Her röportaj öncesi muhatabın özgeçmişine bakar, muhatabın daha önce vermiş olduğu röportajlara göz gezdirme ihtiyacı hissederim. Ömer Faruk bey ile ilgili tüm bilgilerin derlenip toplandığı, inceleyip istifade etmenizi şiddetle tavsiye edeceğim kişisel bir bloğu var.

Gergerlioğlu’nun evlatlarına bırakacağı miras niteliğinde, kitap gibi bir blog.

Röportaja gelince.. Siyaset konusuna TAMAM dedik ve neredeyse hiç girmedik. Bol bol Sosyal Medyadan dem vurduk.

‘İnsanları tanımak denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur’ der Hz. Mevlana. Bu öğretiden yola çıkarak  şu kadarını söylemeliyim; bana kalırsa Ömer Faruk Gergerlioğlu ‘Aile Ocağı’ kültürünü devam ettiren modern bilgelerden. Okurken siz de Türk kültüründeki ‘Ocak’ denen bir insanı hissedeceğinizi ümid ediyorum. Türklerde ocakla ilgili gelenekler, birlik, bütünlük, sağlık, temizleyici, tedavi edici, bereket verici ebedîlikle ilgilidir.

Doktor Ömer Faruk Bey de bize mütevazi evinden ancak her kesime dokunarak şifa bulacağımız bir reçete sunuyor.

Hocam Merhaba, Okuyucularıma kişisel bloğunuzu tavsiye edeceğim. Bu sebeple sizi tanıyalım sorusunu geçmek istiyorum. 

Nasıl uygun görürseniz Deniz Hanım. (tebessümler eşliğinde nasılsınız faslı..)

Bir tweetinizde : “ Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın” konulu bir fotoğrafın altına: “bu fotoğrafa bakıp niye bu savaşın bitirip tüketmekten başka bir anlamı olmadığını anlarsınız. Analar aynı, bayraklar farklı..! Ölünce farkımız kalmıyor birbirimizden..! Çocuklarımızın tabutu yan yana duracağına, dirisi yan yana dursun. Eşitçe, kardeşce ve omuz omuza..!” demiştiniz.

 Sosyal medyadaki bu paylaşımınız neden suç sayılıyor?

Bunu anlamak çok güç. Bu paylaşımım sonrası işimden edildim ve hakkımda davalar açıldı, cezalar verildi. Suç(!)umuz barış istemekti. Hükümetin savaş konseptine geçtiği bir zaman diliminde her daim söylediğimiz barış talebini dillendirmemiz cezalandırılmamıza neden oldu. Bu konu hakkında yerli ve yabancı çok gazeteciye konuştum. Bu sözlerim karşılığında bunca mağduriyete uğramam karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı. İnsanların ölmesine dair paylaşım yapsaydım sanırım ödüllendirilirdim. Maalesef hukuk da siyasilerin icraatlarına göre kabuk değiştiriyor. Ben 27 yıllık bir hekim ve insan hakları aktivistiyim. Hayattan, eşitlikten, adaletten yana olmayacağım da neyden yana olacağım. Sorunlar yıkmakla değil, yapıcı olmakla çözülür. Ne acı ki bir çok kişinin alkışladığı bu sözlerim yüzünden iktidar sahipleri beni ağır bir şekilde cezalandırdı. Tabii ki bunda uzun yıllar boyunca insan hakları ve barış alanında yaptığım çalışmalardan rahatsız olan muktedirlerin kötü niyetleri vardı.

Ocak 2017de KHK ile 26 yıllık Göğüs  hastalıkları Uzman Dr. mesleğinizden siz de ihraç edildiniz? KHK ile ihraç edilen biri olarak siz ortak mücadele verildiğini düşünüyor musunuz? KHK ların iptali için sizce ne yapılmalı ki etkili olsun?

OHAL ve KHK hukuksuzluğunu, vicdansızlığını gözler önüne sermek için elimizden geleni yapmak zorundayız. En başta yapılması gereken; tüm mağduriyetleri belgelemek, unutulmayacak ve hesap soracak şekilde raporlamaktır. Ulusal ve uluslararası alanda mağduriyetleri duyurmak çok önemlidir. Bu konuda sözcüsü olduğum Hak ve Adalet Platformu, OHAL’in en önemli çalışmasını gerçekleştirdi. Ancak mağdurların, mağdur yakınlarının konuya yaklaşımı çok ürkekçe. Hakkınızı, hukukunuzu siz dile getirmezseniz konuya eğilen fazla olmaz. Ortak mücadele verilmiyor, herkes kendi camiasının sorunlarını görüyor. Halbuki en çok ortaklaşabileceğimiz bir zaman dilimindeyiz. Ancak konu gündeme getirilince bir cesaret oluşuyor ve kıpırdanma gerçekleşiyor. Bu konu sadece kendi mağduriyetimiz açısından değil, genel bir hak bilinci mentalitesi açısından değerlendirilmeliydi. KHK’lar bir gün iptal edilecek ama onları kabullendiğimiz sürece bu çok gecikecek. KHK’lar şu anda anayasal sınırları dışında uygulanıyor. KHK’larla anayasa ihlal suçu işleniyor. Yoğun, etkili, bıkmadan, usanmadan KHK’ların anayasal sınırlar dışında olduğunu haykırmalıyız. Bu, sonunda netice verdirecek olandır.

3 çocuğunuz var. Aile bireyleriniz ihraç sürecinden nasıl etkilendiler?

23 yaşında bir kızım, 21 ve 13 yaşlarında iki oğlum var. İkisi üniversitede okuyorlar. Oldukça üzüldüler. Üniversite eğitimleri sonrası benim durumum onları etkileyebilir, zira hukuksuz bir ortamda aile yakınlarınızın başına gelenlerle cezalandırılıyorsunuz. Akademik kariyer yapmanız, hakkınız olanı almanız artık hep babanızın siyasal görüşüyle alakalıysa orada adalet duygusundan söz edilebilir mi? Oğlum siyaset biliminde okuyor. Bana benziyor, siyasete ilgili ve yetenekli. Ama yaşadıklarım onun için inşaallah tedirgin edici olmaz, cesaret kırıcı olmaz. Kızım da psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünde okuyor ve yaşadıklarımdan maddi manevi etkilendi. Küçük oğlum ise bir keresinde işsiz kaldığım zamanlar sınıfta öğretmeninin babaların çalıştığı yeri sorarken ne cevap vereceğini bilemediği anları bana anlatmıştı. Onun yaşadığı üzüntüyü unutamam. KHK’lılar bunun gibi inanılmaz örnekler yaşadı.

Türkiye kutuplaşması bol bir ülke. Birlikte hareket edemeyecek kadar birbirimizi etiketliyoruz. Fakat sizin profiliniz her kesim tarafından benimseniyor. (Bunu, trolleri ayrı tutarak söylüyorum) Türkiye için gerekli olan bu birlikteliği toplum olarak nasıl sağlayabiliriz?

Ben yapı olarak hep birleştirici, uzlaştırıcı birisi olmaya gayret ettim. İnsanları anlamaya, sevinçlerini öfkelerini derinden hissetmeye çalıştım. Ortak hatalarımız konusunda empati yapmamamız ve hep kendi açımızdan görmemizle ilgili eleştirilerim çok oldu. Bu nedenle herkesi anlamaya çalıştım. Bu çok zor değil aslında… Kendi mahallemizden çıkıp dışarıyı hissetmeye, dinlemeye çalıştığımızda bunu başarıyoruz. Her farklı kesimin sorununu ortak paydada değerlendirmeye çalışınca herkes bizde bir şey buluyor sanıyorum. Düşen, zor durumda olan insana özel ilgim oluyor. Her ne kadar hepimiz insan olsak ve geçmiş hatalarımız olsa da mağduriyet anında eskinin hesabını soran değil, anın ilacı olmak zorundayız. Birlikte hareket etme kabiliyetini kimlikler üzerinden değil, hak ve adalet kriterleri üzerinden kazanabiliriz. Farklı kimlikleri ‘biz’den olmasa da her mağduriyetlerinde savunduğumuz zaman birlikteliği başarmış oluruz.

Türkiye’de sosyal medya hesapları erişim engeline takıldı. Halkın bilgi alması neden engelleniyor?

Türkiye, ifade özgürlüğüyle ilgili en kötü günlerini yaşıyor. 100.000 internet sitesi engellendi. Yöneticiler uluslararası çapta yaptıklarıyla öylesine utanç verici bir hal oluşturdular ki, birçok konuda Afrika ligine düştük. Toplumu tek merkezden yöneten, akıl almaz derecede algı operasyonları yapan, insan aklıyla dalga geçen bir zihniyet ile karşı karşıyayız. İnternet, insan aklının ürünü ve maalesef şu anda iktidar adına engelleniyor. Suyun akışına ters yönde akıntı oluşturmaya çabalamak gibi bir mantıksızlık bu. Toplum, Orwell’ın 1984 kitabında anlattığı gibi, büyük abiler tarafından yönlendirilmeye çalışılıyor. Bunlar hep insan tabiatına ve değişimine aykırı işler. Sırf iktidar olmak için yapılan bu işlerin, insani istekler karşısında uzun süreli olamayacağını düşünüyorum.

Bir gündem olduğunda sosyal medya anında tepki geriyor. Örneğin son olarak  ‘T A M A M’ kelimesi listelerde ilk sırayı aldı. Sosyal medyada gündem olan bir konunun hayatımızdaki yaptırımı nedir?

Sosyal medya, maalesef oldukça az bir oranda gerçek hayata değiyor. Sosyo kültürel nedenlerden dolayı bu böyle. Ama sürekli daha çok etkileme yönünde ilerleyecek. Çünkü gittikçe artan bir digital çağ zamanındayız. Bıkmadan, usanmadan “fakirin medyası” dediğimiz sosyal medyayı daha etkin kullanmalıyız. Çünkü ne kadar engellense de, orası şu an en özgür ve güçlü olabildiğimiz bir alan. Bazen sosyal medya gerçek etkinliğini yapıyor ve saraylardan bile açıklama geliyor. Bunu ‘T A M A M’ kampanyasında gördük. Demek ki  hedefi 12’den vurduğunuz anda sosyal medya,  ülke gündemini etkileyebilecek.

Ömer Faruk Gergerlioğlu, mağduriyetler için marka bir isim oldu artık. Geçmişte de Mazlumder raporları ile gündeme gelmiştiniz. Sosyal medya paylaşımları yapanlar için önerileriniz var mı? Daha çok kişiye nasıl ulaşabilirler?

İnsanların derdini paylaştığınızda karşılık bulursunuz. Acı çeken insana karşı merhamet hissetmeye çalışırım. İnsanların sıkıntılı anında onlara yardımcı olmanın hem insani bir erdem hem de Peygamberimizin (S.A.V.) en önemli öğütlerinden biri olduğunu unutmamaya çalışırım. Mağdur insanları dinlerken çoğunlukla göz yaşlarımı tutamamışımdır. Ağlayarak kaleme almışımdır bu dramları. İnsanların derdiyle dertlenmek ve çözüm bulunca hayır dualarını işitmek, inanılmaz mutluluk verici bir şey benim için. İnsan hakları savunuculuğuna başladığımda, bu işin benim yapıma çok uygun olduğunu düşünmüştüm. Acıları empati yaparak hissedenler çok kişiye ulaşır, en inanılmaz sorunlara çare bulabilir. Bu konudaki samimi gayret, mutlaka meyvasını veriyor. İnsan hakları alanında çalışmayı herkese tavsiye ederim. Zira, çok defa hatanızı görmeyi sağlıyor ve haksızlığa karşı erdemli insanlarla birlikteliğe doğru itiyor sizi.

Paylaşımlarınızın önemli bir kısmı, KHK’lıların mesajlarını yaymak üzerine yoğunlaşmış gibi görünüyor. İş arayan, dua isteyen, cezaevine çocuğuyla giren kadınların haberlerini, haber sitelerinden önce sizin sosyal medya hesabınızdan takip ediyoruz. Bu konuda hitap ettiğiniz kesimin bireysel olarak yapması gereken şey nedir?

Bu konuda bana OHAL süreci sırasında çok mesaj geldi. Elimden geldiği kadarıyla hep ilgilenmeye çalıştım.Bunları dile getirmek önemli, topluma duyurmak için her yolu kullanmak çok önemli. İnanılmaz derecede üzücü mağduriyetler var. İnsanlar dertleriyle ilgilenince, kendilerini size daha yakın hissediyorlar. Bunun için sadece sosyal medya değil, her türlü sivil ve hükümet kuruluşuna başvurmalı. Hukuki yollar, bıkmadan usanmadan zorlanmalı. Mağduriyetler için organizasyonlar yapmak lazım. İş bulamayan, hakkını savunamayan insanlar için hukuki yardım fikirleri oluşturmalıyız, çareler üretmeli ve geliştirmeliyiz. Önemli bir dağınıklık var. Mağdurlar çaresiz ve kurbanlık koyun gibi beklerse eğer, onları imha eden çok olur. Bir şey beklemeden çareyi bizler bulmalıyız.

Kişisel internet sitesinde Ömer Faruk Gergerlioğlu arşiviniz sizin hakkında tam bilgi edinmemizi sağlıyor. Şiir de yazıyorsunuz, yurt içi ve yurt dışı izlenimlerinizi de paylaşıyorsunuz. Barış, hak ve adalet platformunda söz sahibisiniz. Özel hayatınızda neler var?

Oldukça tez canlı bir insanımdır. Üretmeye, sözümde durmaya çalışırım. Eleştirmektense hayatın içinde alternative olanlardan olmaya çalışırım. Her konuya iyimser açıdan bakarım, eleştiren ve karamsar yönden bakmadığım için yanıldığım da oluyor. Ama iyi niyeti ve olumlu bakış açısının çok değerli olduğunu biliyorum.  Duygu dünyamın da şiire yönelik olduğunu hissediyorum. Yoğun hayatımın arasında fırsat buldukça şiir de yazıyorum. Seslendirdiğim şiirlerim de var. Sivil toplum alanında yurt içi ve dışı tecübelerim epey oldu. Bazen sabırsız, bazen umut peşinde oluyorum. Özel hayatım için Rabbimden dileğim, bana bir 24 saat daha bahşetmesi oluyor. Çünkü bazen zamanla yarışıyorum. Zaman çok değerli bir hazine. Ali Şeriati’nin de dediği gibi… ”Yapılacak çok iş var ve zaman çok kısa…”

Özel hayatımda ev işlerine yardımcı olurum, güzel yemek ve çay yaparım. Çok konuşan değil çok dinleyenimdir.  Manzaralı yerleri, güzel sözleri, hikmetli meselleri okumayı, dinlemeyi çok severim. Çocuklarıma öz güven aşılamaya çalışırım. İç dünyamın sesini dinlediğim zaman rahatlar ve mutlu olurum.

Teşekkür ederim.

Teşekkürler..

Yenihamle.com / Deniz Zengin

Yorumlar