2012-04-13 00:00:00

1000  yıl sürecekti, diğer  darbeciler de sıraya girdi

 

28 Şubat  soruşturması  aradan geçen  15  yıl  sonra başladı. Darbelerin meclis  değişikliği  makyajı  ile  yapıldığı  bir  gelenekten  gelen  bir  Cumhuriyet’iz. Başta  direksiyonu elinde tutanlar sureten  seçilenlerin  eline  vermişlerdi ve  kafalarına  estiği  zamanlar  bir omuz  darbesi ile  direksiyona  geçiveriyorlardı. Bazen de  muhtıralarla  kaş  göz işareti  yaparak  bunu  sağlıyorlardı.

 

 

28  Şubat hazırlıklarına  1992’lerde  başladıklarını  söyler  Oramiral Güven Erkaya. Ardından Batı çalışma grupları kurularak  halkın  iradesini  dinamitlerler. Bir gün  yakalarına yapışılıp  hesap  sorulacağını  hiç düşünmemişlerdi. Zira böyle bir  gelenek yoktu. Bu sürecin  başlatılabilmesi  referandum  ile  olmuştu. Referandumun  niçin  çok  önemli olduğu  şimdi ortaya  çıkıyor. Zira  12 Eylül’den  sonra  28 Şubat  paşaları da yargı önüne çıkmaya başladı.

 

12 Eylül  için  halkı anarşi bahanesi  ile kandıran  cuntacı paşalar,  28 Şubat’a  zoraki  kılıflar  bulmaya çalıştılar. Birilerinin  zaafını kullanmaya çalıştılar. Ama bu sahtekarlıklar tutmadı . Halk kısa  bir süre sonra  devrilenlerin  gömlek  çıkaran türü de olsa takipçilerini  iktidara  getirdi. 1999  seçimlerinde  28 Şubat ile  ilgili  halkın  tepkisi  beklemiş ve göremeyince hayal kırıklığına uğramıştım. Zira depolitize halkın büyük bir çoğunluğu Apo’nun yakalanması,   Bülent Ecevit’in popülarize edilmesi gibi faktörlerden etkilenerek darbecilerin istediği bir hükümeti başa getirmişti. Klasik İslami gruplar da geleneksel reflekslerini göstermiş başlarına darbe açan bir partiden uzaklaşarak merkez  partileri destekleme yönelişlerine geri dönmüşlerdi. Fakat darbecilerin kötü  niyetleri  nimeti paylaşma anlamında  bir yağmaya dönüşünce yani maskeler düşünce halk  bu  sun’i zorlama iktidardan  uzaklaşarak belediyeciliğinden  tanıdıkları  Tayip Erdoğan’a yönelmişti. Halkın 28 Şubat’ın  rövanşı alınsın diye  bir derdi  yoktu. Ama 28 Şubat’ın zorunlu sonucu yağmacılığın  oluşturduğu bunalımdan  bir  kaçış gerçekleşiyordu. Aslında daha  o günlerde  yenilmiş olan  darbeciler  “28  Şubat 1000 yıl  sürecek” diyerek yeni  darbeler planlamaya başlamışlardı bile. Ama artık miatları dolmuştu. İyi bir istihbarat  çalışması  ile  takip edilince de komik ve acemi darbeci halleri  ortaya çıkmış, tel tel dökülmüşlerdi. Ortaya çıkan darbe günlükleri Dalton kardeşlerin aralarındaki konuşmaları anımsatıyordu. Zoraki Cumhuriyet  mitingleri de  ölmüş darbeci zihniyeti canlandırmaya yetmedi ve 27 Nisan muhtırasındaki güçsüz  reste  rest karşılığını alınca bu, onlar için yenilginin  ilanı oldu.

 

Demokrasi  bir  süreç oldu. Dindarlarımızın  sorgulanmasını akılarına bile getirmedikleri  28 Şubat sorgulanabilir  hale geldi. Darbeciler  evlerinden alınıp gözaltına alındı. Çevik Bir gibi birisi  gözaltına alınabiliyorsa  bunun  tutuklamaya  döneceği  ve  diğerlerine de  sirayet  edebileceği kolaylıkla  öngörülebilir.

 

28 Şubatçılara  bu  tokadı  hükümet  attığı adımlarla kolaylaştırmıştı. Darbecilerin yargılanmasının  önü açılamıyordu. Referandum öncesi nice asker  kişi  hakkında suç duyurusu yapılmıştı  ve  fakat  bunlar gülünç bir şekilde Genelkurmay   hukuk  müşavirliğine gönderilmişti ve  oradaki  akıbetini de herkes biliyor. Darbe soruşturmaları   demokrasi adına önemli kazanımlardır ve  insan haklarına uygun  bir anlayışın yerleşmesi için başarılmış adımlardır. Ama halkın da güç siyasetine, zorbalığa  boyun eğmemesi  yönünde kendisini toparlaması gerekir. Yoksa hasbelkader  tek başına iktidara gelen bir yapı olmasa bunlar başarılamazdı.

 

Milyonlarca kişinin  bedduasının  hesabını  öte dünyada  vermeden önce  hesap verme gerçeği ile  bu dünyada  karşılaşmaları darbeciler için iyidir. Şimdiki ve istikbaldeki  darbe heveslileri için de iyidir. Sırada  mağdur  milyonlarca  başörtülüye “o zaman Suudi  Arabistan’a gidin” diyen  ve  darbenin  baş destekçisi Demirel  vardır. Darbe mağduru gibi görünüp darbecilerle iş tutma maharetini çok iyi kullanan Güniz sokak sakini de dünya gözü ile hesap verme gerçeği ile karşılaşmalıdır. Zira o sürecin gizli kahramanıdır. Cumhurbaşkanlarının  yargılanması için  devlete ihanet suçu işlemeleri gerekiyormuş. Devleti ve milleti 2001 yılı  Şubat ayında perişan  durumda bırakan sürecin destekleyicileri daha neye ihanet etmiş olsunlar. Demirel çok suçludur, zira askerlerle o kadar karşılaşıp   daha sonra onlarla  kol kola girme suçu da işlemiştir. Devlete ve millete  daha nasıl ihanet edilsin? Gözaltına alınanların evlerinde yapılan aramalar ve ifadelerden sonra Demirel ile ilgili şok gerçeklerin ortaya çıkacağını sanıyorum.

 

Çok can yaktılar. Çok genç kızın gözyaşlarını akıttılar. “Adam “ etmeye çalıştıkları halkı   ikna odalarında  tornalardan geçirmeye çalıştılar, ama başaramadılar. Çok  beddua aldılar. Şimdi “rövanş mı?”  diyorlar , “hayır adalet arayışıdır” ve öyle olması gerekir. O zalimlik yapanlara haddi aşıp  zalimlik yapılmasına 28 Şubat’ın mağdurlarının gönlü razı olmaz. Sadece hak ettikleri cezaya bu dünyada adil bir soruşturma sonucu çarptırılsınlar yeter. Bir de öte dünyada  verecekleri ağır   bir hesap var. O zaten  başka  bir  mevzu.    

 

27 Nisan mıhtıra  sahiplerinin de sanırım paçası tutuşmuştur. Bir gece yarısı kalkıp saçma sapan satırlar karalayıp bunu Genelkurmay’ın sitesine  koyup “muhtıra verdim” saçmalığına kapılanlardan da hesap sorulmalıdır. 27 Nisan  muhtırası  aslında  sonun  başlangıcı değil sonun kendini ilan ettiği bir  çabaydı. Zira  sert  bir  karşıklık  almaktan başka  bir kaderi yoktu ve öyle oldu. Halkın da bu süreçten zalimlerin aslında çok güçsüz olduğu yönünde bir ders çıkarması gerekir.

Yorumlar