2008-03-19 00:00:00

KAOSUN ADI BELLİ  OLDU; YARGI  DARBESİ

 

Yargıtay  Başsavcısının  Ak Partiyi kapatma yönündeki  iddianamesi  bir  anda  siyasi tansiyonu  yükselti. Gerçi tansiyonun  çok  düşük  olmadığı  da  belliydi.Başörtüsü  tartışmaları  gündemin  zirvesindeki  yerini  korurken  bu  davanın açılması    gerginliğe zirve  yaptırdı.Başörtüsü  tartışmaları  ile  tedirgin olan   yargı  bürokrasisi  zaten çeşitli taktiklerle  başörtüsü  yasağının önünü  kesmeye  çalışıyordu.Danıştay  YÖK  başkanının  yazısının  yürütmesini  durduruyordu.Önceki dönemlerdeki YÖK  Başkanlarının  rektörlere  yönelik  yazılarını  incelediğimizde  çifte  standartlar  hemen  ortaya çıkmaktadır.Eski  YÖK Başkanı Kemal  Gürüz 2000 yılında  tarafından genel kurul  kararı  olmaksızın  üniversitelere  gönderilen yazıyla  başörtüsü  yasaklanabiliyorken  şimdi  jet Danıştay kararları  ile bu tür genelgelerin   ancak  genel kurul  kararı  ile olabileceği  vurgulanıyor.Bu  da  işte  yargı  2008  hatırası.Ama   amaca  ulaşmaya   bunların da kafi gelmeyeceğini düşünen  güçler  sonunda yargısal  bir hamle   ile  son darbeyi vurmayı tercih  ettiler. 

 

Başsavcı’nın iddianamesine  bakıldığında  genel  olarak  bir  zorlama  delil  bulma  halinin mevcut  olduğu  hissediliyor. Adeta komediye  varacak  ölçüde  deliller  bulunmaya  çalışılmış.Mehmet  Akif’in  Safahat’ını  dağıtma suçu  ve yalan  olduğu  yayınlandığı  gazeteler  tarafından kabul edilmiş  bir çok  haber  ve  demeç yer  alıyor.Bu  iddialar  Ak Parti’yi  aksine  kapatılsa  bile  daha da  güçlendirecek mahiyettedir.Anadolu’dan  yükselen öfke  ve tepki  bunu söylüyor.

 

Başörtüsü’ne  özgürlük  kısmen de  olsa  getirilmeye  çalışıldığında  Deniz Baykal’ın  CHP si  başta  olmak  üzere  medya  organları  kaos  edebiyatı  yapmaya  başlamışlardı. Herkes Ülke’de  bir kaos  çıkmayacağını söylemesine   ve  bunu sağlam  delillerle  ispat  etmesine  rağmen  bu  çığlık   yasakçılar  tarafından    yükseltilmeye çalışılmıştı.Şimdi  bu  kaos  kelimesinin anlamı  anlaşılıyor.Bürokratik oligarşi  “sen  bizim hassas olduğumuz  konulara  yani  Başörtüsü  konusu  gibi  konulara değinirsen  başına  olmadık  işler  açılır” mesajı vermeye  çalışıyormuş.Meğer   bahsedilen  kaos  elitist  güçler  eliyle  çıkartılacak bir  süreç  imiş.Bu  süreci nereye vardıracakları  şu  an belli  değildir  fakat  gözlerini  karatmış  oldukları  bellidir.Zaten  bu söylemi  kullanırken  bir şeyler ima eder şekilde konuştukları  belli  oluyordu.

 

Bu  çılgınlık  niçin  göze alındı?  diye  soracak  olursak  herhalde en  başta  gelen cevap mevzi kaptırmak  istememek  arzusundan olduğudur. Başörtüsü’ne özgürlük  getirilmesi  yönünde  atılan  adımlara “haddini bil,  canının  derdine  düşersin, kaos  içinde kalırsın”  cevabı  verilmektedir.Yoksa  bu  devirde  artık  parti kapatmaların  kar etmeyeceğini herkes bilmektedir.Hatta  parti kapatmaların  reaksiyoner  bir etki ile  o  partinin oylarını  arttırmasına  yol açacağını artık hemen herkes  bilmektedir.Amaç  “ne  olursan ol  bizim  çizdiğimiz sınırlar  içinde  kalman gerekir,  aksi taktirde  canının  derdine düşecek işler başına  gelir”  mesajı vermektir. “Varol  ama prestij  konusu  yaptığımız  hassas  konulara dokunmamak  şartıyla”  denmektedir.

 

Ancak Toplumun  büyük bir  kesimi yasağa karşı tepkili durumdadır. Dava  vicdanları  sızlatmıştır. Zira    milyonlarca  kişi,  oylarının,  iradelerinin birileri tarafından  bu sefer açıkça  ve zorbalıkla  çalınmaya çalışıldığını  fark etmiştir. Bu  partiye  oy  vermemiş bir  çok  kişi  bile  bu davayı şık bulmamıştır. Zira  abartılı  delillerle  sandıkta  yenemediği  rakibini  belden  aşağı  vurarak yenmeye  çalışan  bir  boksör  vardır artık  ringde.Ama  bu  belden  aşağı  vurma  taktiği tutmamıştır.Yenilmesi artık   kesin   olan boksör  için atılan havlu bu  sefer  belden  aşağı vuran için,   halk tarafından  atılmaktadır.Toplumun  büyük  kesiminden gelen  tepki  bunu doğrulamaktadır.Şimdi  artık  yapılacak olan  büyük  bir demokrasi  mücadelesi vermektir.Her  kesimden insan,    artık parti  kapatmaların olmaması  gerektiğini ortaya koyabilmelidir.Partiler  değil  kişiler  cezalandırılmalıdır.DTP’yi kapatarak  Kürt  sorununu  bitireceğinizi,   Ak  Partiyi  kapatarak  Başörtüsü  tartışmasını  bitireceğinizi  sanıyorsanız  aldanıyorsunuz demektir.Bu  sorunlar  adil  ve  herkesin  haklarını özgürce ve  başkalarını  rahatsız etmeyecek  bir  şekilde  kullanacağı  bir  şekilde  çözülmedikçe  Ülke’deki gerginlik    çözülmeyecektir. Hiç şüphesiz   Ak parti’nin  eleştirilecek  olan birçok  yönü  vardır.Ama  bu onun  faüllü darbelerle  nakavt edilme  çabalarına  göz  yumulmaması  anlamına  hiç kimse tarafından gelmemelidir. 

 

Partiler örgütlenme  özgürlüğünün doğal sonucu olarak ortaya çıkmış  demokrasinin vazgeçilmez  kurumlarıdır. Farklı parti  düşüncelerine tahammül edemeyeceksiniz  rejiminizin  mahiyetine demokrasi  demeyeceksiniz. Bu  her  kesimden parti  için  böyledir. Farklı her görüşe  tahammül  çıtasını  oldukça  yükselterek  tahammül  etmek  zorundasınız.Bu  tavsiyeyi  çifte standart  yapmaksızın  her  kesime  yönelik olarak  ifade  etmekteyiz.

 

 

 

Yorumlar