2010-12-16 00:00:00

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce'nin Abdullah Öcalan'ın avukatları tarafından ziyaret edilmesi bazı kesimlerin içyüzünü ortaya çıkardı. 30 yıldır süren bu savaşın birgün bitmesi gerekiyor ve bu konuda son yıllarda bazı olumlu adımlar atılmaya başlandı.Yıllardır süren şiddetin insanları makul bir noktada buluşturması önemli sonuç olacak ve olması gereken budur.. Dünya tarihi çok kanlı savaşlar sonrası bile tarafların bir masa etrafında yaptığı barış görüşmeleri ile doludur.

Hüseyin Gülerce'ye yapılan bu ziyaret sonrası ulusalcı Kemalist cepheden önemli bir saldırı geldi. Provokatif bir tarzda “Apo, Feto bir arada” manşetleri ile duyurulan bu buluşma gündemin bir anda en önemli maddesi oldu. Böyle bir manşet ile olayı duyuran bu kesimin savaşın bitmesi ve sorunun çözümü konusunda gerçekten samimi olup olmadığını tahlil etmek lazım.

Yıllardır süren savaş sonrası Kürt halkının büyük bir kesimini yanına çekmeyi başarmış olan PKK eski söylemlerinden pek vazgeçmiyor.30 yıl önceden dünyaya bakan ve sosyalist jargonu kulanmaya devam eden PKK direnişinin gücünü bir büyük yaradan almasa uzun süreli bir ömrü olmazdı. Ancak T.C devletinin uygulamaları sonucu doğuda derin bir yara açılmıştır ve bu yaranın tamiri çok kolay değildir. Son zamanlarda yapılan açılımlar Özal döneminde yapılan olumlu girişimlerden sonra yapılan yeni açılımlardır. Bu açılımın çok yakın bir sonuçta hemen sonucunu görmeyi beklemek safdillik olur. Bir tarafta eskide kalmış söylemi ve fakat Kürt halkının yaşadığı acıların sözcüsü durumuna gelmeyi başarmış bir örgüt var diğer tarafta “bu açılımlar da bizi balığın oltaya yeniden yakalanması için sunulan taktikler mi?” diye düşünen bir halk. Devletin klasik söylemini ve davranışını devam ettirmesi ile değişen bir durum olmayacaktı ama şimdi denklem biraz farklılaştı. PKK bu kafa ile devam etmeyi düşünürse ve devlet te askeri mücadelede ısrar ederse bir müddet sonra PKK 'yı muhatap alma gereksinimi kalmayacaktır. Zira PKK'nın Kürt halkını temsil gücü ortadan tamamen kalkacaktır. Zira PKK sürecin uzaması ile çözümsüzlüğe oynaması ve sosyalist kafası ile puan kaybedecek ve muhatap alınmaktan çıkabilecektir. Bu yolu tercih etmek belki PKK'yı muhatap alma zahmeti ve riskinden insanı kurtarabilir ama uzun yıllar sürecek ve binlerce kişinin daha kanını dökecek bir savaşı sürdürmeyi kabullenmek demektir.

Hükümet açılım politikası ile daha fazla uzamadan bu konuda bir şeyler yapmak istemektedir.Yavaş yürüyen bir ileri iki geri giden bu süreç son zamanlarda biraz daha olumlu bir çizgiye girmiştir. Riski yüksek olan bu girişimi başlatmak ve devam ettirmek sağlam bir irade ve üstün bir sürdürme hevesi gerektirir. Devlet bazı aşamaları geçmiş, risk almış ve PKK ile görüşmüştür. Bu PKK'yı muhatap almak ve ister istemez karşılıkılı uyumlu bir çizgide süreci götürmek demektir. “Devlet terörle masaya oturmaz” anlayışı artık bitmiştir ve yapılanın doğru olduğu ortaya çıkmıştır. PKK istediği kadar süreci tamamen kendi kontrolünde götürme hevesinde olsun bu süreç, karşılıklı güçlerin kabul edildiği bir süreç şeklinde devam etmekten başkasını tercih edemez.

Sorunu çıkaran ulusalcı Kemalist anlayışın açılıma çok bozulduğu ve süreci baltalamak için elinden gelen herşeye hazır olduğu ortadadır. Fethullah hoca cemaati ile görüşmek isteyen PKK'nın bu girişimini bilhassa ulusalcıların sabote etmeye çalışması manidardır. Sorunun daha fazla kan dökülmeden barışçı ve makul bir şekilde bitirilmesini bu sorunu ülkenin başına saranların çözmemeye çalışması manidardır. Sorunun oluşmasına yol açan 86 yıl önceki anlayışı eskimiş bir anlayışla devam ettirmek isteyenler yeni dünyayı ve yeni Türkiye'yi okuyamayanlardır.

Kürt sorunun bitimi konusunda hükümet bir risk almışsa hükümeti destekleyen Fethullah Gülen cemaati de bu riskin önlerine koyulabileceğini düşünebilmeliydiler. Cemaatin Türkiye'de ve dünyada önemli bir güç haline geldiğini bilmeyen yoktur. Meseleyi çözmelk için insiyatif alma yolundan kaçmak kolaydır ama çözümü zorlaştırır. Ulusalcıların yaygaralarına boyun eğmek ve geri adım atmak sorunun çözümündeki aktif bir aktör olmaktan cemaati uzak tutar. Denilebilirki zaten cemaat zaten risk almayı sevmiyen bir tabiattadır. Ancak siyasete müdahil olanlar pasif kalmalarının çözümü zorlaştırabileceğini unutmamalıdır.

Ergenekon davası ülkede çok provokatif bir etki oluşturuyor. Ergenekoncuların Kürt sorununun çözümüne yanaşanları yumuşak karnından vuracağını düşünenler çok evhamlı oluyorlar. Hükümet uzun yıllar bekledikten sonra bu evhamını yendi ve doğru yaptı, doğru yolda ilerliyor. Ergenekon'u her şeye muktedir bir güç olarak algılarsanız parmağınızı kıpırdatacak bir haliniz kalmaz.

Yorumlar