2012-07-01 00:00:00

28 Şubat bu milletin başından geçen bir afetti. Doğal bir afet değil sun’i bir afetti. Sun’i idi zira bu halkın bağrından çıkmayan  aksine bağrına bir hançerin saplanması gibiydi. Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat fazla dayanamadı,  hazırlıkçılarının sonraki süreçte  denediği başarısız ve gülünç darbe çalışmaları ile sonunu ilan etti.

 

A.B.D ‘de Mc Carthy dönemini aratmayan uygulamalarıyla 28  Şubat Türkiye’de toplumu  gerilere itmeye çalışan at gözlüklü ve düzene uygun yontulmuş kafalar eliyle  yapıldı. Bu toplumun köklerini unutan , dünyanın evrildiği süreci göremeyen anlayış,  totaliter bir zihniyeti tüm Türkiye’ye ikame etmeye çalıştı. Oluşturulduğ u sun’i ve mekanik yapı gibi bir toplum oluşturmaya çalışan cuntacı askerler , medya ve diğer güç odaklarıyla saldırıya geçtiler. Baskı ile, korkutma ile istediklerini uygulamaya koydular.  Ancak bu toplumu kendi biçtikleri elbiseye uydurma çabasıydı ve başarısızlığa mahkumdu. Cadı avı başlatma düşüncesiyle fişlemeler de yaptılar. Askerler askerliklerini unutup fişlemeci rolüne soyundular. Devletin görevlileri  dini ve dindarları düşman ilan edip  halkla aralarındaki uçurumu daha da büyüttüler.

28 Şubat’a aktif veya pasif bir şekilde direnen sakin güç sabırla bekledi. Bu toplumu birbirine düşürme çabasının oyununa gelmedi ve sürecin ilerlemesiyle tarihin hükmünü vereceğini düşündü. Hakikaten oluşturulan  totaliter baskı ilk önce darbeci askerlerin gülünç darbe hazırlıklarının bir noktaya varamaması ve ardından yaşanan gülünç halleriyle çöktü. 28 Şubat’çı generallerin yargılanmasıyla değil çok daha önceleri yaşanan bozgun halleri ile aslında yenilgi bayrağını çekmişlerdi.

 

28 Şubat’ta  çok zulümler yapıldı,  çok mazlumun hayatına geleceğine kast edildi. Kaybedilmiş , gaspedilmiş , hakkı yenmiş yıllar geriye gelmedi. Toplum  büyük bir ruhsal travma yaşadı. Ama toplumun ruhu, derin sessiz güç son kararı verecekti. Fişleyenleri de toplum fişlemişti ve tüm itibarlarını kaybetmişlerdi. 28 Şubat partisi kurmaya bile cesaretleri olmadı. Ancak ortaya çıkardıkları ülke cesedini bir bu yandan bir diğer yandan çekiştirmeye , bölüşmeye parçalamaya çalıştılar. Mazlum halkın haklarını aç kurtlar gibi üleştiler. Adeta deveyi hamuduyla yuttular. Ülkeye vurdukları antidemokratik darbe yetmezmiş gibi ülkeyi ekonomik olarak ayaklanmalara kadar vardıracak  bir yağmalama süreci yaşattılar. Onların bu ülkeye , topluma yaptıkları haksızlık ve kötülük yıllarca anlatılsa bitmez. Ancak tarihin yasası olarak iş aslına dönüp toplum normalleşmeye başlayınca  absürd bir görüntü  olarak ortada kalakaldılar.

Aslan Değirmenci kardeşimizi balık hafızalı toplumumuzun   bu zalimlikleri unutmaması için çok garip ve gülünç baskıları titiz bir çalışma ile toplayıp kitaplaştırma çabasından dolayı tebrik ediyorum. Bu çalışmalar tarihi bir vesika olacaktır. Söz uçar yazı kalır . En suskun kesimlerin uğradıkları zulümleri cesur yüreklerin teşhir etmesi gerekir. Zalimlikleri teşhir edenler tarihe kalıcı bir not düşeceklerdir. Bu çalışmalar 21. Yüzyıla doğru ilerleyen bir Türkiye’nin ne kadar çağdışı yöntemlerle durdurulmaya çalışıldığını unutturmayacaktır.

 

28 Şubat’ların tekrar olmaması için her farklı kesim zorbalığa karşı tavır almalıdır. Bir başkasının hakkını hukukunu korumayı düşünmediğiniz müddetçe sizin de başınıza aynı  zorbalıklar musallat olabilir. Bu süreci  demokrat tutumlarıyla tasvip etmeseler de her farklı yaşam tarzı üzerindeki baskılara karşı çıkan demokrat aydınlar kazandı ve zor zamanda konuşmanın bedelini de ödediler. Bedel ödeseler bile yapılması gerekeni yaparak aydın kavramını onurla yaşattılar.

Yorumlar