19 Şubat 2020
TBMM
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL
döneminde çok cinayetler işlendi, çok büyük hukuksuzluklar yapıldı iktidar
tarafından. İnsanlar bir gece yarısı sorgusuz sualsiz işlerinden ihraç edildi
ve bir köşeye sıkıştırıldı ve ardından insanlar bu hâlleriyle intihar etmeye
başladı. En az 60 kişi intihar etti, binlerce kişi kanser oldu, kalp kriziyle
hayatına veda etti. Bunların çoğu yetişkin insanlardı ama OHAL döneminin
zulümleri sadece yetişkinleri bulmadı, çocukları da buldu maalesef.
Bugün, size çok önemli bir vakayı anlatacağım, lütfen
dikkatle dinleyin. Bu vaka karşısında -siyasi parti ayırt etmeksizin- vicdanı
sızlamayan bir vekil olacağını tahmin etmiyorum ve çözüm için gayret etmeyen
bir vekil olacağını da tahmin etmiyorum.
Değerli arkadaşlar, şu gördüğünüz çocuk, Ahmet Burhan
Ataç anne ve babasının şok bir şekilde gözaltına alındığı tarihte kemik
kanserine yakalanıyor. Doktorlar tarih olarak bu gözaltı dönemini söylüyorlar.
Büyük bir şok yaşıyor çocuk. İmmün direnci düşüyor ve kemik kanseri oluyor. Sol
skapüler kemiği alınıyor ve sol kolu işlemez hâle geliyor. Ameliyatlar,
kemoterapiler, radyoterapiler… Bu arada, çocuğun babası cezaevinde, annesinin
de yurt dışı yasağı var. Babasını ziyarete gittiğinde -ki babasını çok seven
bir çocuk, saçları kemoterapiden dolayı dökülen bir çocuk- babası empati yapmak
için “Oğlum bak, benim de saçlarım döküldü.” diyerek usturaya vurarak
onu karşılıyordu ve çocuğu teskin etmeye çalışıyordu. Çocuk, baba hasretiyle
yanıp tutuşuyordu ve aile babanın tutuksuz yargılanması için bir çare arıyordu
ama bir türlü olmuyordu. Aile beni de ziyaret etti Mecliste ve durumları için
bir çare istediler, aradılar. Saçları dökülmüş Ahmet Burhan Ataç’ı
görüyorsunuz, inanın ki çok duygusal bir çocuktu. Yanında “baba”
dediğimde gözyaşları dökülen, kendisine dokunduğumda ağlayan bir çocuktu; depresyonda,
çok üzüntülü, sıkıntılı bir çocuktu ve çare bulunamıyordu, hastalık
ilerliyordu. 4’üncü evre kemik kanseri oldu artık geçtiğimiz aylarda ve çocuğun
durumu kötüleşiyordu. Ardından yeni bir tedavi umudu doğdu. KHK’li Profesör
Haluk Savaş Almanya’da bir tedavi denemişti. Ölmek üzereydi Türkiye’deki
tedaviler sonrası. “2-3 ay ancak yaşarsın.”
denmişti ama Almanya’daki farklı bir teknolojik destekli kemoterapiyle şu anda
hâlen yaşıyor ve âdeta dirildi, ömrü uzadı, çok iyi bir durumda. Bu çocuk için
de aynı tedavi Almanya’da düşünüldü ve Almanya’ya gitmesi istendi ama baba
cezaevindeydi, annenin yurt dışı yasağı vardı ve yurt dışına çıkışları büyük
problemdi. Aylarca anne mahkemeye dilekçeler verdi, yurt dışı yasağı
kaldırılmadı. En sonunda Almanya’ya gidişi babaannesiyle mecburen oldu ve bu
arada, tabii, Almanya’daki kemoterapi için 50 bin euro gerekiyordu. Sosyal
medya kampanyalarıyla tüm vicdanlı insanlar bu 50 bin euroyu topladı ve
Almanya’ya ancak babaannesiyle gitti ama çocuk babaannesiyle giderken annesi
ona pembe bir yalan attı: “Ardından ben de geleceğim.” dedi. Çocuk
kemoterapiyi aldı ama sürekli ağlayarak ağrılar, acılar içindeyken “Annem
nerede?” dedi ve onu ikinci kemoterapi kürüne kadar Almanya’da
tutamadılar, mecburen Türkiye’ye döndü. Kemik kanseriydi ve metastaz yapmıştı,
bacak kemiklerine sıçramıştı, bacak kemiklerinde kırıklar ortaya çıkmıştı,
alçıya alınmak zorunda kaldı. Çocuk çok zor durumdaydı, tekrar Almanya’ya
annesiz gitmek istemiyordu. Bunun üzerine mahkeme yapıldı ve sonunda Mersin 7. Ağır
Ceza Mahkemesi yurt dışı yasağını kaldırdı şu kararla. Anne pasaport için hemen
müracaat etti ama karşısına ikinci bir soruşturma çıktı, hakkında bir
soruşturma dolayısıyla Adana Savcılığı yurt dışı yasağı koymuştu. Tüm vicdanlı
insanlar Twitter’da “hashtag” çalışmasıyla “Ahmet Almanya’ya
annesiyle gitsin.” dedi. 270 bin “tweet” atıldı, Türkiye Twitter
tarihinin rekoru kırıldı ve pazartesi günü Adana Savcılığı çocuğun sağlık
nedenleri dolayısıyla “Bu yasağı kaldırıyoruz.” dedi. Herkes çok
sevindi, bayram etti âdeta tüm insanlık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ama ardından gelen
gün bir şok haberle karşılaştık. 7 Şubatta yurt dışı yasağını kaldıran Mersin
7. Ağır Ceza Mahkemesi Adana Cumhuriyet Savcılığının 16 Şubattaki kararı
sonrası her nedense 17 Şubatta tekrar yurt dışı yasağı koydu. Değerli
arkadaşlar, kulaklarımıza inanamıyoruz, gözlerimize inanamıyoruz, evraklar
burada. Yani bir çocuğun yurt dışına gitmesini engellemek hangi anlayışla
açıklanabilir, hangi devlet anlayışı bunu yapabilir?
Değerli arkadaşlar, yargı, hukuk ne için vardır, ben
size sorarım? Hukuk, adalet için değil midir? Onu da geçelim, hukuk insan için
değil midir? Bu annenin yurt dışı yasağı niye hâlen devam ediyor? Ben tüm
Meclise sesleniyorum: Lütfen bu insanlık ayıbını gelin hep birlikte kaldıralım,
bu çocuk 27 Şubatta ikinci kür için Almanya’ya gidecek ve onu tüm bir Türkiye
toplumu olarak, parti ayırt etmeksizin lütfen gönderelim, hepimiz gayret
edelim. Bu ayıbı insan olarak kabul etmiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Yorumlar