16 Eylül 2020

OCAK MEDYA

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. “Türkiye’de maalesef insan hakları ihlalleri yoğun bir şekilde yaşanıyor.” diyen Gergerlioğlu, şunları söyledi:

“Biz de insan hakları ihlallerine karşı önemli bir mücadele yürütüyoruz ama sadece bize karşı olan ihlaller değil, herkese karşı olan ihlallere karşı durmamız gerekiyor. İnsan hakları bu demek. Bu toplum bunu mutlaka öğrenmeli çünkü toplumumuzda ‘Ayağına bastığın zaman feryat etme huyu var.’ Başkasının ayağına basıldığı zaman seyretme huyu var. O yüzden bizim insan hakları duyarlılığı kazanmamız lazım toplum olarak. Bu tür menfi olaylara karşı bizim bir gerçek bir duyarlılık göstermemiz lazım.

Azınlıkta olan bir gün Kürt olabilir, bir gün Alevi olabilir, bir gün Rum olabilir, bir gün Ermeni olabilir, bir gün Yahudi olabilir, bir gün bir KHK’lı olabilir, bir gün bir Suriyeli olabilir. Azınlıkta olan her zaman büyük bir tehdit altındadır ve linç edilme adayıdır. O yüzden bizim azınlıkta kalanları korumamız ve onların hakları konusunda bir pozitif yaklaşım içinde olmamız gerektiği apaçık ortada.

Bütün bunlar ülkede toplumsal barışı zedeleyen, rahatsız eden hususlar çünkü biz bu toplumda beraber yaşıyoruz. Türküyle, Kürtüyle, sağı, soluyla, dindarı Ateisti ile, Alevi- Sünnisi ile her kesimden insan beraber yaşamak zorunda olduğu topraklardayız. Kimsenin bir yeri terkedip gitme zorunluluğu yok, hepimizin buna karşı olması gerekiyor, bu anlayış ile devam etmek zorundayız.

Türkiye’de bu kadar gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde hukuksuzluk yaşanırken bütün bunları bile yetersiz görerek Anayasa Mahkemesi Başkanı’na biçimsiz bir şekilde, hukuk dışı bir şekilde, adab dışı bir şekilde, terbiye sınırlarını zorlayacak bir şekilde yüklenmek maalesef bu devrin ruhu oldu. Çünkü bu devirde açıkçası hukuksuzluk alabildiğine artmış durumda. Zorbalık alabildiğine artmış durumda, vicdansızlık alabildiğine artmış durumda ve biz tüm bunlara karşı tüm gücümüzle gayret sarfediyoruz.

Cumhurbaşkanı kendisine yönelik iddialar karşısında bir çok dava açmış. 2019 yılında 36 bin soruşturma açılmış Cumhurbaşkanı’na yönelik ifadelerden dolayı. 12 bin küsür yargılama yapılmış, 3 binden fazla da cezalandırma yapılmış. Düşünün Cumhurbaşkanlığı makamı kendisini o kadar yüksek bir makamda görüyor ki o kadar milletin ifade özgürlüğü kısıtlanmış ki mahkemeler işi gücü bırakmış ve bunun için yeni yasalar çıkmış.

  1. madde çıkmış ve Cumhurbaşkanını eleştiren her sözü için soruşturmalar, yargılanmalar, cezalandırılmalar olmuş. Bu da ülkedeki ifade özgürlüğü ile ilgili sıkıntılı durumu gösteriyor. Bir ülkede demokrasinin göstergesi o toplumda vatandaşların yöneticileri rahat bir şekilde eleştirebilme özgürlüğü iledir.

Savunmada özgürlük istiyoruz ama muktedirler öyle bir şey istemiyorlar. Sanıkları zorbalıkla eziyorlar, mahkemelerde en adil olmayan yargılamalarla yargılayıp zindanlara atıyorlar. Yüzbinlerce insan sorgulanıyor ve zindanlara atılıyor. OHAL döneminde 600 bin soruşturma açılmış, 300 bin yargılama yapılmış ve 100 bin tutuklama kararı verilmiş ve cezaevleri ağzına kadar dolmuş durumda ve bu yüzden de bir çok dramlar oluştu. Bunu da hepimiz biliyoruz.

Bütün bunlar olduktan sonra hırsını alamayan, hızını alamayan iktidar bu sefer de bu sanıkları savunan avukatlara yöneldi ve avukatlar şu anda itibarsızlaştırıldıkça itibarsızlaştırılıyor. Demokrasi ve hukukun eline kazmayı, büyük bir darbeyi vurmak demektir. Yusuf Bilge Tunç 400 günü aşan bir insan var kaybedilmiş, ortadan kaldırılmış. Yaşıyor mu ölü mü bilmiyoruz?Reklam

Gülistan Doku, kaybolmuş bir genç kadın maalesef hala bulunmuyor. Mehmet Bal, kaybolmuş bir Batman’lı insan, halen bulunmuyor. Diğer birçok kayıp ve işkence vakası yine maalesef devam ediyor. Ey toplum bu duyarsızlığı bırak! Ve Yusuf Bilge Tunç nerede sorusunu en önemli soru olarak sor, en önemli olay olarak gör diye topluma da seslenmiş oluyorum.

Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı iflas etmiş durumda. Artık kimse onlara inanmıyor. Her gün bana Adalet Bakanlığı’nın kurumlarından şikayet geliyor ve her gün cezaevlerini arıyorum, cezaevi müdürlerini, savcılarını arıyorum çünkü cezaevlerinde salgın çok artmış durumda.

Her cezaevinde neredeyse korona vakaları var çünkü gereken önlemler alınmadı. 1 Haziran’dan itibaren çok işler gevşetildi ve şuanda cezaevlerini korona hastalığı sarmış durumda. Son derece sıkıntılı bir hal almış durumda maalesef. Biz bütün bunların bitmesi gerektiğini söylüyoruz.”

Yorumlar