2008-04-29 00:00:00

ADIM  ADIM  GELEN  DEV  TEHLİKE

 

Sakarya’da  geçtiğimiz  günlerde  DTP’nin   dayanışma  gecesi  adıyla  düzenlediği  kapalı  salon  toplantısına   tepki gösteren  1000 kişilik  topluluk  salon  önünde  saatler süren  gösteriler  yaptı. Salonda  bulunan  850  kişilik  kalabalığın  içerde mahsur  kaldığı  toplantıda  kalabalık  taşkınlığını  daha  da arttırıp  salonu  taşlamaya  başladı. Olaylar  büyüdü.Salonda  kalan  kişilerden  birisi  havasızlıktan  kalp  krizi  geçirerek  öldü.Olayların  büyümesi  üzerine  Sakarya valisi  olay yerine  gelerek  kızgın  kalabalığı  yatıştırmaya  çalıştı.Emniyet  Genel  Müdürü  ve  İçişleri  Bakanının da  olayı yakından  takip  etmesi ve  İzmit’ten  yapılan polis  takviyesi  ile daha  büyük  olaylar  oluşmadan  olay  nihayete  erdirildi.

 

Türkiye’de  son  yıllarda  yükselen  ve  (aslında  daha  çok  yükseltilen)  bir  milliyetçilik  var. Kürt sorununun  çözümsüz  halde  kalmasından  kaynaklanan  artan  bir  gerginlik  var. Kürt  sorununun  çözümsüz bırakılmasından beslenen   kışkırtılan  bir milliyetçilik  var.Türk  milliyetçiliği  ve  Kürt  milliyetçiliği  gittikçe artan bir dozda   akıl,   mantık  tanımaz  bir  duygusallık  içine  giriyor.Güneydoğudan  gelen  asker  cenazeleri  yurdun  dört  bir  tarafında  bir  acıyı ve  öfkeyi  körüklüyor.Ölümün  çaresizliği, geride  kalan annelerin,  eşlerin,  çocukların  yürek  burkan görüntüleri   fırsat kollayan  uzun  vadeli  kinleri  yeşertiyor.Duygusal  ortamlar  sonuçta  yüzyıllardır  kardeş  olmuş  insanların  birlikteliğine  tırpan  vuruyor.Yükseltilen  milliyetçi  dalga  ulusalcı   yönlendirmelerle  yeni  cinayetlere imza  atmaya başlıyor.Örneğin  Yasin  Hayal,   Hrant  Dink  cinayeti sonrası  halen  “Dink  ve Pamuktan  iğreniyorum”  diyor.Ülkenin  bölünme eşiğine geldiğini  düşünen  kişiler kullanılmaya  müsait  bir  ruh  haline  kolaylıkla  girebiliyorlar.Yasin  Hayal  Trabzon’da  Mc Donalds’ı  bombaladıktan  sonra  girdiği  cezaevinde  Veli  Küçük  tarafından  ziyaret  ediliyor.Bir  müddet  sonra  Yasin  Hayal’in  Hrant  Dink  cinayetinde önemli rol aldığını  öğreniyoruz.Gerginlik  ortamı, heyecanlı  ve  kullanılmaya  müsait  kişiler,  ve  her esrarengiz  olayın  altından  çıkan  Ergenekon  tutuklusu  emekli  tuğgeneral  Veli  Küçük…

 

Güneydoğuda da  tansiyon  her geçen gün  artıyor. Belediye  başkanlarının  Kürtçe  davetiye göndermeleri  veya  Kürtçe  çocuk  şarkılarının söylenmesi bile   mahkeme  davalarına   konu  oluyor. PKK’ya sempati  duymayan   Kürt  kitleleri    şiddet içeren  olaylardan  sonra    yoğun  bir  duygusal  ortam  içinde  kalıyorlar.Nevruz  kutlamaları  sonrası güneydoğu’da  4  ölü ve  yüzlerce yaralı  olması  ve  herhangi  bir  taraf  olmadığı  belli  olan kişilerin de  güvenlik  güçlerinin   şiddetine  maruz  kalması  ortamı  daha da geriyor.Kürt  milliyetçiliğinin  daha da  artmasından    başka bir  şeye  yaramayan  orantısız  aşırı  güç  kullanımları  bir  çok Kürt  genci için  dağa  çıkmaktan başka bir  çare kalmadığı  düşüncesini  ortaya çıkarıyor.Kürt  sorunu  dev  bir  sorun olarak  karşımızda  yılardır durduğu  halde  yanlış  devlet  ve hükümet  politikaları  her  geçen gün  artan  bir  gerginliği  ortaya çıkarıyor.Sorunun  sivil  siyasi  hakların  tanınması  ile  çözümü kolayken   şimdiye kadar     aslında zor  olan  şiddetin  belinin  kırılması  yolu  tercih  edildi.Şiddetin  beli kırılmak  şöyle dursun  silahların konuştuğu  ortamlarda hep  silahlı  çözüm  yanlısı  olan  her  iki  tarafın  şahinleri  güçlendi.Kürtçenin halen  sadece  PKK işareti olarak  algılandığı  resmi  zihinler ile  bu sorunun  çözülemeyeceği  açıktır.Seçim  barajını  %10’da tutmanın  bir  zamanlar   “dinci”  bir  zamanlar  ise  “Kürtçü”  diye tanımlanan   partilerin  parlementoya girmesini  engellemek  için  yapıldığı  artık  aşikar  bir gerçek  ise  farklı  siyasal  veya  etnik  kimliklerin  kendilerini  her  zaman  mutlu  hissetmeleri kolay  değildir.

 

Ülkede adım  adım  büyüyen  bir gerginlik  var.Adım  adım  büyüyen  dev bir tehlike  var.Etnik  çatışma  tehlikesi.Sivil  siyaset alanının  rahatlatılmamasından  kaynaklanan  büyük  bir gerginlik  var.Ölümler,   acılar ile beslenen  ve  kullananların  ellerini  oğuşturdukları  bir  büyük  tehlike var.Belki  yıllar  öncesi  meydana  gelebilecek    etnik  şiddet olayları  yüzyıllardır  kopmaz bir  bağ  ile  iç içe geçmiş  Türk,  Kürt  kardeşliğinden  dolayı  oluşmuyordu.Bu  Türkiye’nin  büyük  bir  şansı  idi.Fakat  karşımızda bu  potansiyeli hoyratça  harcayan  kamu  yönetimi  ve  idarecileri  var.Yapılan  ciddi  ve objektif  anketlerle  Güneydoğu  insanının  aslında  bölünmeyi istemediği   ve fakat  insanlık  haysiyeti ile  bağdaşır  bir  yönetim ve güvenlik   anlayışı  bekledikleri  anlaşılmaktadır.DTP’li  milletvekilinin  elini  sıkmamayı  bir  marifet sayan  emniyet müdürlerinin,  kamu idarecilerinin  bulunduğu  bir  ülkede  sorunların  çözümünün  kolay olmadığı  bellidir.Parti  kapatmaların  hangi parti  olursa  olsun sorunların  çözümünde  doğru  bir  seçenek  olmadığı  artık  anlaşılmak  zorundadır.Halkın  arasında ırklar  arasında   olmayan  bu ayrımcılığın    kamu  idaresi  tarafından  Türkçü  politikalardan dönmeyi  hiç  düşünmeden ve  inatla    devam  ettirilmeye  çalışılması  dikkat çekmektedir.Kürtlerin  yoğun bir şekilde yaşadığı Güneydoğu  dağlarına  dev harflerle  “Ne  mutlu Türküm  diyene”  yazarak  sorunu  çözemezsiniz.Sadece ve  sadece   güvenlik  güçleri  ile  karşı  karşıya  kalan  ve  ayrımcı  politikalar  sonucu  kendini  dışlanmış  insanların  artmasına  yol  açarsınız.Dindar ama dilinden de  vazgeçmeyi  düşünmeyen    Kürt  topluluğunu,  kökü  derinlere  uzanan manevi  boyutlu  bir  kardeşlik seçeneği  ile  karşı tarafın  dışlayıcı  olduğu  ve  çözümsüzlükten  dolayı  meşruiyet dışı yollar  seçeneğinden başka  bir yol kalmadığı düşüncesi    ile karşı  karşıya bırakırsanız      çok  tehlikeli  bir  gerilim  oluşturmuş  olursunuz.Yüzyıllarca  bu toplumun  harcı  olan  değerlerin   yıllardır   elitist  ve  dayatmacı  bir  zihniyet eliyle  bertaraf  edildiği  ve   toplumun  temeline  dinamit  konulduğu  hala  fark edilmiyor mu?

 

Kürt  sorunu konusunda  sivil  siyasi iradenin  elinin  rahatlatılması  ve  resmi  ideoloji  dayatmalarının bitmesi  gerekir.Kürt  sorunu konusunda  katı  bir  devletçi  tavır yanlısı  CHP’nin bile  son  kongresinde  din’e ilişkin  mesaj vermeye  çalışması ve  Kürtçe  şarkılara izin  vermesi  dikkat çekicidir.Ülke’de  dini alandaki  kısıtlayıcı uygulamalar    ve  Kürt  sorunu  oluşan büyük  gerilimin  önünü  açmak  sadece  oy  kaygıları  ile  geçici  tavır  değişiklikleri  ile olmaz.Kalıcı  ve  toplumun  her  kesimini  rehabilite  edecek  çalışmalara  ihtiyacımız vardır.Yoksa öfke ve gerginlik büyüyor.Patlama  noktasına dayanıyor.Bunu  görmemek  mümkün  değildir.Sorunu  sadece güvenlik  tedbirleri  ile çözmek  ve  legal toplantılara  bile  gözdağı  vermek  son derece  mahzurludur.Hiç  kimse  salon  toplantısı  yapmaktan  menedilemez.850  kişinin  bulunduğu  bir  salonun  1000  kişilik  bir  topluluk  tarafından    taşlanması  çok  tehlikeli  bir sinyaldir.Derin  ayrılıklara  vesile  olacak  üzücü  olaylardan  önce  ülkede  gerçek  iktidarı  elinde  bulunduran  “derin  muktedirlerin” sorunları  tekrar  gözden  geçirmeleri  gerekir.Güneydoğu’dan  Kürt  sorunu  konusunda  kendisi ile konuyu  görüşmeye  gelen  STK  temsilcilerini  tersleyen  bir  Başbakan  ise  insiyatif  alamayacak durumda olduğunu  göstermiş  olur.Sonuçta  toplumun  tüm kesimleri  gerilir  ve  son olaylar  sonucu patlamaya  hazır  dev  bir  bomba  oluşur.

 

Yapılması  gereken  gecikmeden   Kürtçe  öğretim konusunda engellerin kaldırılması, Kürt  kalkının  geçici  olarak  değil  kalıcı olarak halis  niyetlerle  ayrımcılığın  biteceği  yönünde   ikna  edilmesidir. Asker  cenazeleri ile  öfkeleri artan  ve kitle  psikolojisi  ile  dehşet  verici  olaylara  girişen  batıdaki   halkın da   Kürt  sorunu konusunda  yanlış   genel siyasal  politikaların bitmesi  ile ancak  sorunun  çözümlenebileceğini bilmeleri  gerekir.

Yorumlar