Gazetecilerin tutuklanması doğru mu?
Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmaları önemli tartışmaları beraberinde getirdi. Ergenekon soruşturması çok tartışılan bir davadır. Bu davanın çok doğru bir şekilde yürümesi gerekiyor.
Ergenekon soruşturması T.C tarihinin en önemli soruşturmasıdır. Artık herkes tarafından bilinen Türkiye'nin yönetimindeki illegal ellerin ortaya çıkmasını sağlayan bir soruşturma. Bu soruşturma içinde çok önemli gelişmeler yaşandı. Danıştay baskını Ergenekon davası ile birleştirildikten sonra birçok sanık için çok umutsuz bir süreç başladı. Zira ortada önemli bir cinayet ve provokasyon girişiminin belgesi duruyordu. Danıştay baskını Ergenekon davası için çok önemli bir kavşak noktası oluşturdu. Savcı Öz çok önemli iddiaları incelemekle meşgul. Bu kolay bir iş değil. Zira çok karmaşık ilişkiler süreci içeren içine MİT ajanlarının karıştığı bir süreç yaşanıyor. Gazetecilere bilgi servis eden istihbarat elemanları, bir onun bir bunun adamı olan gazeteciler…
Ergenekon soruşturmasının doğru ve adil bir şekilde devam etmesini istiyorsak sürecin de adil ve hukuk ilkelerine uygun bir şekilde devam etmesi gerekiyor. Süreç içinde Fethullah Hoca cemaatine yönelik büyük komplolar gündeme gelmişti. Bu komplo iddiaları hakikaten çok vahim boyutlarda idi. Cemaat evlerine silah koydurup terör örgütü isnadı yaptıracak bir komplo iddiası ile karşı karşıya idik. Bu iddiaların ciddiliği soruşturma seyrinde bazı yanlışlıkların yapılmasına yol açabiliyor. Dava başlangıcında gözaltına alınan İlhan Selçuk gibi bazı ünlü yazarların gözaltına alınma biçimleri oldukça tartışmalıydı. Yeri yurdu belli olan bir kişiye yönelik geceyarısı baskınları hukuken tedirgin edici idi. Uzun tutuklama süreleri de yine bu fazla vesvesenin ürünü olan tartışmalı hususlar. Çok ciddi deliller de bulabilirsiniz ancak gözaltı şekilleri ve tutuklama kriteri ve süresine dikkat etmek zorundasınız.
Ergenekon soruşturması bir cemaatin aşırı evhamlı vesveseli yakşlaşımlarına kurban edilmemelidir. Kendisine karşı olabilecek komplolar ile ilgili olarak kimse yargıyı abartlı iddialarla etkilememelidir. İddialar yanlış demiyorum ama daha fazla bir şekilde suçlu ortaya çıkana kadar hukukun ilkelerine riayet edilmelidir. Suç veya hata iddia ediliyorsa ispatlanmalıdır. İspatlanıncaya kadar, her insan suçsuzdur. Hakkında mahkemede karar verilinceye kadar, her zanlı masumdur. Gazetede veya televizyonda bir insan hakkında çok ciddi suçlamalarda bulunulabilir. Her ne kadar basında çıkan şeyler o insanın şeref ve haysiyetini yaralasa da, hakkındaki iddialar mahkemede ispatlanıp karar verilinceye kadar o kimse masumdur. T.C. tarihinin en önemli sonuçlsarına ulaşılabilecek bu soruşturma bu şekilde sürmemelidir. Yoksa çok önemli sonuçları doğurabilecek bir dava akamete uğrayacaktır.
Odatv'de bulunan belgeler arasında provokasyon çalışmaları vb olabilir. Bu konuda süreç devam eder ve gereken yapılır. Ancak doğru ile yanlış birbirine karışırsa doğrulara da yazık olur.
Basın özgürlüğü demokratik bir toplumda vatandaşların kendilerini ifade etmek için kullandığı en önemli vasıtalardan biridir. İktidarlar basına siyasi bir anlayışla yaklaşamaz, yaklaşmamalıdır. Yargı basın özgürlüğü noktasında biraz daha hassas olmalıdır. Ancak bu basın mensuplarının yanlış yapmayacağı, suç işlemeyeceği anlamnına gelmemelidir. Basın çifte standartçı da olabilir. Siyasi bir bakış açısıyla Ergenekoncu'ları da savunabilir. Zamanında Oktay Ekşi, ki kendisi Basın Konseyi başkanlığı yapmıştır. “İçimizdeki alçakları tanıyalım” başlıklı unutulmaz bir makalesiyle bizzat kendisi gazeteci arkadaşlarına iftira etmiştir. Bilerek veya bilmeyerek böyle bir komplonun içinde bir önemli gazeteci yer almıştır. Ama bu kimselere aynısı ile mukabele hakkı getirmez. Adaletli olmaya çalışmak en doğru olanıdır. Kriter adelet olduktan sonra fazla evham ve vesvesenin zararlı etkilerinden kendinizi kurtarabilirsiniz.
Yorumlar