2012-04-30 00:00:00

1 mayıs'ta anti kapitalist Müslümanlar da yürüyor

 

 

Anti Kapitalist Müslüman gençler denen bir grup, Has Parti’nin de destek vermesi ile dün 1 Mayıs’ı kutladı. Fatih camisinde gıyabi cenaze namazı kılan topluluktan bir kişi “Emekçi kardeşlerimizin yanında olduğumuzu göstermek, AVM veşantiyelerde ölen kimsesiz işçilerin yanında olduğumuzu göstermek istedik. Onurlu bir mücadele içinde olduğumuzu göstermek istiyoruz. Bu ilk oluyor, devamı gelecek” demiş.

 

Türkiye’de emek, iş sorunlarına hep solcular sahip çıktı. İslami kimlikli kişiler ise klişe sözlerle sömürünün islam’da olmadığını söylemekten öteye gidemediler. Sosyalizm tüm dünyada gücünü kaybedip, kapitalist rüzgarlar eski solcuları bile silip süpürünce, daha çok zenginleşmeyi ideal hedef haline getirmekten başka çare olmadığına herkes ikna oldu. Ama sömürü bitmedi. Siyasi ve sosyal sorunlara İslamcılar sorun bölgelerinde olsun olmasın hep geç kalarak müdahil olmayı alışkanlık haline getirmişti. Filistin’de Marksistler yıllarca Filistin halkının sözcüsü olmuştu. Bunun bedelini de ödemişlerdi. Ancak daha sonra o topraklara yabancı ideoloji, 68 rüzgarlarının gücünü de kaybetmesi ile sahneyi İslamcı hareketlere bırakmışdı. Türkiye’de de İslamcıların müdahilliği farklı olmadı. Kürt sorunu konusundaki haksızlıkları gündeme getiren ilk sol hareketler oldu. Bundan 40 yıl önce Kürt sorununu İslamcılar “İslamda kavim farklılığı yoktur, Müslümanlar kardeştir”sloganı ile karşılamaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Bu tabiî ki hiçbir fonksiyon icrasına yol açmıyordu. Ne zamanki aktif bir şekilde söz söyleyip konunun çözümü için sözlü ve fiili müdahalelere başladılar işte o zaman söz sahibi olmaya başladılar. Ermeni meselesinde de ittihatçıların yaptığı suçları görmezden gelme anlayışına yıllarca bürünen dindarlarımız son yıllarda başlarını kaldırıp olayın iç yüzünü görmeye başladılar. Aslında adalet sizden olmayana yapılan haksızlığa en başta müdahil olabilmektir. Adalet iddiasında bulunan bir dinin mensupları için herkesden önce bu haksızlıklara müdahil olma zorunluluğu vardı. Şimdi de bir başka önemli konuda iş dünyasındaki haksızlıklara karşı İslami kesimden somut bir müdahillik geliyor. Zamanında emperyalist 6. filonun askerlerini korumaya çalışan dindarlarımızın yerine şimdi çağdaş dindar Müslümanlar ezilen, hakkı gaspedilen işçiler için 1 Mayıs’a katılıyor. Bu hakikaten önemsenmesi gereken tarihi bir çıkıştır. Dindarlar artık geç kalmış da olsalar bir başka toplumsal meseleye daha müdahil oluyorlar. 1 Mayıs’ta “Kapitalizmle Mücadele Korteji” adlı bir kortej oluşturan grup, Kürtçe, Ermenice, Arapça ve Türkçe olmak üzere 4 farklıdilde ''Kölelere Özgürlük'' pankartları taşıyarak yürüyorlar. Bu hakikaten dindarlar için yüz akı bir durumdur. İşçi haklarına “Peygamberimiz de işçinin hakkını alın teri kurumadan veriniz derdi” demekten ve bu hadisi tekrarlamaktan başka bir iş yapmayı düşünmeyenler için yeni bir atılımdır. Bu girişim desteklenmeli, önü açılmalı ve geliştirilmelidir.

 

Ali Şeriati tüm yazılarında, konuşmalarında islamı kabukta yaşayan, öze indiremeyen dindarı eleştirmiştir. Şekli ibadetleri yerine getiren ve fakat işçisinin hakkını yiyen “hacı”yı şiddetle eleştirmiştir. İslamın özünü anlamayan, böylesi bir dini anlayışın, geleneğin artmasının gerçek dini anlama ve anlatmaya büyük zarar verdiğini söylemiştir. Din’i gerçek insan üreten bir fabrika gibi gören Şeraiti , insanın özgürleşmesinin doğa, toplum, tarih ve nefsindeki şeytani engellerden sıyrılmayla olacağınısöylemiştir. Ebu Zer’in samimiyeti, zühdü, takvayı resulden görüp hayatıboyunca bir idealist gibi uygulamaya çalıştığını görmüş ve Şeraiti onu idolleştirmiştir. Ali Şeraiti hakikaten kendisi de Ebu Zer gibi yaşamış, hayatıboyunca haksız fiilleri eleştirmiştir. Mısır’da harika gibi gösterilen piramitlerin işçilerin kanları ile inşa edildiğini görünce mazlum işçilerin mezarları başında tarih boyunca zulme uğramışlarıkardeşi bilip, tüm kölelere serenatlar söylemiştir.

 

 

Ali Şeriati’nin söylemini tekrar diriltme zamanıdır şimdiki zaman. İslam’ın mazlumun müstezafın yanında durması gerektiğini artık sadece kitaplarda okumakla yetinmeyip bu gibi somut fiillerle icraata geçirmeliyiz.

 

İş dünyası da tabiî ki ütopik sloganlar gibi görüp eleştirdiği bu çalışmalarıgirişimleri

hemen dışlamamalıdır. Üretim kolay iş değildir zulmetmeden, işçinin hakkını yemeden de helalinden para kazanma yolu vardır ve somut örneklerle bunu tüm iş adamları bilir. Aslında iş dünyası da kendi aralarında birbirine zulmedebilen bir dünyadır. İşçisine yaptığı zulmü, iş yaptığı diğer esnafdan görebilen işveren zamanla bu söylem ve eylemlerin ne kadar önemli olduğunu anlayacaktır.

 

Artık bu toplumda İslami hassasiyet sahibi kişilerin ayağı suya eriyor ve kendilerinden başkalarının meselelerinin de çok önemli olduğunu görüp, söz söylüyorlar. “Kol kırılır yen içinde kalır” demeden Kürt sorununda , Ermeni sorununda, işçi sorunlarında kendi camialarının da yanlışlarını eleştiriyorlar. Bu tarihi bir kavşak noktasıdır. Dar çerçevelerden kurtulup hayata müdahil olma girişimidir bu ve çok hayırlıdır. Kendisine ve tüm insanlığa yönelik çok önemli bir çabanın çok önemli ilk adımlarıçok önemli bir ülkede atılmaktadır artık.

Yorumlar