2012-04-29 00:00:00
Adem, Hamit, Roboski
Gazeteci arkadaşlarımızdan 50 gün oldu haber yok. Diri diri toprağa gömülen insan görüntüleri görünce Adem Ve Hamit'in ne derece zor koşullarda tutulduğunu az çok tahmin edebiliyoruz. Hz. Yusuf'un kuyudaki ve zindandaki sabrını metanetini hatırlayarak günlerini geçirmelerini diliyoruz. Suriye'li devlet görevlilerinin onları bir koz olarak elerinde tuttuğunu anlıyoruz. Ancak şu anda yapılan zalimlikler, zalimlerin eninde sonunda hesabını vereceği işlerdir, bunun da bilinmesi gerekiyor.
Karanlık ve bilinmezlik alemindeler ama bizler burada aktif bir hasret ve esareti çözen girişime sahip olmalıyız ki karanlıklar dağılsın. Mazlumların uğradığı zulümlere son derece duyarlı olan kardeşlerimiz şimdi ağır bir esaret altında. Onları ancak bizim samimi duruşumuz, rüyalarımıza bile girecek özlemlerimiz serbest bırakacak. Eğer böyle olursa mutlaka bir yol bulunacak. Şu ana kadar bulunmamış olması bizleri ümitsizliğe düşürmemeli. Ancak çektikleri acıları hissetme konusunda hassasiyetimizi arttırmalı.
Bir başka acı ise vahim bir olayın vahim bir şekilde devam eden süreci ile alakalı. Roboski'de katledilen insanlarımız konusunda hesap veren yok. Yurt dışına çıkmaya Suriye'ye kızmaya gerek yok. Aynı hukuksuzluk bizde de devam ediyor. Bugün Roboski Adalet platformu Ankara'da 34 tabutla meclise yürüyecekler. “Dirisini korumadınız, ölüsünün bari hesabını verin” diyecekler. İyiki de diyecekler. Saatler süren bir askeri görüşme trafiğinin ardından göz göre göre vurulan bu mazlumlar şimdi de nisyana terkediliyor. Ama bu unutturmayı insan hakları savunucuları engelleyecek. Adil bir duruşla bunu yapacaklar.
Türkiye'de birbirimizin, dünyada her türlü farklılığın birbirlerine empati yapmasından başka çare yok. Eğer Adem'e Hamit'e empati yapamıyorsak Roboski'yi gündeme getirmemizin bir anlamı olmaz. Belki kurtarılamaz sandığımız yakınlarımızı kurtarmanın hesabı sorulamayacağını sandığımız parçalanmış cesetlerimizi kurtarmanın hesabını sormanın sihri, sırrı bu empatiyi yapabilmekten geçiyor. Bunu başarabilenlere ne mutlu. Mecnun Leyla'yı aramıştı. Ama o kadar ısrarla aramıştıki sonunda asıl bulması gerekeni bulmuştu.Gerçekten Mecnun'un bulduğu gibi aramalıyız. Tebuk savaşında yaralı ve susuzluk içindeyken bile ikram edilen suyu kardeşine verilmesini işaret eden sahabileri hatırlarsınız. Sonunda üçü de suyu içemeyip şehit olmuşlardı. Başkalarını kendilerine terrcih etme yüksek ahlakı fani olan bu kullara yüzyıllar süren altın bir paye, unutulmaz ve kalıcı bir onur sağlamıştır.
Gelin, acıları hep bir arada analım. Acıları birbirleri ile yarıştırmayalım, tokuşturmalıyım. Zalimliği kim yaparsa yapsın ondan hesabını soralım. Siyasi çıkarlar, günlük mülahazalar, gruplarımız, partilerimiz, ırklarımız bizleri adaletten ayırmasın.
Gazeteci arkadaşlarımızdan 50 gün oldu haber yok. Diri diri toprağa gömülen insan görüntüleri görünce Adem Ve Hamit'in ne derece zor koşullarda tutulduğunu az çok tahmin edebiliyoruz. Hz. Yusuf'un kuyudaki ve zindandaki sabrını metanetini hatırlayarak günlerini geçirmelerini diliyoruz. Suriye'li devlet görevlilerinin onları bir koz olarak elerinde tuttuğunu anlıyoruz. Ancak şu anda yapılan zalimlikler, zalimlerin eninde sonunda hesabını vereceği işlerdir, bunun da bilinmesi gerekiyor.
Karanlık ve bilinmezlik alemindeler ama bizler burada aktif bir hasret ve esareti çözen girişime sahip olmalıyız ki karanlıklar dağılsın. Mazlumların uğradığı zulümlere son derece duyarlı olan kardeşlerimiz şimdi ağır bir esaret altında. Onları ancak bizim samimi duruşumuz, rüyalarımıza bile girecek özlemlerimiz serbest bırakacak. Eğer böyle olursa mutlaka bir yol bulunacak. Şu ana kadar bulunmamış olması bizleri ümitsizliğe düşürmemeli. Ancak çektikleri acıları hissetme konusunda hassasiyetimizi arttırmalı.
Bir başka acı ise vahim bir olayın vahim bir şekilde devam eden süreci ile alakalı. Roboski'de katledilen insanlarımız konusunda hesap veren yok. Yurt dışına çıkmaya Suriye'ye kızmaya gerek yok. Aynı hukuksuzluk bizde de devam ediyor. Bugün Roboski Adalet platformu Ankara'da 34 tabutla meclise yürüyecekler. “Dirisini korumadınız, ölüsünün bari hesabını verin” diyecekler. İyiki de diyecekler. Saatler süren bir askeri görüşme trafiğinin ardından göz göre göre vurulan bu mazlumlar şimdi de nisyana terkediliyor. Ama bu unutturmayı insan hakları savunucuları engelleyecek. Adil bir duruşla bunu yapacaklar.
Türkiye'de birbirimizin, dünyada her türlü farklılığın birbirlerine empati yapmasından başka çare yok. Eğer Adem'e Hamit'e empati yapamıyorsak Roboski'yi gündeme getirmemizin bir anlamı olmaz. Belki kurtarılamaz sandığımız yakınlarımızı kurtarmanın hesabı sorulamayacağını sandığımız parçalanmış cesetlerimizi kurtarmanın hesabını sormanın sihri, sırrı bu empatiyi yapabilmekten geçiyor. Bunu başarabilenlere ne mutlu. Mecnun Leyla'yı aramıştı. Ama o kadar ısrarla aramıştıki sonunda asıl bulması gerekeni bulmuştu.Gerçekten Mecnun'un bulduğu gibi aramalıyız. Tebuk savaşında yaralı ve susuzluk içindeyken bile ikram edilen suyu kardeşine verilmesini işaret eden sahabileri hatırlarsınız. Sonunda üçü de suyu içemeyip şehit olmuşlardı. Başkalarını kendilerine terrcih etme yüksek ahlakı fani olan bu kullara yüzyıllar süren altın bir paye, unutulmaz ve kalıcı bir onur sağlamıştır.
Gelin, acıları hep bir arada analım. Acıları birbirleri ile yarıştırmayalım, tokuşturmalıyım. Zalimliği kim yaparsa yapsın ondan hesabını soralım. Siyasi çıkarlar, günlük mülahazalar, gruplarımız, partilerimiz, ırklarımız bizleri adaletten ayırmasın.
Yorumlar