14 Ağustos 2020

ÖZGÜR PLATFORM / Nurcan Baysal

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) boyunca çıkarılan 37 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile on binlerce kişi görevinden ihraç edildi, gözaltına alındı yahut tutuklandı ve yüz binlerce insanın pasaportu iptal edildi.

Ocak 2020’de yayımlanan OHAL Komisyonu Raporu’na göre OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile  en az 

125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edildi, 

270 kişinin öğrencilikle ilişiği kesildi, 

2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatıldı, 

Bin 213 personelin rütbesi alındı,

234 bin 419 pasaport iptal edildi.

OHAL süresince 6 bin 81 akademisyen ve üniversitelerin idari kadrosundan bin 427 personel ihraç edildi. Böylece yargısız bir şekilde işlerinden, üniversitelerden atılan, KHK’lılar dediğimiz büyük bir kitle oluştu.

Geçen ay kıymetli bir rapor yayınlandı. KHK’lıların her daim yanında olan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu tarafından hazırlanan raporda sadece Türkiye’deki KHK’lılar değil, ülkesini terk etmek zorunda kalmış KHK’lılarla da görüşüldü.

Rapor, Temmuz-Eylül 2019 tarihleri arasında, Türkiye’nin 81 ilinden 3 bin 104 kişi ve dünyanın 33 ülkesinden 201 kişinin katılımıyla hazırlandı. Raporda KHK mağdurları yaşadıkları sorunlar ve toplumsal dışlanmayı anlatıyorlar.

Raporda bir KHK’lı şöyle diyor:

“Çalıştığım işyeri kapatıldı. Çalışma lisansım iptal edildi. Mesleğimi yapamıyorum. Simit satıyorum. Aç kaldım aç! Suçsuz yere mağdur edildim. Çocuklarımın rızkı gasp edildi. Ailemden ayrılıp yurt dışında yaşamak zorunda kaldım. 3 yıldır çocuklarımı göremiyorum. 2,5 yaşındaki çocuğumu hiç göremedim. Bir anda işsiz ve vasıfsız ilan edildik. Bir anlamda sosyal bir soykırım… Çalıştığım şirkete atanan kayyım tarafından işten çıkartıldım. İşten çıktıktan sonra e-devletteki çalışma bilgilerimde şüpheli yazıldı. Yeni doğan bebeğim ve çalışamayan eşimle birlikte işsiz ve ortada kaldık. Benim ailemin hayatı ve yaşama şansımız kalmadı. Yok olduk. Hangi birini yazayım bu alana sığmaz. Sivil ölüme mahkûm edildim. Diri diri gömdüler. Polis kötü davranma konusunda hakikaten uzmanlaşmış. 19 Temmuz’da okula gittim. O bakışlar yetti hocam…”

“O bakışlar yetti hocam” sözü aslında hepimize yönelik bir söz, toplum olarak üstümüze almamız gereken bir söz. Son 4 yılda tanıştığım, karşılaştığım birçok KHK’lı ile konuştuğumda, onları en çok yaralayanın işsiz kalmaktan çok toplum tarafından dışlanmak olduğunu belirtiyorlar. Sadece devlet değil, yakınları bile onlara sırtlarını dönmüş durumda. Arkadaşlar, komşular, akrabalar, hatta bazen kendi ailen sana sırtını dönüyor. Çoğu bir anda yapayalnız kalmıştı. “Nefes alamıyorum” diyenler, “hayatım artık zindan oldu” diyenler, ölmek isteyenler. Tutuklu olmayanlar kendilerini şanslı sayıyordu.

Böylesi bir dışlanma beraberinde topluma karşı müthiş bir güvensizliği de getiriyor. Ekonomik sıkıntılar, psikolojik sorunlar, itibarsızlık, dışlanma, iş bulamama, sosyal çevrenin dağılması, sosyal güvencesizlik, sağlık sorunları, ailenin dağılması, çocukların korunma altına alınması… Bu insanların yaşadıkları sıkıntılardan sadece bir kesit. Yine 2018 yılında yayınlanan “15 Temmuz 2016 Sonrası OHAL’de Yaşanan Toplumsal Sorunlar Ve Hak İhlallerinin Sosyal Boyutları” raporunda bir KHK’lı şöyle söylüyordu:

“Eşim iddianame olmadan hâlâ tutuklu… maddi ve manevi olarak bitmiş durumdayız. Nefes almak yaşamaksa, yaşıyoruz.”

Nicedir ülke koca bir karanlığa gömüldü. Bu karanlıktan çıkar mıyız, nasıl çıkarız, biz görür müyüz aydınlığı bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: İnsan insana omuz verendir, insan insanın sesini duyandır, insan insanı yalnız bırakmayandır, aşını paylaşandır. Hiçbir şey yapamıyorsa, hal hatır sorandır.

Bugün Türkiye’de KHK’lıların bu durumu bizlerin de toplum olarak aynası aslında. Zalim olan sadece bu devlet değil, toplum olarak bizleriz de. Komşumuz, arkadaşımız, akrabamız, öğretmenimiz, doktorumuz, üniversiteden hocamız… “yok olurken” kendimizin ayakta kalacağını sanıyorsak yanılıyoruz, çok yanılıyoruz.

14.08.2020

Yorumlar