2012-03-20 00:00:00

Başbakan’ın  dindar nesil  üzerine  söylediği sözler  bir anda gündemi değiştirdi. Kendisini  dini  bir  anlayıştan uzak görenler  tedirgin oldu. O halde  dindar nesil tartışmaları  konusunda  devletin  doğru tavrı ne olmalı?

 

Başbakan  CHP  lideri ile  girdiği tartışmada  biraz da  tirübünlere oynayarak bu sözleri sarfetti. Daha sonra  gelen tepki  üzerine sözlerine açıklama getirme lüzumunu hissetti.

 

Her farklı kesimden  insan  kendi anlayışına uygun bir eğitimi devlet  yöneticilerinden isteyebilir. Anne babalar da  sahip oldukları çocuklarına farklı görüşten kişilerin eğitim vermesini istemeyebilir. Yıllarca Kemalist  sistemin kafa yontma sanatı icra ederek nesilleri  şekillendirdiği bir vakıadır. Ancak  bunu eleştirenlerin aynısını yapmaya   hakkı olduğunu söylemek  tartışmaya değer bir husustur.

 

Her din veya ideoloji mensubu kendi düşüncelerini tek doğru olarak görebilir. İslam tarihinde de  bunun örneklerini yaşamışızdır. Aynı dinin farklı mezhep uygulamalarının tüm topluma dikte edilmesi sıkıntı doğurmuştur. “Devlet nasıl bir dini anlayışı tavsiye etmeli?”  veya  “bunun dışında  tüm  eğitim metodlarının önünü kapamalı mı?” sorularının doğru cevaplarını bulmak inançlara saygıyı esas alan tüm fertlerin görevi olmalıdır. Devletin  bir  ideolojiyi veya dini dayatması yerine evrensel ilkeleri   topluma  tavsiye etmesi daha doğru olanıdır diye düşünüyorum. Dindar nesil , çocuklarımıza ahlakı öğretme   vb konuları gündeme gelirken  dine soğuk kesimlerin buna muhalefet etmesine kimsenin şaşırmaması gerekir. Evrensel ilkeleri yerleştirmek  ile  dini  vecibelerin  zorla tatbik edilmesinin bir olmadığını vurgulamak gerekir. Evrensel ilkeler derken  ahlaki değerler, adalet, farklı görüşteki insanların inançlarına saygı gibi değerleri kastediyoruz. Din bu değerlere ulaşılmasını,  insanın  iyi birisi olmasını yaratıcısına kul olma ve  dini vecibeleri yerine getirme ile olabileceğini söyler. Ateist veya farklı  ideoloji müntesibi bir kişi de bu evrensel değerleri inkar etmez, alerji duymaz. Ortak paydayı ideoloji dayatmayan  ve  fakat her anne  babanın çocuklarını, her  camianın üyelerini  istediği gibi yetiştirmesine imkan sağlayan bir yapılanmada  sağlayabileceğiz. İktidarı  elinde bulunduran ideoloji sahiplerinin kendi tarafına yontabileceğini düşünerek bunu toplumsal sözleşme olan anayasada  sabitlemeliyiz.

 

Dindarlıktan kasdedilen üzerinde de durmak lazım. Yapılan anketlerde tahmin edilenin çok üstünde kendini dindar hisseden bir kesim vardır. Bu konu üzerine yapılan   son ankette  kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz diye  sorulunca  toplumun % 80’inin kendisini dindar olarak tanımladığını görüyoruz. Bunu az çok diğer anketlerde de görüyoruz. 2005 MAZLUMDER Kocaeli şubesi adına başörtüsü üzerine yaptırdığımız  bir ankette de toplumda kendini dindar olarak tanımlayanların %70- 75 oranlarında olduğunu gözlemlemiştik ve şaşırmıştık. Toplum şimdi de önce de  dini vecibeleri yerine pek getirmese de  kendini dindar olarak tanımlıyor. Burada anlaşılan daha çok ahlak, adalet vb. gibi evrensel değerlere duyulan istek ve özlem yatmaktadır. Dini vecibeleri yerine getirme ile ilgili sorularda bu oran önemli bir şekilde düşse de dindar tanımı konusunda çarpıcı bir yüksek oran sürekli  dikkat çekmektedir. Yine  bu kişilere  kendilerini   siyasal İslamcı olarak  tanımlayıp tanımlamadığı sorulunca bu %80 lere varan oranın dibe vurduğunu görüyoruz.

 

Toplumda tanımlama nasıl yapılmalı sorusunu da tartışmalıyız. Siyasal   islam düşüncesinde olup,  kendini Müslüman olarak tanımlayanların ,  toplumda ameli veya mezhebi açıdan farklı olan ve fakat onlara sorulunca kendilerini İslam dairesi içinde gören kişileri İslam dairesi içinden çıkaran tanımlamaları da bu vesile ile biraz tartışmak gerekiyor. Hiç kimsenin kendi dini anlayışını, dini algılama biçimini tek doğru olarak görme hakkı olamaz. “Ben böyle düşünüyorum ama farklı bir anlayışın da doğruluk payı olabilir” hakkaniyeti içinde olmazsak at gözlüğü takmaktan kurtulamayız. Bu sadece dini görüşler ve tanımlamalar için geçerli değildir. Hayatın her alanında farklı düşünenin de doğru olabileceğini düşünmezsek  yerimizde sayıp kendimizi gelişmelere kapatmış oluruz. İslami hassasiyeti  olanlar dindar  tabirinden rahatsız olmamalı. Bu tabir genel bir şemsiyeyi göstermesi açısından kuşatıcı ve sempatik bir durumu gösterir. Mübelliğlerin de işini kolaylaştırır aslında.  Farklı ideoloji mensuplarının (genelde de sol) “madem kendinizi Müslüman diyorsunuz   size Müslüman diyelim” diyerek yaptığı tanımlamalarla siyasal İslamcılar rahatlamış olabilir. Ancak   kendini dindar tanımlayan fakat dini vecibeler konusunda  fazla hassasiyeti olmayanları  hoyratça dışladıklarının farkına varmıyorlar mı? Kendini dindar tanımlayıp  da ameli eksiklikleri olanlara  “Onlar da kendini Müslüman zannedip de olmayanlardır” mı diyecekler? “Kendisine Müslüman kimliğinden başkasını yakıştırandan bana ne” diyen  islamcılarımıza  tekrar biraz daha geniş bir çerçeveden dünyaya bakmalarını öneriyorum.

Yorumlar