2008-07-17 00:00:00
KARARSIZLARIN KARARININ BELİRLEYİCİ OLMASI HAZMEDİLEBİLİR Mİ?
Seçim için son haftaya girildi ve ortam iyice gerildi. Birbirini ağır kelime ve ithamlarla suçlayan parti liderleri son günlerde yeni puanlar kazanmak peşinde. Son hafta önemli olaylara gebe olabilir. Parti liderleri birbirleri hakkında olağanüstü iddiaları gündeme getirebilir.Ayrıca terör olayları ile ilgili gelişmeler yaşanabilir.Şok edici bombalı saldırılar veya artan terör hadiseleri seçim öncesine damgasını vurabilir.
Yukarıda saydıklarımıza bakarak seçmenin bir kısmının son hafta gelişmelerine göre fikir değiştirebileceği düşünülebilir. Burada sorun, toplumun önemli bir kesiminin estirilen rüzgara göre yön değiştirmesidir. Yoksa çok iyi siyasi tahliller yapabilen, fakat mükemmeliyetçi kişilik yapısından dolayı kararsız kalanları kasdetmiyoruz. Bir çok kez yapılan anketlerde toplumun önemli bir kesiminin Ülkenin ciddi sorunları karşısında kararsızlar safında olduğudur. Bazen bir konu etrafındaki toplumun görüşünün ortalama değeri kararsızlarla aynı oranları vermektedir. Toplum ortalaması ile kararsızlar oranı ilginç bir şekilde kesişmektedir. Böyle bir görüntü ise aslında kararsızların kararının asıl belirleyici olduğu gerçeğini ortaya sermektedir. Hakikatende seçim öncesi yapılan anketlere baktığımız zaman kararsızların oyu bazı partileri baraj üstüne çıkarabiliyor , koalisyon veya tek başına iktidarı belirleyebiliyor.
Ülkenin geleceğine yön verecek oy sahiplerinin son haftadaki olaylar sonucu ortaya çıkacak manipulasyonların esiri olduğunu düşünmek üzücü bir durumdur. Hatta bu olaylar karşısında bile sandık başında halen kararsız kalabilecek bir kesim olacağı da bir gerçektir. Sanıldığının üstünde apolitik bir toplum olduğumuz bir gerçektir. “Dinimi değiştiririm partimi değiştirmem” diyenlerin olduğu ve kemik kitlelerin olduğu söylense de bu iddia da yine tezimizi güçlendirmektedir. Zira yeni durumlar karşısında siyaset üretmemeyi marifet olarak görenlerde apolitikler safında değerlendirilmelidir. Apolitiklik, tabiiki bir ülkenin gelişmişlik düzeyinin alt seviyelerinde seyrettiğine dair bir göstergedir. Apolitik bir toplum olma Ülke yönetimine hukukdışı müdahalelerde bulunan derin güçleri de sevindiren bir durumdur. Zira yakından takip edilmesi gereken birçok olay çeşitli medyatik veya siyasi canbazlıklarla halkın gözünden kaçırılabilmektedir.
Apolitik bir toplum olmamayı nasıl sağlayabiliriz? Öncelikle yönetime gelenlerin yönettiklerine sahici hizmetler vereceğini ikna ettiği bir siyaset yapılanması olmalıdır. Devlet kendisini işletecek siyasetçiye “nasıl olsa benim kuklam” olacak diye bakmamalıdır. Halkımız gündelik yaşama alışkanlığından kurtulup toplumsal seviyesini yükseltmelidir. Komedi filmlerine malzeme olan siyasetçi, halk ilişkisi bir gerçek olduğu kadar utanç verici bir durumdur. Hayata menfaat penceresinden bakan bir insan prototipi olduğu müddetçe ise apolitikleşme devam edecek ve politikaya bir şekilde müdahil olmanın yolunun menfaat olduğu veya olması gerektiği düşünülecektir. Siyaset alanının istismarı bol olan bir alan olduğu yaygın bir gerçekse de hayatın bölümlerinden biri olduğu mutlaka bilinmelidir.
Partiler fazla oy almakla sevinebilir veya iktidar nimetleri içinde yüzebilirler. Ama Ülke’nin uzun vadeli geleceği için bir şey yapmış olamazlar. Gelişmiş Ülkeler düzeyine çıkan bir kültürel seviye olmadıkça ufuk yine karanlıktır. Siyasal katılım sadece seçim zamanlarına veya bireysel çıkarlara endeksli ise O ülkenin zenginliğinin fazla olması da bir şey ifade etmez. Sivil siyasi katılım alanında halen 3. Dünya ülkeleri saflarında olduğumuz ortadadır.
Ülkemizin insan hakları karnesini üst puanlara çekecek çalışmaları iktidara gelen güçler öncelikleri arasına almalıdır. Zira birey devlet ilişkilerinin düzelmesi modern Devlet yapılanmasının olmazsa olmaz koşuludur. Bu düzeltildikten sonra vatandaş eyyamcılık yapıyorsa bu konuda sivil toplum kuruluşlarına iş düşmektedir. Tarih boyunca risk almak istemeyen kesim halkın ekseriyetini teşkil eden kesimdir. İdealist yeniden yapılanmacılar, gözüpek mücadeleciler toplumun az bir kesimini oluşturmuştur çoğunlukla.
Basit ve çocukça seçim taktikleri veya rüşvetleri ile idareyi belirlemeyecek bir halkı özlüyor isek, uzun vadeli çalışmaların temelini atmak zorundayız. Bu görev toplumun her kesiminden siyasi görüş temsilcisi için önemli bir görevdir. Yoksa ucuz siyasetin prim yapması önlenemeyecektir.
Yorumlar