2012-04-20 00:00:00

28 Şubat’ın asıl faili kim, kimleri yargılayacağız? Önemli bir tartışma var. 28 Şubat’ın asıl failleri kimlerdir? 28 Şubat’ın medya, sermaye, STK vb. ayakları da yargılanmalı mı? 28 Şubat’ın kim tarafından yapıldığı medyada ilk olarak Velfecr.com sitesinde yayınlanan bir belge ile ortaya çıktı. Çevik Bir’in Middle East Quarterly adlı bir dergide yazdığı makalesinde İsrail’lilere dinci iktidarı yıkmayı “sizler, İsrail’liler için yaptık” ikrarı ortaya çıkıyordu. D-8 girişiminden dolayı iktidarın ipinin çekildiğini, saldırmaya hazır güçlerin önüne yem olarak atılmasına göz yumulacağı anlaşılınca cuntacılar da gerekeni yapmıştı. Ardından Cengiz Çandar, darbenin Amerika, İsrail ortak yapımı olduğunu bildiğini ifade ediyordu. “ABD post-modern darbeyi destekledi. Meğer 28 Şubat’tan iki hafta sonra, 12 Mart cumartesi günü Washington’da Dışişleri Bakanı Albright’ın çağrısıyla bakanlığın yedinci katında, Türkiye toplantısı yapılmış…Bernard Lewis, Paul Wolfowitz, Richard Perle hepsi orada. Türkiye’ye ilişkin olarak ne yapılmalı, o gün konuşulmuş. Toplantıdan çıkan sonuç, ‘doğrudan askerî bir darbe olmadan bu hükümet gitmeli’ olmuş.” dedi Neşe Düzel’e Taraf gazetesinde. Onların kararı olmadan kimsenin Türkiye’de darbe yapamadığını biliyoruz. İçeride de medyayı elinde bulunduran sermaye şakşakçıları STK ve yargı mensupları ile darbeye karar vermişlerdi. Bu işaretleri alan ve yıllardan hazırlık içinde olan cuntacıların saldırıya geçtiğini biliyoruz. Demokrasi’ye balans ayarı yapan Çevik Bir’in her şeyi yapanın kendisi olduğunu sanıp, daha sonra Cumhurbaşkanlığına aday olması ve o daha o an ortada desteksiz kalıvermesi herkesin hatırındadır. Çevik Bir daha sonra “kullanıldım” diyecektir. İktidara hevesli paşaları birileri kullanıp miadınız doldu diyerek bir köşeye atıvermişti. Daha sonra eski zamanlar zannederek çakırkeyf olup denizi seyrettikleri günleri anıp Ayışığı, Yakamoz vb adlı yeni darbe planları yapmışlardı ama oldukları yere oturuvermişlerdi. Çünkü miatları dolmuştu, Amerika İsrail destekleri yoktu. “Hükümet MGK kararlarını imzaladı, bazı cemaatler bile destekledi o halde 28 Şubat’ın müsebbibi onlardır demek istiyorlar. Yine suç sahipsiz kaldı..! Çevik Bir “Erbakan istifa edince Demirel görevi Çiller’e verecekti, Mesut Yılmaz’a verdi o halde hükümetin yıkılmasından sorumlu olan Demirel’dir.” diyor. Herkes topu birbirine atmaya başladı..! Demirel bu iddiaya ne diyecek bakalım? Demirel hakkında önemli iddiaların ortaya atılacağını önceki yazımızda söylemiştik, bu açık olanı gizlileri de yoldadır sanırım. Bir’in avukatı, “Müvekkilim veya Türk Silahlı Kuvvetleri içinde herhangi bir personelin bu olayda cebir ve şiddet kullanması söz konusu olmamıştır” görüşünü savunmuş. MGK kararlarına ilişkin ” 13 Mart 1997’de Erbakan'ın imzaladığı MGK kararlarını talimatlarını uyguladım” demiş. Bir. 28 Şubat günü nasıl gerilimli bir darbe ortamı olduğunu o salonda olmasa da herkes hatırlar, daha sonra Erbakan’a o salonda ne hakaretler edildiğini ve 13 Mart tarihine kadar direnen hocanın bu kararları tehditlerle imzaladığını da biliyoruz sayın Çevik Bir. Paşa, Sincan'da tankların geçişini kaçıran basın için tankların bir kez daha yürütülmesini ise şöyle izah etmiş: “İki aşamalı tatbikat yaptık. Bir tank yolda kaldı, ikinci kez tanklar geçti.” Herhalde bu ifadeye kargalar bile karınlarını tutarak gülüyordur…! Bari darbeciliğinizde samimi olsanız sayın Bir. İnsan çıkar “Evet, Genelkurmay’da girişi yasak bir daire bile oluşturduk, 24 saat vardiyalı eleman çalıştırıp fişleme yaptık ve postmodern darbeyi tahkim ettik der” ve sonucuna katlanır. “73 yaşından sonra bunları da mı görecektik” demiş Çevik paşa…Kanser hastası Medine Bircan nine 90’ı aşkın yaşında başörtülü diye kemoterapinin kendisine verilmediğini görmüştü Sayın Çevik Bir. İşte bu dünya böyle bir yer bazen öte dünyaya kalmadan da hukuk talep etme, empati yapma şansı doğabiliyor insana. “Bir gün hukuk size de lazım olur demiştik” size insan hakları aktivistleri olarak ama siz şimdi hatırlıyorsunuz. Ergenekon, Balyoz vb. davaların çok uzun sürmesi ve sanıkların çok uzun süredir tutuklu olmasından dolayı 28 Şubat davası da sulanabilir endişesini de ileri sürüyor bazıları. Bu ülkede insan hakları ve demokrasi eğer gerçek anlamı ile olacaksa çok uzun süren davalara hazır olmalıyız.100 yıl sonra “darbecilik hastalığını yenememişiz” demeden önce yapılması gerekeni hukuk çerçevesinde bugün yapmalıyız. “Darbecileri desteklemek ifade özgürlüğüdür, medya mensupları yargılanmamalı” deniliyor. Bir kere bilinmeli ki darbe işbirlikçiliğinden önce darbe teşvikçisi diye tanımlayıp düşünmeye başlamak gerekir. Şiddet ve hakaret teşviği ifade özgürlüğü olur mu? ”Darbe yapın” demeye getiren gazetelerin her gün “adı bizde saklı bir komutanın ifadeleri” diye hükümete tehdit ve hakaretler içeren metinleri yayınlaması ne demekti? Darbecilerden korkup sinme değil onları teşvik vardı. Asker medyayı değil medya askeri kullanarak bu süreci yönetmiştir. Darbeye başkomutanlık yapan dışarıdaki ve içerideki asıl faillerin bilinip, yargılanması darbecilği gerçek anlamda çöpe atmamız için gereklidir.

Yorumlar