane bürokrasisinde çalışan kişiler ek ödeme alırken salgınla mücadele eden hekimlere zaman zaman ek ödeme bile verilmedi. Sağlık çalışanları hem yoğun hem de riskli bir alanda çalışırken emeklerinin karşılığı olmayan ek ödemeler aldılar.“

“Koronavirüse yakalananların ek ödemesi kesildi”

“Bir sağlık çalışanı koronavirüse yakalandıysa ve rapor aldıysa o zamanki diğer ek ödemeler de kesildi. Biz öteden beri koronavirüsün meslek hastalığı olması gerektiğini söylüyoruz. Ona göre ödeme yapılması gerekliydi. Bakanlık bu yükün altına girmek istemedi. Salgın döneminde sağlık çalışanlarının üzerine binen yükün ağırlığı ortada. Bu sorunlar hayal kırıklığına ve tükenmişlik sendromuna yol açıyor. Bu da istifa ve emeklilik ile sonuçlanıyor.”

“Doktorlar devlet hastanelerine mesafeli hale geldi. Bu kamu sağlığı açısından büyük bir risk”

Kamu hastanelerinin toplum sağlığı açısından önemine değinen Murat Emir, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Devlet hastaneleri doktorlar için tercih edilebilir yerler olmaktan çıktı. Bu kamu sağlığı açısından büyük bir riski de beraberinde getiriyor. Öteden beri kamu hastaneleri üvey evlat muamelesi görüyor. Özel hastane sahibi bir bakanımız var ve Sağlık Bakanlığı’nın kaynakları da genellikle özel hastanelere ayrılıyor. Ancak salgınla beraber ortaya çıktı ki bu mücadele öncelikli olarak kamu hastaneleriyle yürütülmeliydi. Kamucu bir sağlık sistemine geçmeyi yaşadığımız süreç zaruri kılıyor.”

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu: “Evine virüs götürmekten korktuğu için  ayrı ev kiralayan doktorlar var”

HDP Milletvekili KHK’lı Doktor Ömer Faruk Gergerlioğlu da sağlık çalışanların psikolojilerinin alt üst olduğunu belirtiyor: “Tüm insanlığı etkileyen bir virüsle karşı karşıyayız. Bugün bir insan virüse yakalanınca ailesi bile ondan uzaklaşıyor. Hastalığın yarısı fiziksel diğer yarısı da psikolojik travma içeriyor. Sağlık çalışanlarının karşısına gelen hastalar ya koronavirüse yakalanmış durumda ya da ciddi risk taşıyor. Bu psikolojiyle karşı karşıya kalmak çok zor. Tanıdığım bir doktor evine gitmiyor, kendine ayrı bir ev kiralamış. Virüsü ailesine ve çocuklarına bulaştırma riskinden dolayı evine gitmeye korkuyor. Sağlık çalışanlarını alkışlayalım ancak bu işin maddi ve manevi hakkını da vermemiz gerekiyor. Bir insan evine bile gidemiyorsa bunun psikolojik etkisini görmemiz gerekiyor.”

“Doktorlar düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalıyor”

Virüsle birlikte hastanelere gitme oranı da azaldı. Elektif ameliyatlar ertelendi. Bu ameliyatlar birtakım tıbbî branşlarda doktora performans puanı kazandırıyor. Örneğin cerrahların çok fazla poliklinikleri yok. Cerrahların ameliyat yapması gerekiyor ancak bu dönem buna da izin verilmedi ve maddi açıdan da ciddi bir sıkıntı yaşanıyor.”

“Bu gidişle daha çok doktor emekliye ayrılır”

“Şanlıurfa ve Kocaeli tabip odalarını ziyaret ettim. Oradaki doktor arkadaşlar çok tedirgin. Sağlık çalışanları arasında bezginlik ve tükenmişlik durumu var. Bir doktor emekliliği gelmesine rağmen 65 yaşına kadar çalışır normalde ancak bu süreçte doktorlar hemen emekliliğini istiyor. Bu gidişle birçok doktor ve sağlık çalışanı emekli olacak gibi görünüyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da ne yapacağını bilmediğini düşünüyorum. Bir çaresizlik içinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Vakalar kontrolümüzde’ diyor ancak vakalar kontrol altında değil, tam tersine durum kontrolden çıktı.

“Özel hastanelerdeki arkadaşlarım ‘daha rahat’ olduklarını söylüyorlar”

Kamu hastanelerindeki yükün her geçen gün ağırlaştığını belirten Gergerlioğlu,“Kamu hastanelerindeki vaka sayısı artıyor. Bundan dolayı doktorlar özel hastanelere geçiyor. Özel hastanelere daha az koronavirüs hastası gidiyor. Özel hastanedeki doktor arkadaşlarımı aradığımda ‘Burada daha rahatız’ diyorlar. Doktorlar ne maddi ne manevi destek alabiliyorlar. Bu yüzden devlet hastanesinden özel hastanelere geçiyorlar. Doktor bir arkadaşım koronavirüs yüzünden ölümden döndü ve onunla konuştuğumda birkaç ay çalışmayacağını söyledi” diyor.

 “KHK’lı sağlıkçılar işlerine iade edilmeli”

Ömer Faruk Gergerlioğlu, hekim yoğunluğunun ciddi ölçüde arttığı bu dönemde KHK ile ihraç edilen hekimlerin durumuna da değiniyor: “Ülkede çok büyük bir sağlık sıkıntısı olmasına rağmen KHK ile ihraç edilmiş 15 bin sağlık çalışanı kenarda bekliyor. Sağlık çalışanları ya hayatını kaybediyor, ya istifa ediyor ya da özel hastanelere geçiyor. Psikolojik olarak tükenmiş durumdalar. İran ve birçok ülke emekli olan ya da istifa eden sağlık çalışanlarını salgın nedeniyle geri çağırdı ancak Türkiye en ufak bir adım bile atmıyor.”

Yorumlar