2015-01-28 00:00:00

Hrant Dink davasındaki gelişmelerden çıkan sonuçlara baktığımızda en son olarak anladığımız vahim bir durumdur. 8  yıldır sürüncemede olan davanın tekrar ele alındığını görüyoruz. Herhalde  hiç bu kadar göz göre göre gelen bir cinayet ve ardından adalete kavuşturulmasında ihmal ve engellemenin olduğu bir başka dava yoktur. Hrant Dink mezarından kalksa  dava öncesi ve sonrası olan gelişmeleri görse herhalde o çok içten ifadeleriyle hiç kimsenin ifade edemeyeceği çarpıcılıkta ve sıcaklıkta kelimeler, cümleler sarf eder, onun kahrından tekrar öldüğüne şahitlik ederdik. 

“Bu dava paralele sığmaz” mı sığar mı bilemem, ancak bildiğim 8 yıl boyunca araştırılması gereken birçok husus varken çok şeye sığdırıldığı ve daha da sığdırılacağı. Çünkü  istenirse her şeye sığdırıldığını gördük. 
Davanın teferruatına girdiğinizde adeta içinde kayboluyorsunuz. Her senaryoya uygun malzeme var dosyalarda. Buradan yeni vitrinler çıkarmak, yeni filmler oluşturmak çok zor değil. 
“Bu dava burada bitmez” diyen Hrant'ın arkadaşlarının direnci bu davayı çok etkiledi. Gerçeğin bir dosya içine sıkıştrılarak kaybedilmesine izin vermediler. İsmi farklı her araştırmacı, davanın seyrine önemli katkılar sundu. Farklı açılardan değerlendirmeler bazen çakışsa bazen çelişse de değişmeyen gerçek bu davada önemli sırların sümenaltı edilmeye çalışıldığıydı.
Gezi ve Cemaat, Hükümet savaşından önce başlattığımız “adalet talebimiz var” imza kampanyasının ilkelerini tekrar hatırlamakta fayda var. Kamplaşma ve kutuplaşma azami dereceye gelmeden önce Türkiye tarihinde eşine az rastlanır bir çalışmaya imza atmıştık. Dindar aydınların ortak girişimiyle başlayan bir imza metni daha sonra hemen her farklı kesimin takdirini ve desteğini almış hep birlikte  adalet talebine omuz vermeye çalışmıştık. Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanıyla olan görüşmelerimizde devletin hali ikrar ve itiraf  ediliyordu. Şimdi geriye dönüp 3 yıl önceki günlerimize bakıp bugün adına hayıflanıyoruz.  Sadece ve sadece adalet talep etmenin inadı ve erdemiyle bir araya gelen kişiler bile bugün birbirini duymak ve anlamak bile istemiyor. Bu, hiç şüphesiz adalet adına bir geriye gidiş. Eğer davayı adaletli bir şekilde sonuçlandırmak istiyorsak böyle bir mentalite ile bunu sağlayamayacağız. Elimizde yeni deliller ve önceden kapatılmış yolun açıldığı emareleri olsa bile bu birbiriyle yüksek sesle tartışan ve yine de diğerini duymada sorunlar yaşayan anlayışımızla işimiz  şimdi daha da zor. 
Aşağıda tam 3 yıl önce yaptığımız çağrı duruyor. O gün belki bir açıdan çözümsüzlük görünüyorsa bugün bu karmaşıklığa bir de kutuplaşan bir ortam eklendi ve bu haliyle adalet şimdi  daha zor. Yine de adaletin peşinde koşmamız gerektiğini ve ümitvar olmamız gerektiğini hatırlatayım. Yargı açısından açılan yeni bir kulvar var ve buna da şans tanınacak ama at gözlüklerimizi çıkarmazsak bizi yeni bir hüsran bekleyebilir. Aşağıdaki metni okuyunuz, bu metnin güncelliğini hiç kaybetmediğini ve  hep rehber alınması gerektiğini de göreceksiniz.
“BİZ BU DAVANIN TABİİ TARAFIYIZ

YENİDEN, HUKUKA UYGUN, KAPSAMLI VE SAHİCİ BİR YARGILAMA İÇİN ÇALIŞACAĞIZ

Hrant Dink'in katledilmesinin üzerinden beş yıl geçti.

Ancak aradan geçen onca yıl boyunca, bu cinayetin bütün boyutlarıyla
aydınlatılması için gerekli irade oluşmadı. Varlığı herkes tarafından
bilinen derin fail ortaya çıkarılmadı. İlk günden itibaren, adaletin
tahakkukunu önlemeye yönelik kolektif bir bürokratik direnç
sergilendi. Bu cinayetin aynı zamanda kendisini de hedef aldığı siyasi
irade ise bu direnci kırmak ve adil yargılamanın gerçekleşmesini
sağlamak için gereken iradeyi ortaya koyamadı. Kısacası bu cinayeti
gerçekleştiren örgüt, yapı ve işleyiş ortaya çıkarılıp
cezalandırılamadı, hak yerini bulmadı.

Adaletin yerini bulmasını bekleyen bizler, bu tablo karşısında derin
bir hayal kırıklığı içindeyiz.

”Hak” söz konusu olduğunda, Müslümanlar meselenin tabiî ve zaruri tarafıdırlar.

”Bir insanı haksız yere öldürenin tüm insanlığı öldürmüş” gibi olduğuna
inananlar, her durumda adaleti üstün tutmak ve hakikatin şahitliğini
yapmakla yükümlü olanlar, bu aleni haksızlık karşısında da susamazlar
ve inançları gereği müdahil olmak zorunda oldukları bir davaya
kayıtsız kalamazlar.

Müslümanların adaletten yana ağırlık oluşturması ve bu davanın hukuka
uygun bir şekilde sonuçlanması için ihtiyaç duyulan desteği sağlaması,
adaletin tahakkuku bakımından hayati bir önem taşımaktadır.

İslami hassasiyet sahibi tüm kişi ve kuruluşları kendi davalarına
sahip çıkmaya, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve heba
edilen beş yılın ardından, kapsamlı ve sahici bir yargılamanın
gerçekleştirilmesi için her kesimden vicdan sahibi insanlarla beraber
daha aktif bir şekilde çalışmaya davet ediyoruz.”

 
Evet, adalet talebine hepimiz hele ki dindarlar bugün daha da  muhtaç. Sakin bir şekilde tüm kamplaşmalarımızı en azından Hrant  için iptal edelim ve  bu katledilmiş davanın adaletle sonuçlandırılmasına yoğunlaşalım.

Yorumlar