24 Kasım 2020

TBMM

YouTube

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Vekili olduğum Kocaeli’nde, bugün Gebze’de, önemli bir ihlal gerçekleştirildi. Birleşik Metal-İş’e bağlı işçilerden 100 kişi gözaltına alındı. Ben cumartesi günü Birleşik Metal-İş Sendikası 1 ve 2’nolu şubedeydim, arkadaşlarımızla dayanışmıştık. Özel Elektrik’ide ziyaret etmiştim ve bu işçilerin haksız, hukuksuz bir şekilde ücretsiz izne çıkarıldıkları için aylardır soğukta eylem yaptıklarını, fabrika önünde beklediklerini ve daha sonra seslerini duyuramadıkları için, Ankara’ya yürüyüş planı içinde olduklarını biliyorum ve maalesef engellendi. Şimdi, değerli arkadaşlar, maalesef Türkiye’de her şey engelleniyor, hiçbir sorun görülmek istenmiyor. Bakın, geçtiğimiz günlerde çok önemli bir sorunla ilgili, 30 yıllık bir meseleyle ilgili 2 kişi hayatını kaybetti Zeycan Yedigöl, Cumartesi Annesi, bu anne 39 yıldır oğlu Nureddini arıyor. 39 yıldır oğlunu arayan bir anneden bahsediyoruz. 2011’de Sayın Erdoğan’la görüşmüştü ve kendisine beyaz Toroslarla götürülen oğlunun bulunacağını söylemişti ama şimdi siyah Transporter’lar ortaya çıktı, yeni insanlar kaçırılıyor, bitmedi. Zeycan Teyzenin gözü açık gitti. Cemil Okçuoğlu bir başka Cumartesi Annesi yıllardır, 40 yıla yakındır oğlunun peşinde onun da gözü açık gitti arkadaşlar.
    Şimdi değerli arkadaşlar, biraz evvel Kürt meselesi üzerinde burada uzun uzun bir tartışma yaşandı. Şimdi bu tartışmalar bitmez çünkü devlet ve iktidarlar Kürt meselesine hakkaniyetli bir şekilde yaklaşmıyor. Gelin, bu meseleyi halledelim artık 21’inci yüzyıla girdik, 20’nci yüzyıldaki, 19’uncu yüzyıldaki bu derin ihlali bitirelim artık Türkiye toplumu olarak; teklifimiz budur. Partimiz yıllardır bu teklifi yapıyor ama maalesef kimse buna uymuyor. Kürt meselesi HDP olmasa da var. İstediğinizi yapın yine Kürt meselesi vardır.
    Bakın, ben bunu size bir anekdotla anlatayım, kendi yaşadığım bir örnekten anlatayım, ne kadar derin bir mesele olduğunu tüm Türkiye toplumu anlasın: 1990 yılında doktor olarak, hekim olarak Iğdır’ın bir köyüne gitmiştim, Tacirli Köyü’ne. Muayene yapıyorum sağlık ocağında, bir tane Kürt teyze geldi yanında kızı var. Tabii, Kürt teyze Türkçe konuşmayı bilmiyor, ben de Kürtçe konuşmayı bilmiyorum. Yaşın kaç diyeceğim, çat pat da öğrenmişim Kürtçeyi.(x) Yani “Anne yaşın kaç?” dedim.
    Şimdi, tabii, arkadaşlar herhâlde bunu giremiyordur, böyle “x” olarak giriyordur. Buraya Kürtçe bilen bir arkadaş almak sanırım çok zor bir konu olacaktı.
    Neyse ben anneye bunu sordum, bana ne dedi biliyor musunuz? Çok tarihî bir cevap verdi bakın, Kürt meselesi neden derin bir mesele, işte o cevapta ben onu anladım. Anne, bana dedi ki: “Doktor Bey, ben yaşımı bilmiyorum ama ben Zilan’da Kürtleri kestikleri yıl doğmuşum. Ben bunu bilirim Doktor Bey, yaşımı bilmiyorum.” Yani bakın, öylesine bir tarihsel hafıza, öylesine bir toplumsal hafıza var ki teyze yaşını bilmiyor ama çok önemli bir tarihsel hadiseyi, Zilan katliamını biliyor. Bakın, Zilan katliamı 13 Temmuz 1930’da olmuş.
    Osman İleri 105 yaşında, hâlâ yaşıyor, ne diyor biliyor musunuz Zilan için? “Kıyametti, zulümdü, makineli tüfeklerle binlerce kişinin üstü tarandı, hayvanların üstüne bombalar atıldı, binlerce kişi tarandı, 15 bin kişi öldürüldü. Zilan Deresi lebalep cesetle dolmuştu o gün.” diyor. Bunu sadece köylüler demiyor, Cumhuriyet gazetesi diyor bakın, o günün Cumhuriyet gazetesi.
    İsmet İnönü 1930’da Başbakan, tarihî bir söz var burada, ne demiş bu olay üstüne: “Sadece Türk ulusu etnik haklar talep edebilir, başka kimsenin böyle hakkı yoktur. Aslı olmayan propagandaya kanmış, yolunu şaşırmış Doğu Türkleridir.”
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Kürdün adı bile yok arkadaşlar. Bakın, Cumhuriyet gazetesi yine nasıl tarif ediyor o olayı: “Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir, Zilan deresi ağzına kadar ceset dolmuştur.” Arkadaşlar, öldürülenlerin içinde hamile kadınlar vardır, çocuklar vardır, anlatımlar korkunçtur. Makineli tüfekle tarandığında çocukların havalara fırladığı anlatılmaktadır. İşte, böyle bir gerçek vardır ortada ve olması gereken bakın, bugün, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ arkadaşlarımız, eski eş başkanlarımız cezaevinde, zulmen cezaevinde neden? Bu iki yüz yıllık sorun halledilmediği için. Ben, çok net bir şey söylüyorum, bu devlet Kürtlerden özür dilemelidir, başka bir yolu yoktur. Bütün bu katliamlardan, cinayetlerden sonra bu meseleyi burada tartışarak bitiremiyoruz, özür dilemelidir diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Yorumlar