2011-05-11 00:00:00
Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'nde BDP'nin desteklediği Kocaeli bağımsız milletvekili adayı Emrullah Bingül'ün seçim bürosu açılışının ardından olaylar çıktı. BDP il yöneticilerinin de katıldığı açılış töreni sona ermeden bazı gruplar törene katılanları taş yağmuruna tuttu. Seçim bürosuna slogan atarak yürüyen ve kısa sürede sayıları 500'e ulaşan grubu polis, biber gazı kullanarak dağıttı.
http://www.haberpan.com/haber/golcukte-bdplilere-saldiri
Kalabalıktan fırsat bulan kişilerin seçim bürosunun camlarını kırıp tabelayı indirmesi ve BDP bayraklarını yakması ile son bulan olaylardan sonra Gölcük’te gerginlik bitmiş değil. Aynı günlerde ise Güneydoğu’dan da farklı şiddet olaylarının haberleri geliyor. Ak Parti seçim otobüsünün Van’da taşlanması veya Yüksekova’da Müstez’af derneğine yapılan saldırı sonrası derneğin yakılması ve dernek başkan yardımcısı olan bir kişinin öldürülmesi gibi olaylar yaşanıyor. Bu gibi saldırıların da BDP sempatizanları tarafından yapıldığı söyleniyor.
“Güçlüyüm, o halde rakibimi ezerim, linç ederim” mantığı nerede olursa olsun yanlıştır. Farklı fikirler sizi rahatsız edebilir, düşmanlık düzeyinde ona karşıt olabilirsiniz ama bu, sizin bir başkasına şiddet uygulamanıza mazeret teşkil edemez. Ülkemizin batısında gelen her asker cenazesi ile gerilimin yükseldiği ve bir öfke selinin sokaklara döküldüğü doğrudur. Ama bu çok uzun yıllardır devlet ile Kürtler arasında var olan problemin Türk halkı ve Kürt halkı arasındaki bir çatışma ile çözülebileceğini göstermez. Ortada devletin varlığını ortaya koyması ve devleti Türklük esası üzerine kurgulaması ile ortaya çıkan bir sorun vardır. Bu sorun uzun yıllardır bir sorun oluşturmuş ve Kürt halkı dillerinin, kültürlerinin asimile edilmeye çalışıldığı düşüncesi ile rahatsızlık duymuştur. Duymamaları da mümkün değildir. Konuyu tarafsız bir insan hakları çerçevesinden yorumladığınız zaman hiç bir güç odağınının Allah’ın farklı bir ırk ve dil üzerine yarattığı bir topluluğu inkar etmemesi gerektiği gerçeği ile karşılaşacaksınız. Böyle bir zemin üzerine ortaya çıkan muhalefetin Kürt halkı arasından destek bulduğu da bir gerçektir. Ancak bu hareketin yol ve yöntemine yine Kürt halkı arasından ciddi bir tepki oluştuğu da bir gerçektir. Bütün bu olaylar üzerinde uzun uzun durup tartışma gereği hissedilen konulardır. Ancak sorun “ben güçlüyüm, o halde farklı olanı, ötekini yok ederim, konuşturmam” mantığıdır. Mağdur olduğunu söyleyenler kendisini biraz güçlü olduğunu hissettiği anda karşıt tarafı önemli mağduriyetlere uğratmaktadır. Bunun farklı gruplar tarafından ama aynı mentalite ile yapılması Gölcük ve Yüksekova’da yaşanmıştır. Asıl tehlikeli olan da linç kültürünün olmasıdır, farklı fikir ve yapılanmaların olması değildir.
Gölcük’te BDP’lilere saldıran güruh bu hareketlerinin BDP’nin oyunu arttırmaktan başka bir şeye yaramayacağını bilmelidir. Toplumun kutuplaşması ile varılacak bir yer yoktur. Bundan 3 yıl önce bir asayiş olayı sonrası Balıkesir Altınova’da da buna benzer olaylar yaşanmış benim de içinde bulunduğum bir insan hakları heyetinin ziyareti sonrası ilçede vahim saldırı olaylarının yaşandığını gözlemlemiştik. Bu sefer Gölcük’te daha sıkı tedbirlerin alınması ile olay daha da büyümese de ülkeyi rahatsız eden bir büyük patlamaya hazır bombanın varlığı gözlerden ırak tutulamaz. Bu sorunun çözümü baltalanmaya çalışılan siyaset içindedir. Şiddet, baskıcılık ile kimsenin varacağı bir yer yoktur. Sorun halklar arası bir kavgaya veya aynı halk içindeki farklı grupların silahlı şiddetine dönerse sorunun var olan çözüm umutları iyice söner. Kimsenin toplumu daha karanlık ve girift bir hale sokma hakkı yoktur. Sorun sokağa terk edilemez, sorun sorumsuzluğa teslim edilemez. Linç kültürünün savunulacak zerre miktarı bir yönü yoktur. “Halkın heyecanı, hassas bir bölgede muhalif bir grubun varlığının tahrik unsuru olacağı” yollu itirazlar tüm fikir ve yapıların üzerinde yer alan insan hakları anlayışı açısından mazur görülemez. Toplumda farklı her her kesimi mutlu edecek değişiklikler anayasal düzenlemeler ile yapılabilir.
Kaset Skandalı
MHP’den 3 genel başkan yardımcısı ve İstanbul il başkanının da aralarında bulunduğu milletvekili adaylarının istifası ile sonuçlanan kaset skandalı seçimlerde MHP’yi baraj altına itebilecek bir gelişmedir. Genel başkan yardımcısı Bülent Didinmez’in “imam nikahlı eşimdir, özel hayatımdır, kime ne” yollu direnişleri 4 gün boyunca devam etse de Bahçeli’nin ısrarı ile istifalar gerçekleşti. Skandal kaset karşısında uyarı beklemeden anında istifa etmesi gereken bir kişinin İslami gerekçelere sığınmaya çalışması utanç vericidir. Zira İslami açıdan izin verilse de çok eşliliğin bir aleniyetinin olması gerekir, herkes tarafından bilinen bir nikahın varlığı gerekir. Zaten Nikah toplum tarafından bir birliktelik duyulsun diye vardır. Gizli bir birlikteliğin ortaya çıktığı ise açıktır. Kur’an’da “Adaleti sağlamanız mümkün değildir” diyerek emr edilmeyen ancak izin verilen bir durumdur çok eşlilik. Bu konular ortada iken hem de bir önemli partinin genel başkan yardımcısının böyle bir savunma yapmaya çalışması, bir siyasetçinin Türkiye’de ne denli pişkin olabileceğine dair ibretamiz bir örnektir.
Yorumlar