2009-12-12 00:00:00

Açılım süreci baltalanmaya devam ediyor. Türkiye’nin büyük yarası olan Kürt sorunu hakkındaki açılımın başarısızlığa uğraması halinde ne kadar içinden çıkılamayacak bir durum oluşacağı ortadadır. Açılımı başlatanlar PKK’yı muhatap almayınca PKK “Ben buradayım ve bensiz çözüm olmaz” diyerek süreci baltalamaya çalışıyor. Bu da çok beklenmeyecek bir sonuç değil. Sorunun ülke gündemine taşınmasını istediğiniz kadar muhalifi olsanız da PKK yapmıştır. Çözüm konusundaki dışlanmışlığı kabul etmemeleri de doğaldır. Elinde önemli bir güç olanın devre dışı bırakılmayı kabul etmeyeceği ortadadır. Şimdi yapılması gereken bu beklenen provokasyona rağmen yine de barışı sağlamayı başarabilmektir. Uzun ve zorlu bir süreç vardır ve tahammül şarttır.

O halde yapılması gerekenleri irdeleyelim.

Türkiye tüm kesimleri ile bu sorunun çözümünün olmazsa olmaz olduğunu kabul etmelidir. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” demenin mümkün olmadığı anlaşılmalıdır. Zira ateş Hakkari’ye de, Tokat’a da, İstanbul’a da dokunmaktadır.

Sorunun devam etmesinin çözümü zorlaştıracak kamplaşmalar getireceğinden kuşku duyulmamalıdır.

Kürt sorunu denince ilk akla gelen DTP’liler bunun ilelebet devam edemeyeceğini, sorumsuz beyanlarla sorunun çözümsüzlüğünü sağlamanın en büyük aktörü olacaklarını bilmelidir.

Parti kapatmalarla bir yere varılamayacağı bilinmelidir. Büyük bir kitle halen DTP politikalarını can’ı gönülden desteklemektedir.

Türkler de Kürtler de öfke ile kalkanın zararla oturduğunu bilmelidir Parti konvoylarına taş atmakla, belediye otobüsü molotoflayıp masum genç kızları yakmakla bir yere varılamayacağını sadece “içimizdeki faşizmin” azdırılacağını bilmelidir.

Doğru yolda yürüyenlerin sonunda kazanacağı bilinmelidir. Süpe başarılara çok zor sınavları geçerek ulaşılır. Bu kronikleşmiş sorunun çözümünün çok dikenli yollardan geçmekle olacağı bilinmelidir. Doğru yolda yürüyenlerin kısa vadede başarı kazanamasa da uzun vadede vicdanlara hitap edecek işler yapacağı açıktır. Çözüm isteyen iyi niyetliler hangi kesimden olursa olsun bir erdemliler ittifakı oluşturmalıdır ve bunu da kolaylıkla başarabilirler.

Süreci baltalamaya çalışan ve kulaklara faşizmi, bencilliği fısıldayanlar hep olacaktır. Tarih boyunca olmuştur. Karanlığın bekçileri için yüzbinlerce kişinin acı çekmesi önemli değildir. Dayatmaları, ilkeleri, milliyetleri önemlidir. Dünya savaşlarında milyonlarca kişi öldü. Faşizm çok popülerdi. Sonuçta muhteris liderlerin eline de bir şey geçmedi. Bu liderlere uyan kitleler son nefeslerinde nasıl bir felaketi talep ettiklerini anladılar.

Açılımın ikna edici olması lazım. Kandırılmışlık hissi uyandırmaması gerekli. Devletin Kürtleri kandırdığını düşünenler de bilmelidir ki çözüm için ne niyetle adım atılırsa atılsın en azından bir tartışma, değerlendirme vasatı oluşmuştur. Silahlı mücadele ile bir yere varılamayacağı ortadadır. Gücünüz var ve fakat bu çözüm sağlamıyorsa durup tekrar düşünmek gereklidir. Açılımın bölünmeyi getireceğini düşünenler de açılımın bitmesinin bu toplumda ne denli onulmaz yarıklar oluşturacağını bilmelidir. Son günlerde hepimizin yüreğini yakan ölümler ne kadar büyük bir vebal üzerinde konuştuğumuzu bizlere hissettirmelidir.

Issız bir dağbaşında Cemse’de öldürülüp yere serilenler ve yakınları hep iç burkan bir sefaletin ve sıradanlığın çocukları. Sahici bir çözü olmadığını düşünenler ve bu uğurda her türlü provokasyonun aleti olanlar da çok farklı değil. Canla bedel ödenen bir yerde bu bedel her cana dokunuyor. Sonuçta tüm toplumun canı yanıyor. Yananın acısını kimse anlayamaz. Artık bu derin acılar çözümün zorunlu bir sonuç olduğunu bize öğretmiyorsa söylenecek başka bir söze gerek yoktur.

Yorumlar