2017-02-16 00:00:00

Türkiye toplumu savaş yaşanan toplumlardan sonra herhalde en çok acı yaşanan toplumlardan birisi. Sistem, bizzat insan hakları sorunlarının nedeni durumundadır ve kendini değiştirmeyi pek düşünmemektedir.Ezilen kimliklerin böylesi durumlarda dayanışması gerekirken birbirleriyle kavga ediyorsa hastalık ağır derecededir.

 

Son aylarda yaşadığımız süreç aslında büyük acılar yaşatsa da bu toplum için hayırlara vesile olabilir. Zira haksızlığı sadece bir kesim yaşamıyor, “FETÖ” den ihraç edilen de, solcu da, yılların siyasal İslamcısı da aynı akıbete uğruyor. Bu bariz haksız KHK kararları bir dayanışma duygusu oluşturuyor. Haksızlık öteki olana yapılsa bile gelişen empati duygusu, sorumluluğu herkese hatırlatıyor. Bu duygunun haksızlıktan önce olması önemliydi ama belli ki süreci yaşayarak öğreneceğiz.

 

 

“Hayatım boyunca sabahtan akşama oruç tutsam, akşamdan sabaha namaz kılsam, bir mazluma taraf olmasam, vallahi yakamı kurtaramam” diyor Ömer bin Abdülaziz. Zulüm mekanizmasının, sultasının başına geçtiği halde krallık yapacağına, mazlumdan yana, adil uygulamalarıyla kısa süren hükümranlığına rağmen unutulmaz bir iz bırakmıştı o. Bu günlerde her kesimin bu söz üzerinde düşünmesi gerekir. Zulüm, illa başına geldiği zaman değil, ilkesel tavır içinde her zaman karşı çıkılması gerekendir. İşte şimdi bu durum için yavaş yavaş bir ortak payda oluşuyor.

Önceden ilkeli duruşlarıyla demokrat tavırlar gösterenlerin şu an “din” adına yapılan zulümlerden dolayı pişmanlık yaşamalarına gerek yok. Zira o zamanda mesele, kimliklerin çatışması değil, hangi kimlikten olursa olsun demokrat olanlarla olmayanların mücadelesiydi, şimdi de.  Zamanında başörtüsü zulmü vardı. Dindar olmayan camiadan aydınlar bu yasağa ilkeli itirazlar yükseltirdi. Hatta 28 Şubat döneminde sahte andıçlarla kimisi ölüm tehdidi almıştı bu yüzden. Cengiz Çandar, ateist Perihan Mağden, ateist Şanar Yurdatapan ( bir ara erkek olmasına rağmen protesto için başörtüsü takmıştı), Nuray Mert, Mehmet Altan, Ahmet Altan ve diğer pek çok aydın ilkeli duruşlar sergilemişti. Önemli olan senden olmayan için adalet istemen, yoksa kimin ayağına basılsa kişi refleks olarak feryat eder, ilkeli duruş herkese nasip olmaz. Şimdi dindarlar güçlü, diğerleri güçsüz. Demokratlık sırası dindarlarda . Ancak “demokrat olayım başkasının hakkını,hukukunu savunayım” diyen dindar ilk önce kendi mahallesinden sopa yiyor. Hakkı hatırlatana “bunca yıl güçsüzdük, bırak gücümüzün keyfini yaşayalım, sıra bizde” diyorlar. Oysa mesele bu muydu, kriter bu muydu?

 

Peygamberimiz güçsüz zamanlarında üyesi olduğu herkesin hakkini güçlüye karşi savunan hak ve adalet kurumu Hılfül Füdul'a, güçlü olduğu anda tekrar üye olmak istediğini söylerdi. Dindar bugünün mağduru Kürde, Alevi'ye, Ermeni'ye, KHK ile ihraç edilene vd. ezilmişlere sahip çıkmadıkça “Peygamberimi takip ediyorum” demesin bana..!

 

Başörtülü genç kıza faşizan zihniyetli bir kadın tarafından saldırı yapılmış. Bu gibi faşizan saldırılara engel olmanın yolu karşılıklı saygıyı tesis edecek birlikte yaşam isteğidir. Biri şortlu kıza saldırır, diğeri mazerete sığınır, diğeri başörtülüye saldırır, mazerete sığınırsak iflah olmayız, çözüm kutuplaştırıcı değil, birleştirici dildir. Kılıçdaroğlu’nun başörtülü olduğu için saldırıya uğrayan başörtülü öğrenciyi ziyaret etmesini tebrik ediyorum, CHP geç kaldı ama doğru yaptı. Artık normalleşme lazım, ilkeli ve demokrat olanlar bunu tavırlarıyla göstermezse kimlikler üzerinden yapılacak bir çatışmanın vebalinin altından kalkamazlar

 

Dini değerler üzerinden başlatılacak bir çekişme zemini, ağır hastalığımızı tedavi edici değil, kötüleştirendir. Büyük İslam alimi Kindî “Bir şeyin ticaretini yapan, onu satar. Sattığı ise artık kendisinin değildir. Yani dinin ticaretini yapanın dini yoktur.” der. Herkesin dini ve ideolojik görüşleri olabilir ama kimse dini ve ideolojik inancını adalet kriteri görmemelidir. Yönetilenler kendi adlarına konuşanlar yerine sorumluluklarının bilincinde olmalıdır. İbni Haldun “bir siyasetin başına gelebilecek en büyük felaket yöneticilerin ilahlaşmasıdır, ki ilahların kavgası herkesi ifsad eder” der. Yöneticiler kutuplaştırsa da yönetilenler aklı selimi bulmalıdır. Dini ve siyaseti çıkarı için kullanan lideri ıslah edecek olan yönetilenler olmalıdır.

 

 

Anlaşılan çok acı tecrübeler daha yaşayacağız. Kriterin soy, sop, yoldaş değil, zulme karşı adil duruşlar olduğunu anlamak için daha çok pişmanlıklar yaşayacağız. Ama sonunda doğru yolu bulmak isteyenler için yolların açılacağını ve herkesin olmasa bile bir kısım insanın erdemli birlikteliklerin değerini anlayacağını tahmin ediyorum. 

Aslında yaşanan tüm acı olayların hepimizin demokrasi konusundaki çifte standartlarımızı tedavi edici olduğunu çok sonra anlayacağız.

@gergerliogluof

Yorumlar