2016-02-24 00:00:00


Geçtiğimiz günler sadece Türkiye değil tüm dünya şok bir saldırıyla sarsıldı. Ankara'nın kalbinde canlı bomba saldırısı Yeni bir şok ve moral bozukluğu dalgası oluşturdu. Çok geçmeden  patlamanın çözümsüzlüğe bırakılan Kürt meselesi kaynaklı olduğunu öğrendik. Devlet, hendek, barikatı yıkıp geçiyor, ama Kürt meselesi bitiyor mu? Demek ki bitme bir yana yeni ve artan bir sürece giriyoruz.
Kamuoyunun geneli tarafından desteklenen hükümetin çatışma politikası hendek, barikatları kırmada önemli bir yere ulaştı. Cizre'deki hendek, barikat direnişi bitirildikten sonra gözler Sur ilçesinde. Sur yıkılmış durumda ve sona gelinmiş durumda. İçerideki sivillerin ve silahlı unsurların teslim olması günlerdir sürüncemede. Kürt meselesinde artan güvensizliğe paralel Sur'da bulunanların teslim olma anında karşılaşabilecekleri konusunda artan güvensizliği var. Mülki amirlik ve sahadaki güvenlik güçleri arasında her geçen gün artan koordinasyon ve hiyerarşi bozukluğu sorunu körüklüyor. Günlerdir karşılıklı insani adımların atılmasıyla bitirilebilecek bir mesele sürüncemede kalıyorsa Kürt meselesinin çözüm süreci sonrası geldiği yer neresidir, bunun tahmini oldukça üzücü sonuçlarla bizi karşılaştıracak. Hendek, barikat siyasetinin Kürt meselesinin çözümünü zorlaştırmaktan başka hiçbir şeye yaramadığını PKK halen görmüyor. Soruna müdahil olabilecek Öcalan'ın muhtemelen sözünün, gücünün geçmeyeceği bir alana bir müddet müdahil olmak istemediği de ortada. Bunu çözüm süreci sırasında sürekli beyan etmişti. Devlet ise barikat yıkmanın zafer sarhoşluğu içinde gözlerini kalıcı adil çözüme kapamış durumda. Özetle güvensizliğin artışı Kürt meselesinin çözümünün zorlaşmasıdır. 
Defalarca söylediğimizi anlaşılmadığı için tekrar etmek zorundayız. Kürt meselesi  devlet tarafından yıllarca dayatmayla devam ettirildi bugün de aynı dayatmanın devamıyla bitmez. Çatışmanın devamı, sorunun, ateşin üzerine benzin dökmektir. Kılavuzu haktan sapan olanın varacağı yer sürekli sorunlu alandır. PKK da çatışmalı ortamın sorunu körükleyeceğini ve Kürt gençlerinin barikatlarda bir çözümsüzlüğü yaşayacağını bilmelidir.
Ankara saldırısı bölge ve Türkiye bir barut fıçısı haline geldiğinde yapıldı. Bu denli bir yüksek tansiyon ortamında olağan dışı bir gelişme değildi. Çatışma başladıktan sonra her iki tarafın kontrollü ve belirli bir evrede götürdüğü çatışma, Ankara saldırısıyla farklı bir evreye geçişi temsil ettiğinden son derece önemli ve dikkat çekicidir. Bunu görmeyen hükümetin saldırıyı ucuz politik argümanları için kullanması olası artacak tansiyon açısından son derece sorunludur. Çatışma arttıkça Kürt gençleri daha çok radikalleşecek ve durum kontrolden çıkacaktır. Ceylanpınar saldırısı da muhtemelen kontrol dışı bir eylemdi ama bardağı taşıran son damla olması açısından hafızalarda önemli bir yer tutmaya devam ediyor. Meseleyi TAK vb yeni belirsiz yapıların inisiyatifine bırakmak bir devlet açısından sorunun çözümü için önemli bir acziyet göstergesidir. Devlet çözümde elinin bilhassa uluslararası alanda çok kuvvetli olmadığını görerek hareket etmeyi tercih etmiyor. ABD'nin Türkiye'nin resmi açıklamasıyla saldırı suçlusu PYD'yi ilan etmesiyle bile PYD'yi destekten vazgeçmemesi Ankara için jetonun düşmesini gerektirecek bir andı. 
Çatışmalı ortam içinde en zor olan, sorun adına konuşan sivil siyasetçilerindir. HDP çatışmanın başlamasıyla  her geçen gün siyasetten kopuyor. Çatışmanın başlamasıyla başlayan HDP'nin oy oranlarındaki  düşüş, çatışmanın devamıyla yüksek ihtimalle devam edecektir. Bunu durdurmak HDP yöneticilerinin elindedir ve gerginlik nereye ulaşırsa ulaşsın sivil siyasette ısrar etmeleriyle mümkün olacaktır. Bu, hem kendileri için hem de sorunun çözümü için uzun vade açısından önemlidir.  Kamuoyunda Ankara saldırısının failini sahiplenmek anlamına gelen taziye ziyareti vd. gelişmeler HDP'nin hem oy kaybına hem de siyasetten kopuşuna hizmet ediyor. HDP BDP'lileşecekse niye yeni bir parti kurulduğunun cevabı verilmelidir. Kürt sorunu BDP'lileşerek çözülmez. Çatışmayı geçerek düşünmemiz gereken bu meselenin çatışmasız ortamda geniş toplum kesimlerince önemli bir haksızlıktan kaynaklandığının kabulüdür.  HDP'nin çatışmalarda özgün bir rol oynamayı başarması zor olsa da,  bunu yapmaya çalışmalıydı. Siyasi parti çatışan değildir, çatışana yakın olsa da çatışma yerine sivil siyasette inat etmelidir. 
Toplum her geçen gün kutuplaşıyor. Taraftarlık artıyor, adalet zemini kayboluyor. Her geçen gün artan oranda sorunların farklı kesimlerin organik birlikteliğiyle adalet zemininde çözülme ihtiyacı büyüyor. Taraflar haklı bile olsalar bir diğeriyle var olacağını bilmeli ve gerilimi düşürecek adımlara öncelik verilmelidir. Bunu sorumlu aydınlar, medya, STK temsilcileri en yakından hissetmelidir.
@gergerliogluof

Yorumlar