2017-06-28 00:00:00

Kuzey Irak bölgesel yönetimi 25 Eylül’de bağımsız Kürdistan için referanduma gitme kararı aldı. Her kesimden Kürt için heyecan verici bir gelişme bu. Ancak Kürtlerin bağımsız bir vatanının olması çok kişiyi rahatsız ediyor, peki bu rahatsızlık doğal mıdır, hakkaniyetli midir?

Bölge ülkeleri ve Irak için rahatsızlık verici bir gelişme bu. Türkiye’de Kürt olmayan birçok dini ve etnik kesim için de rahatsızlık verici bir gelişme. Ancak belli ki 25 Eylül’de bu gerçekleşecek, önemli tartışmalar olacak, o halde şimdiden itirazları değerlendirmek gerekir.

 

Türk dindarlara sorsanız bunu ümmetin zararına görüyorlar. “Ümmeti parçalayacak, bölgede İsrail’in uydusu olacak zaten Yahudi olan Barzani’nin oyuna gelmesi vb.” yorumlarla açıklamalar yapıyorlar. Bu açıklamalarla ne kadar sosyolojinin ve tarihin gerisine düştüklerini gösteriyorlar. Türk’ün dindarı da dindar olmayanı da bu konuda ortak bir itiraz içinde ama zaten hali hazırdaki bölgesel durum bile itirazların artık anlamsız olduğunu her açıdan gösteriyor.

 

Kürtlerin uluslaşma süreçleriyle İslam’ı tokuşturmanın ne dine ne de realiteye faydası yok. Ümmet anlayışı sınırların ortadan kaldırılmasıyla değil, kendisi dışındakinin de kendisi gibi hak sahibi olduğunu teslim etmekten geçer. Yıllardır yaşadıkları ülkelerde dışlanan, ötekileştirilen Kürtlere bağımsızlıklarının çok tehlikeli olduğunu söylemek kadar alerjik bir söz var mıdır? Mutlaka birlikte yaşam koşullarının zorlanması gerekir ve bu bazen en vazgeçilmez olandır. Ancak Kürtlerin her hak talebine “Siyonistlerin oyunu” değerlendirmesiyle bakanlara bağımsızlığın da bir hak olduğunu anlatmak oldukça zordur ama şarttır.

Kürtlerin yaşadıkları bölgeler 5 ayrı ülkenin egemenliği altındadır ve hiçbirisinde de Kürt meselesi adil ve eşitlikçi bir düzlemde ele alınmamıştır. Türkiye’de Barzani fobisini ilk yenen Turgut Özal olmuştu. O zaman, kapalı kapılar ardında yaşanan bu gelişmenin daha sonra ne kadar gerekli ve önemli olduğu ortaya çıkmıştı. Şimdi de bağımsızlık talebi tedirginlik oluşturuyor ama tarihin doğal akışına karşı çıkmak mümkün değil, bu gelişmenin önü alınamayacaktır.

Ümmet için ulus devletin zararlı olduğunu düşünen dindara “Arabın, Türkün, Farisinin ulus devleti ümmete zarar vermiyor da Kürdün devleti mi zarar veriyor?” diye sormak lazım.  “Devlet kurmayı Türk’ün hakkı görmek, Kürt için bunu tehlikeli bulmak dinin neresinde var?”diye sormak lazım.

Kürtlerin bir kısmı bağımsızlık istemeyebilir ama Kürtlere bağımsızlığı çok görmek, hatta çok tehlikeli bulmak dini yaklaşımdaki zannın tersine hem dine hem hayatın doğal akışına aykırıdır. Çoğu dindar olan Kürtleri dinden soğutmak istiyorsanız onlara başkasına hak olanın kendisi için hak olmadığını söyleyiniz. Ana diliyle konuşmasının rahatsızlık verici olduğunu hissettiriniz. “Kürt kardeşim” dediğin Kürde kardeşlik hukukunun dışında statüler tayin ediniz.

Mezopotamya'da yüzyıllardır büyük bir alanda ve üretken bir kültürle yaşamakta olan ancak ümmetin yetimi olmaktan ileriye gidemeyen, uğradıkları katliamlar bitmeyen,  toplumsal hafızaları acılarla dolu olan Kürtleri dışarıdan bir bakış açısıyla değil, içeriden hissetmek, anlamak gerekir. Bu meselenin ortadan kalkması Ortadoğu’da huzurun sağlanmasını en çok sağlayacak olandır, akıntıya karşı kürek çekmenin bir anlamı da yoktur. Kürtler kimseye yama olmak için de yaratılmamıştır. Kürdistan’a niye karşı çıkıyorsunuz? Bu karşı çıkış hayali korkulardan neşet etmektedir. 25 Eylül sonrası normaliteye katkısı olduğu anlaşılacak, kabul edilecektir.

 

25 Eylül’deki bağımsızlık referandumunda oluşması beklenen bağımsız Kürdistan’ı bir hak olarak görüyor ve destekliyorum. Bu konudaki düşüncelerin de tüm farklı kesim yazar, STK, kurum tarafından net olarak beyan edilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

@gergerliogluof

Yorumlar