2014-12-17 00:00:00


Cemaat yayın organlarına yönelik tahşiye operasyonu haberi  inanılmaz bilgilere vakıf olduğu izlenimi bırakan twitter fenomeni Fuat Avni'den geldi. Beklenen operasyon canlı yayınla Türkiye'nin gündemine oturdu.

Dün Cemaat'in kendisi için tehlikeli buldukları hakkında sahte delil ürettiği iddia ediliyordu. Hizbut Tahrir'den Balyoz'culara kadar birçok kişi bu iddiaları gündeme getirdi. Cemaat yıllardır sürdürdüğü “tedbir” politikalarını zamanla olası tehdit olarak düşündüğü gruplara da yöneltmiş demek ki. Ancak bu eğilimi eksene alarak yapılan operasyonun sonucu   ciddi ithamlara göre havada kalmaya mahkum. “Dağ fare doğurdu” dense yeridir. Gazete genel yayın yönetmenini devlet düzeni değiştirmek için kurulmuş bir yapının organizatörü gibi göstermeyi kimse ciddiye almadı. Medyaya yönelik bir operasyon  basın özgürlüğüne yönelik bir susturma harekatından başka bir şey olarak algılanmadı, algılanmazdı da. Dumanlı ve Karaca'yı Türkiye'yi daha fazla mahcup etmeden serbest bırakmalılar.
Erdoğan, Gülen savaşı daha uzun süre bitmeyecek gibi. Şimdilik güç Erdoğan'ın elinde ve istediği isimlendirmeyi de  operasyonu da  yaptırıyor. Cemaat'in kökünü kurutmaya niyetlenmiş durumda. Cemaat şimdi güçsüz olduğu için savunmada ve fırtınanın dinmesini bekliyor. Yılların büyük emeğiyle kurulmuş Cemaat bu sarsıntıyı en az zararla kapatmanın peşinde ancak burnundan soluyan Erdoğan her yerden saldırıyor. Ama sonunda  Erdoğan,  bu mantıkla  kökleşmiş bir cemaati imha edemeyeceğini geç de olsa öğrenecek.
Dün Ahmet Şık ve Nedim Şener'e yapılanın çok yanlış olduğunu şimdi Cemaat mensupları da çok acı bir tecrübeyle anlamış durumda ama gerçekten kalıcı olarak bu “tedbir” ve abartma huylarından vazgeçecekler mi? “Tedbir”'i abartmanın vahim hatalara ve kul hakkı çiğnemelerine yol açtığını  görmeleri kalıcı bir sorgulama ve değişime yol açabilecek mi? Bugün Erdoğan, gazete operasyonu yoluyla sindirme taktiğinin  komik olduğunu, tutmayacağını bakalım ne zaman görecek? Gelişmeler abartılı operasyonların dün Ergenekon'da olduğu gibi tutmayacağını,  suçluyla suçsuz karışıklığına yol açacağını gösteriyor. Bu özeleştirilerin, sorgulamaların her iki cephede de  kalıcı olarak yapılabileceğini pek sanmıyorum.
İki cepheden birisini mi seçmek yoksa her ikisinin de doğru ve yanlış yanlarını görerek eleştiri yapmak mı  gerekir? Gülen, Erdoğan kavgası her iki taraf için olması gerekendi, çünkü hatalarını, yanlışlarını görmeleri gerekiyordu. Son olaylar bunu sağlıyor ve anlaşılan devam edecek olanlar  da hataların hissedilmesine yardımcı olacak. Yanlışta ittifak vardı ve bir gün bu ittifakın dağılacağı kaçınılmazdı. Yaptığı hatayı bugün yaşayarak öğrenenlerin yanında durmak ve öz eleştiri yapmasına yardımcı olmak gerekir. Bununla birlikte gücü eline geçirenin istediğini yapmasına karşı çıkmak gerektiğini ama sadece güce karşı çıkmak için tepkisel refleksler vermenin de yanlışlığını görebilmeliyiz. Mazlumun yanında dururken  onun da hatasını yüzüne söylemek gerektiğini , zalimin karşısında dururken onun hakkaniyete aykırı olmayan  icraatlarına  aynı tepkiselliği göstermemek gerektiğini unutmamalıyız.
Herkes zamanla adaletin, insan haklarının ve herkes için özgürlük istemenin değerini anlayacak. Bunlar acı dersler,,, eski düşmanları, küsleri bir araya getiren olaylar yaşanıyor ama bu olayların asıl hayırlı sonucunun kalıcı bir ilkesellik olması gerektiğini artık herkes kabul etmeli ve gereğini yerine getirmelidir.

Yorumlar