05 Mart 2020
ÖMER
FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere
bugün, dün Göç ve Uyum Komisyonu olarak Edirne’ye yaptığımız ziyaretlerle
ilgili izlenimlerimi aktaracağım.
Pazarkule, Doyran köyü ve İpsala Sınır Kapısı’na gittik
ve oradaki insani trajediyi yakından gözlemledik. Oralarda son derece üzücü
sahneler vardı ve çok önemli bir şantaj görüntüsünü net bir şekilde gördük.
Evet, Pazarkule, işte görüyorsunuz, mültecilerin hâli,
perişan bir durumdalar. Biz oraya vardığımız zaman, insanlar, sağda ve solda
binlerce insan, açık ortamda, geceleri eksi derecelere düşen soğuklarda açıkta
yatan insanlar ve belki 100 metreyi bulan ekmek, su kuyruklarıyla perişan bir
topluluk vardı orada. Gazetecilerin de alınmadığı alana girdiğimiz zaman,
Pazarkule Sınır Kapısı’nın tam sıfır noktasına girdiğimiz zaman orada bir can
pazarıyla karşılaştık. Göçmenler -çoğunluğu genç göçmen- Yunan tarafına geçmek
istiyorlardı, kapıyı zorluyorlardı ve Yunan polisi -bizim görüş sahamızdaydı-
karşı tarafa, göçmenlere ateş ediyordu ve bombalar atıyordu, gaz mermileri
atıyordu ve o sırada, bizim gözlerimizin önünde, bu insanlar -fotoğraflarını
biz çektik bakın- kanlar içinde götürülüyorlardı; büyük bir insani dram vardı,
karşı taraf, Yunanistan çok ağır insan hakları ihlallerine yol açıyordu
-kasığından yaralanmış bir insan- göğsünden vurulanlar vardı. 1 ölü ve 5 yaralı
olduğunu daha sonra öğrendik.
Evet, Yunanistan ağır ihlallere imza atıyordu. Bakın,
yanımda getirdim, bir gaz mermisi, karşıdan atılan bir gaz mermisi; insanların
üzerine atılıyordu. Gerçekten dehşet veren bir sahne vardı ama burada ihlali
sadece Yunanistan yapmıyor, maalesef iktidar da yapıyor. Nasıl yapıyor? Sınırda
sıfır noktasında yüzlerce göçmen, ellerinde taş, karşıya, Yunan polisine doğru
atıyorlar kapıyı zorlamak için. Yunan polisi bomba ve gerçek mermi kullanıyor.
Orada bizim Türk polisi var, kimseye “Ya kardeşim, geri çekilin, bakın,
burada bir can pazarı yaşanıyor.” demiyor, yüzlerce göçmeni seyrediyor.
Burada, Türkiye’de bir basın açıklaması yapsanız anında yerlerde sürüklenerek
götürülürsünüz ama orada yüzlerce göçmen ellerine taş alıp karşı tarafa atıyor
ve kapıyı zorluyor; tüm yetkililer bunu izliyor değerli arkadaşlar. Belli ki
burada bir kurgu var ve insanların bu perişanlığı üzerinden bir amaç
hedeflenmiş.
Şimdi, biz daha sonrasında bölgede bir açıklama yaptık
Komisyon olarak ama bu açıklama, Komisyon üyelerinin imzasını almış bir
açıklama değildi. Sanırım Komisyonun ortak kararı değil AK PARTİ Genel
Merkezinden gelmiş bir açıklamaydı ve sadece Yunanistan ihlallerine
odaklanmıştı. Düşünün, Pazarkule’de binlerce insan vardı ve Komisyon Başkanlığı
bizi tek bir kişiyle bile görüştürmeden diğer bölgelere götürdü.
Bakın, İpsala Sınır Kapısı’na gittik -burası İpsala
Sınır Kapısı- ve hiç kimse yok. Doyran köyüne gittik, hiç kimse yok çünkü karşı
taraftan müdahale olduğu için artık kimse oraya gelmiyor. Şunu da haber aldık:
Şu anda da gidin bakın, Edirne’ye 40 kilometre kala otobüsler durduruluyor ve
tüm göçmenler Pazarkule’ye yönlendiriliyor. Pazarkule’de bir kurgu var,
İpsala’da hiç kimse yok, Doyran’da kimse yok ve Pazarkule’de bir kurgu var.
Bunun delili nerede? İçişleri Bakanı açıklama yapıyor: “135 bin kişiyi
karşıya gönderdik.” Biz orada “Bunun ispatı nedir?” dedik.
“Karakollar uzaktan sayıyor, şu kadar kişi geçti.” diye bize açıklama
yaptılar ama daha sonra öğrendik ki karşıya geçen insanlar vuruluyorlar,
öldürülüyorlar ve mesela bir göçmenle İpsala’da görüştük “500 kişi karşıya
geçtik, 1 kişi öldürüldü, hepimiz Türkiye’ye geri kaçtık.” diyor. İşte, o
bölgedeki uzmanlarla konuştuğumuzda -size net söyleyeyim- 10 bine yakın bir
geçiş olduğu tahmin ediliyor ve hani, bir Suriye şantajı yapılıyor ya, bölgede
olan insanlardan en azı Suriyeli. Yüzde 20 kadarının Suriyeli olduğu
düşünülüyor; çoğunluğu Afgan, Türkiye’de tutunamayan insanlar.
Şimdi, bir de bu “135 bin” rakamıyla yapılan
şantaja “Yüz binleri iki üç günde buraya yığdık; ey dünya, istersek
milyonları yığarız.” şantajına delil olarak bugün Süleyman Soylu bir
açıklama yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bin özel
harekâtçının, Yunanistan tarafından yapılan geri itmeye karşı olarak Türk
tarafından insanları bu sefer Yunanistan tarafına iteceğini söyledi. İnanılmaz
bir durum bu çünkü orada insanlar zaten perişan ve şantaj malzemesi olarak kullanılıyor,
yem olarak kullanılıyor ve karşı taraftan hak ihlali yapılarak gönderilen
insanlara bu taraftan siz de demek ki “Karşı tarafa gidin.” diye ateş
açacaksınız. Hani “Zorla göndermiyoruz.” diyorlar ya, orada biz kime
gitsek “Zorla göndermiyoruz.” diyorlardı ama sanırım yeterli yankı
oluşturmadığını düşünüyor ki İçişleri Bakanlığı, bin özel harekatçıyla
Yunanistan’ın geri itmesine karşı bu insanları ortada bir yem olarak
kullanacak. Zaten biz o bölgede inanın ki çok üzüldük çünkü o bölgede o göçmenler
mahlukat olarak görülüyordu -iki taraf tarafından da- ölümlerine göz
yumuluyordu ve âdeta haşere gibi görülüyorlardı. Çünkü üzerlerine biber gazı
sıkılıyordu, açıkta bulundukları alanda su yoktu, son bir iki günde o bölgeye
tuvalet kabinleri getirilmişti ve büyük bir perişanlık yaşanıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Buna bir an evvel,
acil bir tedbir bulunmalı. İnsan üzerinden bu şantaj bir an önce bitirilmeli
diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
Yorumlar