20 Ekim 2020

YouTube

    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
    Değerli milletvekilleri, madde 8’de bir husus var; döner sermayenin taşra ve merkezî teşkilatlara verilmesini istemiyor bu maddede Bakanlık. Bu ne demek? Zaten üretimin düştüğü Türkiye’de teşkilatı beslemezseniz, döner sermayeyle üretimi teşvik etmezseniz, çalışanı teşvik etmezseniz üretim daha da düşer anlamına geliyor ve Adana Akyatan Gölü civarında yapılan tarıma dayalı organize sanayi bölgesinin ekolojik sistemi bozacağına dair parti olarak görüşümüz var. Doğa haklarıyla ilgili söyleyeceklerim bunlar. Şimdi de insan haklarıyla ilgili söyleyeceklerime gelelim.
    Ben yıllardır insan hakların savunuculuğu yapıyorum ve bu kadar kötü bir insan hakları alanındaki ihlallerin olduğu dönemi kesinlikle görmedim. Cezaevlerini yakından araştırıyorum, inceliyorum, takip ediyorum; sağlık hakkı alanında çok yoğun ihlaller var. İnsanlar ölüyor, vakalar var, çok çabuk hasta oluyorlar, kanser vakaları artıyor; sağlık alanında cezaevleri dökülüyor arkadaşlar. Hem bir doktor olarak hem bir insan hakları savunucusu olarak çok vahim buluyorum. Bakın size bir örnek: Geçtiğimiz hafta -çoğunuz da görmüştür- Mustafa Kabakçıoğlu hasta, covid olmadığı hâlde çoklu koğuşundan alınıp tekli koğuşa konulan ve hayatının son dokuz gününde 3 defa acillik olmasına rağmen, çok ağır hastalıkları olmasına rağmen hastaneye götürülmeyen, tek kişilik koğuşunda tek başına ölen, bu rutubetli,ggg.gnz2.vz,ü9
     pis hücrede bakımsız bir şekilde ölen bir hasta. Ben, bu kişinin dosyasında günlüklerini okudum ve dört yıl boyunca yaşadığı ihlalleri yazmış. Bu ihlaller sonrası şunu anladım, şu fotoğraf dört yılın özeti. Günlüklerinde diyor ki: “Yaşadıklarım bana ders olsun, size de dert olsun. O denli ihlaller gördüm ki kimseye hakkımı helal etmiyorum.” Öte dünyadan gelen bir ses bu, unutmayın.
    Bitmedi. Bakın üç gün önce bir başka ölüm daha yaşadık. Bir teneşir tahtası, Serkan Tumay, 27 yaşında. Bu da Kırıkkale F Tipi Cezaevinden. İnfaz koruma memurları feci bir şekilde dövmüşler ve sonrasında annesine telefon açmış. “Beni defalarca dövdüler, kurtar beni anne.” demiş fakat sonrasında irtibat kesilmiş ve annesini aramışlar “Oğlunuz öldü; gelin, cenazenizi alın.” demişler. Sanki basit bir mal. Bakın, vücudunda darp, yara izleri var. Tüm fotoğrafları, teneşir tahtasında, her tarafı darp dolu. Yazıklar olsun!
    İlk vaka Gümüşhane Cezaevinde, yakınları bana ulaştı, Savcılık kırk sekiz gün boyunca şahıslara tek bir açıklama yapmamış “Gidin.” demiş ama şu fotoğraf ortaya çıktığında gece 22.00’de Gümüşhane Savcılığı apar topar açıklama yaptı. Ya, insanlar bu kadar mı değersiz arkadaşlar, bu kadar mı değersiz! Biz milleti devletin efendisi bilirdik ama devlet milletin efendisi olmuş da haberimiz yok. Bakın, annesi “Kurtar beni anne.” diyen oğluna kavuşamadı ama diğer çocuklarıyla birlikte mezarının başında çocuğu için ağlıyor.
    Bitmedi, öyle bir ülke olmuşuz ki haydutistana dönmüş bu ülke arkadaşlar. Bahtiyar Fırat 13 Ekimde, bir hafta önce kaçırıldı. Bu ülkede ben kaçırılmaları takip ediyorum, en az 29 kişi kaçırıldı dört yıldır. Bakın, son kaçırılma bir hafta, önce İstanbul Havaalanı’ndan İran’a giden bir kişiyi polis alıkoyuyor ve sonra trafikte takip ediyor; eşine telefon açıyor “Beni takip ediyorlar, eğer ulaşamazsan Savcılığa koş.” diyor, bir haftadır kimse bilgi vermiyor, haber yok. Ülke haydutistana dönmüş.
    Yusuf Bilge Tunç, kaçırılan 29 kişiden biri. Kaç gündür haber alınamıyor biliyor musunuz? Dört yüz kırk bir gündür. Ankara GİMAT’ta bir anda yok oldu, kaçırıldı ve hâlen ortada yok. Kimse bir açıklama yapmıyor, ne ölüsü var ne dirisi var.
    Değerli arkadaşlar, bakın, bunlara itiraz etmezseniz yarın öbür gün sizin de başınıza gelir. Bu bahsettiğim kişiler farklı anlayıştan, düşünceden olan kişiler; kimi adli, kimi siyasi mahpus ama insan bunlar, insan.
    (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
    BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
    ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – “Biz insanız.” dedirtiyorsunuz bir Kürt köylüsüne. Bakın, size anlatayım: Van’da helikopterden atılan Servet Turgut vardı ya, ben ve arkadaşlarım Van’a gittik, taziyesine gittik. Yahu helikopterden atıldığı apaçık belli olan insanın taziyesine polis geldi, baskın yaptı, taziye karıştı. Daha sonra Servet Turgut’un 61 yaşındaki kardeşi Naif Turgut’la konuştum, bana bir sürü hadise anlattı, ihlalleri anlattı, yaşadıklarını anlattı ve defalarca bana ne dedi biliyor musunuz? “Ömer Bey, biz insanız insan.” Bir Kürt köylüsüne defalarca belki 50-60 defa “Biz insanız.” dedirten iktidarınıza yazıklar olsun! Bu iktidara, bu Cumhur İttifakı’na yazıklar olsun, bu Kürt köylülerine defalarca “Biz insanız.” dedirten bu iktidara, bu devlet anlayışına yazıklar olsun diyorum. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Sana da yazıklar olsun!” sesleri)

Yorumlar