2014-08-12 00:00:00

Nihayet seçimler bitti ve tahmin edilen oldu, Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Erdoğan'ın neden çok sıkı bir seçim çalışması yaptığı belli oldu. Erdoğan ilk turda bıçak sırtı olduğunu tahmin ediyordu ve ilk seçimde kazanarak karizmasını güçlendirmek, önünü açmak istiyordu. Seçim öncesi hemen herkesin Cumhurbaşkanlığını kabullendiği Erdoğan'a seçim sonrası çok ciddi bir tepki oluşmuş durumda değil. Sıkı muhalifleri bile seçim sonucuna büyük tepki vermedi. Bu,  Erdoğan için psikolojik bir başarı. Esasen “muhtar bile olamaz” denilen adamın siyasi hayatının en alt basamağından başlayarak başlattığı yürüyüşünün zirvede sonuçlandırmasını herkes görmelidir. Bu başarı, siyaset bilimi derslerinde örnek verilecek dünya çapındaki bir başarıdır.
Erdoğan seçimi kazandıktan sonra yaptığı balkon konuşmasında meşhur balkon konuşmasına nazire yaptı. Aslında herkesi kucaklama ve kuşatma anlamında iyi bir konuşmaydı ancak Erdoğan'ın artık herkes tarafından bilinen kişilik yapısı, anlayışı ve önceki pratikleri nedeniyle Türkiye ve dünyada   hiç heyecan uyandırmadı. Erdoğan partisini bırakarak Cumhurbaşkanlığına gitti ama “Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” ihtimalini fazla gözardı etti gibi. Çıkar için Ak Parti'de bulunan kesimin ve partideki güç merkezlerinin  güçlü bir otorite eksikliğinde huzursuzluk çıkaracağını çok düşünemiyor. Böyle bir durumda ve sonrasında Ak Parti'nin çatırdaması ihtimalinde  yeni konumunda hiç huzurlu ve güçlü olamayacağı da bir gerçek.
Seçimin en kazançlısı Selahattin Demirtaş'tır. Cumhurbaşkanı olacağı belli Erdoğan'dan bile kazançlı bence. Kendisi ve herkes tarafından zaten Cumhurbaşkanı olmaya yetecek oy alamayacağı bilinen Demirtaş, Ekmeleddin bey sayesinde açılan boş kulvarı iyi değerlendirdi, en büyük başarıyı kazandı. En büyük başarı zira hem oylarını % 50'ye yakın arttırdı hem de ana muhalefetin en güçlü adayı olduğunu gösterdi. Tel tel dökülen diğer muhalefet partilerini önümüzdeki seçimlerde izleyeceği akıllı stratejilerle geride bırakabileceği sinyalini veren HDP'nin  Türkiyelileşme projesi tuttu zira  seçmenden nitelik ve nicelik olarak puan aldı. Türkiye'nin her ilinden hatta  en tahmin edilemeyen bölgelerinden bile az da olsa oy alan HDP, rüyasının gerçekleştiğini gördü. HDP'nin psikolojik eşiği de  aşması kendisi açısından çok büyük bir kazançtır. Güleryüzlü, zeki ve esprili bir yüzün  çok önemli olduğunu gören HDP'nin bunu kişisel imajdan kurumsal imaja yansıtamaması halinde aynı başarıyı tekrarlayamayabileceğini de unutmamalıdır. 
Seçime katılım oranının kaybedenler tarafından her seçimde olduğu gibi bir züğürt tesellisi şeklinde kullanılması anlamsız,  dahası artık komiktir. Her kesimden insanın köyünde, tarlasında, akrabalarının yanında ve sahillerde olduğu bir tatili sağından solundan çekiştirmekle kimse gözüne perde oluşturmamalı. Seçim öncesi Edirne ve Kırklareli'nde dolaşırken gördüğümüz muhalefetin “bahanecilik” hastalığının seçim sonrasında da devam etmesi kendi kuyusunu kazmak gibi bir olaydır. Erdoğan'ın olağanüstü durumlarda bile sarsılmayan yükselişinin nedenini teslim etmek, daha göz dolduran örnekleriyle toplumun gönlünde taht kurmak çok zor bir hadise olmamalı. Siyaset meydanına çıkanlar o meydanda at gözlüklerini çıkarmadan dolaşacaksa sonraki yenilgilere de hazır olmalıdır. 
Daha ilk günden Demirtaş'ın yükseleceği, İhsanoğlu'nun tutmayacağı ortadaydı. Bundan dolayı Ekmeleddin bey aslında başarılıdır. %38.4 lük bir oy oranı profili düşük geçmişi o kadar da başarılı olmayan eski bir akademisyen ve bürokrat için önemli başarıdır. Zira İKT'nin başındayken bile silik bir görünüm oluşturan İhsanoğlu'ndan parlak bir Cumhurbaşkanı adayı çıkacağını umanlar başta yanılmıştı. Adaylığı ilan edildiği andan itibaren puan kaybeden, düşüşe geçen imajıyla “anti Erdoğan” oylarla bu oranı yakalayabildiğine şükretmeli. Şişirilen 14 partinin de sahada çalışmadığı, sadece poz verdiği bir ortamda  öne itilen, yalnız bırakılan, yaşlı, durağan konuşmasıyla  İhsanoğlu aldığı oyla aslında başarı kazanmıştır. Statik, heyecan uyandırmayan anlayışı ve üslubuyla bir proje olduğunu gösterdi ve Erdoğan karşısı güçlü bir adayı hasretle arayan özgürlükçü solu bile kendisinden kaçırtmayı başardı. %38.4'e “başarısızlık” diyenler bu faktörleri değerlendirdiğinde aslında  sadece “anti Erdoğancılık”'ın ne kadar oy alabileceğini görecekler. “Anti Erdoğancılık” yerine,  manzarayı gören, seçim yenilgisini kabul eden ama yeni stratejiler geliştirebilen bir muhalefet ancak ilerde umduğunu bulacaktır. 
Seçime kuşbakışı  baktığınızda çözüm sürecinin, barış sürecinin en önemli desteği aldığı anlaşılır. %62'ye yaklaşan oy oranıyla sürecin iki ana aktörünün topladığı oy atılacak yeni adımları kolaylaştırmıştır. % 38.4'ün içinde de önemli oranda süreci destekleyenler olduğu yönünde güçlü bir tahminin varlığı, seçimin sürece hizmet etme yönünde önemli bir işlevi yerine getirdiğini gösterir. 
Bütün bunlardan sonra en önemlisi 1. turda olmasa bile 2. turda Erdoğan'ın seçileceği belli, kesin olmasıydı. Erdoğan'ın  1. turda seçilmesiyle 2. tur  gailesinden, masrafından vb. memleket kurtulmuş oldu. 

Yorumlar