2013-08-20 23:11:41

Barşı istememek için neden var mı?

Barış süreci devam ediyor. Ancak birileri çeşitli bahaneler bularak barışı engellemeye çalışıyor. Akil insanlar üzerinden bazı grupların gösterdikleri tepki biraz bilinç altı ögelere biraz da kötü niyete dayanıyor.

Batıda “Ne verdiniz de barış sağlandı?” sorusu hakim bir soru. Bir kere egemen dil anlayışından kurtulalım sonra da ne verip aldığımız ile meşgul olalım.

Bir baba iki çocuğunun sık rastlanabilen büyüğünün küçüğünün hakkını gasp etme hali karşısında ne yapar? Küçüğün ağlamasını meşru mu görür? Küçüğün ağlamasını abinin yaşının  büyük olmasına ve hakkaniyet ilkelerine uygun mu görür? Yoksa gasp edileni adil bir şekilde dağıtmaya mı çalışır? Gerekirse gasp edilen parçanın küçük çocuğun hakkı olan parçasını büyükten alıp küçüğe mi verir? Bunu yapınca büyük çocuğun suratının asılmasını haklı mı görür?  Baba büyük kardeşe adil ve eşit bir paylaşımın doğru olduğu konusunda bir nasihat mi yapar yoksa bunu bu sefer büyük çocuğun kırgınlığına yol açacak bir umursamazlığa mı girer? İki çocuğa da geçiştirici yaklaşımılar içine mi girer, birbirinin hakkını çiğneme konusunda bir erdemden başkasına sürekli müdahil olacağını mı söyler?

Babaların çoğunun ne yaptığını biliriz. Fiziksel açıdan oluşmuş adaletsizliği düzeltici bir işlev görürler hatta küçük çocuğa pozitif ayrımcılık yaparlar.

İşin doğrusu bizim örneğimizde hata en başta. Baba zaten en başta küçük çocuğun tüm hakkını büyük çocuğa kendisi vermiş ve küçüğün ağlamalarını “zırıltı” olarak değerlendirmiş ve yeni parçaları da büyük çocuğa vermenin küçük çocuğu zaafiyete düşürmeyeceğini söylemiştir. “Büyük çocuk yiyor ya! küçük de ona bakıp da doymuş olduğunu sansın” demiştir adeta. Küçük çocuğa “kendini büyük gibi hissedersen bu işin sihirli formülünü yakalayabilirsin “demiştir. Tabiiki yiyeceğe bakmakla doyulmuyor. Bu tür sanal duygulandırmalar sonunda babanın ” “bu yeni nesli anlamıyorum, bu ne öfkeli isyan ” demesiyle sonuçlanacaktır. Bu kadar adaletsiz uygulamasından sonra babanın  işi çözmeye soyunduğunda oluşan kıyamet konusunda ilk önce hatasını çok iyi anlayıp tüm sızlanmalara, nazlara karşı dayanıklı olması gerektiğini bilmesi gerekir. Karmaşaya, adaletsizlik yumağına dönmüş bir meseleyi bitirmenin ne denli zor olduğunu bilen pişman bir  baba olduğunu unutmamalıdır. Yaptığına pişman bir baba,  adaleti dağıtma konusunda artık ne kadar titiz olması gerektiği konusunda acı tecrübelerle dolu olan biri olduğunu unutmamalıdır.

 Barış yapıp da ne yapıyoruz? Kürtlerin gasp edilen hakları dolayısıyla çıkan kavgayı bitiriyoruz öncelikle. Bir büyük kavgayı birini evin dışına atmadan veya onun alıp başını gitmesini önleyerek bitiriyoruz. Bu çok mu kötü bir karar? Baba yanlış yönetimi sonucu oluşmuş kavganın bitirilmesine karar vermiş ve o zamana kadar ağzına almaktan kaçındığı barış kelimesini ağzına almış bir kez. Adaletsizliği ortadan kaldırmada bir adım olan barış öncelikle titizlikle korunması gereken, üzerine titrenilmesi gereken bir kavram olarak baş tacı edilmelidir. Büyük çocuk,  baba kendisine hatırlatmadan dominant güç olmasından dolayı yaptığı haksızlığın yanlış olduğunu ve artık böyle bir istek ve tavır içinde bulunmaktan vazgeçmesi gerektiğini  bilmelidir.

Süreç zordur. Karşılıklı suçlamalar olacaktır. Kuyruk acıları hatırlanacaktır. Ama evin barışını .istemeyen komşuların dedikoduları konusunda daha dikkatli olunmalıdır. Evin kavganın kötü olduğunu düşünmeye adım atmış hali karşısında,  ellerini oğuşturarak komşusundaki kavgayı izleyen komşularının hasedine dikkat edilmelidir. Ne kadar büyük bir yarayı iyileştirmeye soyunulduğunun evin ahalisi tarafından iyi bilinmesi gerekir. Kötü komşu olmasa bile haksızlığın bitirilmesini hazmedemeyen büyük çocuk da kötü bilinç altı sürdürücüsü olabilir.  Evden kaçma tehdidinde bulunan küçük çocuğa bunun da bir hak olabileceği söylenmeli  ama sorunu içeride çözme şansı varsa sorunu çözme konusunda anlayışlı ve iyi niyetli olması gerektiği hatırlatılmalıdır. Eski hal zaten artık geri dönüşümsüz bir hal almıştır  ya yeni bir hal ya da evin tamamen depremine razı olunacaktır artık.

Ev ahalisi metaforu ile anlatmaya çalıştığımız son Türkiye görünümleri,  gerçekten sakin bir kafayla dikkatli adımların atılmasıyla çözüme doğru götürülebilir. Ama  daha çok işimiz olduğunu unutmayalım. İtirazlara karşı uzun soluklu bir mücadeleyi göze almazsak,  kısa zamanda nefes darlığına girip tükenebiliriz. Göğsümüzü genişletecek inşirah adımları, ferahlama ve ferahlatma adımları, özgüvenimizle sorunların üstüne gitmemiz ve iyiniyetle sorunlara dokunmamız sayesinde olacaktır.

Yorumlar