2012-03-27 00:00:00

Fışkıran kemikleri önlemenin yolu yakınınızı kollamamaktan geçiyor

JİTEM karargahından kemikler fışkırıyor. Türkiye’de 90’lı yıllar sendromu da böylece yavaş yavaş aydınlanıyor. O günler hükümetin koordinasyonunda hesap sorulamaz güçler, işkence dehlizlerinde nice kişinin tırnaklarını sökerek işkenceler altında can vermesini sağladı. “Ülke bölünüyor” feryadı ile o günlerde hiç kimse bu gözaltındaki kayıplara, köy yakmalara bir şey diyemiyordu. İşkenceci JİTEM’ciler kendilerine bölgede engel olabilecek yargı güçlerinin evlerinin önünde bombalar patlatacaklarını alenen söyleyebiliyorlardı. Sanki bu mesele fail’i meçhullerle bitecekmiş gibi birçok yetkili sessiz duruşla JİTEM’cilerin “aslanlar gibi” olan mücalelerinin kutsal sonucunu bekliyordu. Bugün kemikler bulunuyor ve yeni Türkiye’de yer yerinden oynamıyorsa bazı olumlu gelişmelere paralelliğinden dolayıdır. Yoksa bu kemikler başka ülkelerde o dönemin sadece askeri yetkililerinin değil “Vatan için yapılan her hukuk dışı fiil kutsaldır” deme cür’etini gösteren siyasi yetkililerin de de sorgulanmalarını sağlar. O günlerde Hizbullah -PKK savaşına siyasi yetkililer göz yumuyor PKK’yı durdurabilecek bir savaş olarak görüyorlardı. Sonrası herkesin malumu.

Siyasi iktidar önemli bir imtihanda. Fail’i meçhullerin aydınlatılması şu andaki fail’i meçhullerin aydınlatılması olmadan olursa büyük bir eksiklik oluşur. Örneğin Hrant Dink olayı. Hrant’ın davasının hakim ve savcıları hakkında HSYK soruşturma başlatmış. “Örgüt olduğuna ben de inanıyorum ama delil olmadığından karar veremiyorum” diyen hakimin önüne gelebilecek delilleri sakın birileri karartmış olmasın. İktidar ucu belki Ramazan Akyürek’e de gitse bu olayın üzerine gitmelidir. Ramazan Akyürek ve cemaat arasındaki bağlantılardan dolayı Hrant Dink olayında aydınlanamamış noktalar var şüphesi aydınlatılmalıdır. Suç çetesinin ortaya çıkmamış olması ihmalkarlığı ararken birilerini görmezden gelme veya kollama yolu ile olmasın? Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yargı kararı hakkında adeta yargı kararına müdahale edebilecek beyanlar sarfederken mahkeme safahatı sırasındaki birilerini kollama yönündeki eğilimini neden sorgulamıyorlar? Celalettin Cerrah’ın o günlerdeki beyanları ve kararları “benim atadığım kişileri harcamayayım” mantığı içinde görülmez mi oldu? Yargı sonucu sizleri tatmin etmiyorsa tek kriterinizin adaleti ortaya çıkarmak olduğunu gözardı etmemelisiniz. Adaletin imtihan halindeki insanoğlunu üzmek gibi bir huyu vardır. Yakınını kollamak vb. huylar yerine zor olan adaleti tercih etmeniz halinde ancak mağdurlar sizden memnun olacaktır. “Niye bu karar bir çuval inciri berbat etti” diye hayıflanıyorsanız bir de mahkeme safahatını etkileyecek siyasi karar ve davranışlarınızı sorgulamalısınız.

İçkale’den kemikler fışkırmaya devam edebilir. Ancak bunlar bilhassa dindar sağ camiadaki mantık değişmediği müddetçe sadece o kemiklerin yakınları ile ilgili bir hadise olarak kalacaktır. İşkenceye karşı olan bilinç, derin devlet faaliyetlerinin sorgulanması şu andaki siyasi iradenin eleştirilebilmesi ile gerçekleşebilir. Gözaltuında korkunç işkencelerle öldürülüp sonra bir çukura atılan insanlar karşısında vicdanınız sızlıyorsa oy verdiğiniz iktidarı da eleştirebilmelisiniz. “Sadece bana zararı olacak grupları çökerteyim, halkta ve devlet mekanizmasında bir zihniyet ve bilinç değişikliğini sonraya bırakayım” diye düşünüyorsanız icraatlarınız karanlık fırsatçıları pek üzmeyecektir. Eleştiri her zaman olumsuz anlam taşımaz. Eleştirileriniz ile gerçeği ortaya çıkarmaya çalışma yolunda ihmaller sergilemeye başlayanları doğrultabilirsiniz.

Türkiye’de derin güçler imha olmadı. Sadece uyku moduna geçerek fırsatı beklemeye başladılar. Bu memlekette her şeyin çok iyi olabileceği günlerden sonra darbeler, idamlar olabilmiştir.Yeni fail’i meçhulleri önlemek istiyorsak tüm camiaların üyelerini, tarikatların müritlerini işkenceye karşı bilinç eğitiminden geçirmesi gerekir. İşkenceci olamayacak rikkatteki yüreği taşıyan dindar insanların geleneksel olarak statükocu politikaları benimsemesinden dolayı sağ ve soldan duyarlı insanlar adalet paydasında birbiri ile buluşamadı. Birbirlerine hep şüpheci gözlerle baktılar. “Düşmanım bile olsa ona yapılan haksızlığa adalet kriteri çerçevesinde yaklaşmalıyım” diyemiyorsak bu kemikler veya Hrant dink davası hakkında eleştiri yapmanın bir anlamı yoktur.

 

Yorumlar