2011-08-17 00:00:00

Açılım  politikalarının   başlamasından  sonra  umutlanan  barış  yanlıları  umutlarını  kaybetmek  üzeredir. Öcalan  ile  bir  müddettir  MİT  başkanı Emre  Taner’in birebir görüşmesine kadar  devam eden  yükselen  süreç  anlaşılan artık zor  devam  edecek. Zira  çatışma  haberleri yağmur  gibi yağıyor.

 

Ülkenin  bayram  sonrası  şiddetli  bir operasyonu yaşaması  30  yıl   devam  eden  süreci bir  müddet  daha  devam  ettirmekten  başka  bir  şey  getirmeyecektir.  Her iki  taraftaki  kin  ve  nefreti  halklar  düzeyine  taşıyıp iç  savaş  düzeyine  getirmesi  ise  maalesef  tahmin edilemeyecek  bir  durum  değil.

 

Açılım  politikası   PKK’yı  muhatap  almadan sorunu çözme   projesi  çerçevesinde  başlatılmıştı. Ancak  elinde  silah  olan  bir  gücün   gündeme  getirdiği  konu  hakkındaki  iyi  niyetli de olsa  yapılacak  bir  çözüm  arayışında müdahillik  isteyeceği belliydi. Açılım  politikaları  yapılacaksa  bu  durum  göz önünde  bulundurulmalıydı. Elinde  silah  olan bir  gücün  kendi insiyatifini  ortaya  koyacağı  öngrülmeliydi. Öcalan  ile  üst  düzeyde  yapılan  gürüşmelerin  sonuç  vermeyebileceği    ihtimali yüksekti. Zira  PKK  yıllarca  bu  konu  için  uğraştığını  ve  pansuman  tedbirlerle  aldatıldığını  düşünüyordu. Bu  konu  zaten  uluslararası  bir  boyut  arzediyordu  ve  devletler tarafından    bir  kart  olarak  kullanılıyordu. Böyle  bir  pozisyonda  uğraşların  yine  çözümsüzlüğe  dönmesi  tüm  iyi niyetli  girişimleri  imha  etti.

 

Sonrasında  ne olur? Artık  uluslararası  bir sorun  haline  gelen  bu  mesele  için  Ortadoğu’da  çok kanlar akabilir. Zira  Arap  baharının  başlaması  ile  birlikte  dengeler  değişmiş durumdadır. ABD  ve  İsrail’in  hiç  hazzetmediği  Suriye'de  iç savaş çıkmış durumda. ABD  Türkiye'nin  Suriye'ye aktif  müdahalesini isterken  İran  müttefiği  Suriye'ye dokunulmasını  istemediğini  Türkiye'ye bildiriyor. Bu ara İran  anlaşılan  “Suriye'yi  bırak  ortak  düşmanımız  PKK'ya  karşı  birlikte  hareket  edelim”  demek  istiyor. Esad'ın artık  direnme  ihtimalinin  az olmasına rağmen  Kaddafi  gibi  durumu kurtarması da  ihtimal  dahilindedir. Böyle  bir  ortamda  Türkiye'nin  PKK ile  savaşa  devam  etmesi bölgedeki  karışıklığı devam ettirmekten  başka  bir  şeye  yol açmayacaktır. Siyasi  ve  stratejik  hesapları  çok kurnazca  yapabilirsiniz  ama  kalıcı  sorunların  çözümüne  bu  çok katkı sağlamaz.
 
Türkiye  o  halde  PKK  ile  savaşmasın mı  denecektir. Bölgede  uzun  süredir  devam  eden  çatışmasızlık ortamına  dönülebilmesi şu  an  için  hedeflenen  olmalıdır. Bir devlete  karşı  yapılan  silahlı  saldırıya  o  devletin  silahlı  bir  karşılık vermesi anlaşılır  bir  durumdur.  Silahlı çatışma  bile  olsa  30  yıllık  sorunun  silahla  bitirilemeyeceği de ortadadır. Şu anda  çatışmaların neden  arttığı  bellidir. PKK açılım  ve  barış  girişimlerini  kabul  etmemektedir. Bu  kendi  istediği  şartlar  sağlanmadığı  içindir. Bu  anlaşmazlık  ortamını çözme  çabasınndan sonra   eskisinden  beter  bir  durumun ortaya  çıkması  üzücüdür. Gencecik  insanların  ölümü  son derece  acı  vericidir. Ama  konunun kalıcı  olarak  çözümsüzlük  girdabına  sürüklenmesini engellemekte  konunun ana  muhataplarına  düşmektedir.
 
Devlet  “bu  konunun  çözümünü  zamana  bırakayım  ve  PKK zayıflasın”  düşüncesindeyse o yoldan gitmelidir. Bunun doğruluğu veya yanlışlığı  ayrı  konudur.  Bunun ne  derece  gerçekleşebileceği tartışmalıdır. PKK  bölgede  her  geçen  gün farklı  kesimlerin de  desteğini  alan  bir  güç  haline  gelmiştir. Buyurgan  ve  otoriter tarzı  nedeniyle  güç kaybetme ihtimali  daha  zayıftır. “PKK ile  oturup  hiç bir  baskı  olmadan   gürüşelim”görüşüne  devletin  tüm  birimleri  inanıyor  ve  sonuçlarına  katlanacaksa da o  yoldan gitmelidir. Açılım  çabaları  sırasında  Dağlıca  baskını  oluyor  ve  o  sırada  orada  ölen  askerlerin  günlüğünden  “PKK'lılar  gözümüzün  önünde yığınak yapıyor üstlerimiz  vurmayın diyor” satırları  okunuyorsa,   devletteki  tüm  birimlerin  ortak  görüşte  olmadığı  sonucu  rahatça  çıkartılabilir. 
 
Sorunların  çözümü  konusunda  her zaman iyi  niyet  geçerli  olmuyor. İyi  niyetiniz  ile  nereye kadar  gideceğinizi  tam  kestirememişseniz  taraflar  ve  dengeler  üzerinde  ne  derece  hakim  olacağınızı  tam  kestirememişseniz  olası  kötü  sonuçlara katlanmak zorundasınız. Fakat  tüm  karamsar  ortama  rağmen  çözümün  çözümsüzlükten  daha  yakın  olduğunu düşünüyorum. Zira  tarafların  güçlü  kozları  olmasına  rağmen  dezevantajları da  vardır  ve  çözüme  herkes mahkumdur.

Yorumlar