2018-03-28 00:00:00

Bugün farklı bir konuda yazacaktım ama son gelen intihar haberiyle fikrimi değiştirdim. Yine OHAL ve KHK faciaları üzerine yazmak zorundayım. Çünkü son 15 günde 3 KHK intiharı gerçekleşti. İnsan hayatı kadar önemli bir şey yoktur ve bir insanın canına kıyması, öldürülme dışında her türlü siyasi gelişmenin üstündedir. Hele ki devlet idaresindeki OHAL tercihi intiharlara zemin hazırlıyorsa bunu gündem etmek toplumsal bir sorumluluktur. İntihar, hayattan umudun kalmaması ve yaşanan zulmü insanın bedeniyle protestosu anlamında tüyler ürperten bir tercihtir. Keşke bunları hiç yazmasak, acıları tazelemesek ama mümkün değil, devekuşu gibi kafamızı kuma gömmeyi tercih etmemiz mümkün değil, duymamamız, görmememiz, hissetmememiz mümkün değil.

Hak ve Adalet Platformu olarak hazırladığımız KHK mağduriyetleri anketinde yüzbinlerce KHK'lı ve yakınının içinde bulunduğu kabusu resmetmiştik. KHK'lılarla yapılan en büyük araştırmadaki bulgular bizi dehşete düşürmüş ve yetkililere önemli bir çağrı yaparak OHAL'in böyle devam etmemesi gerektiğine vurgu yapmıştık. Çünkü KHK'lılarda oldukça yüksek oranlarda ekonomik sıkıntılar, psikolojik çöküntüler, sosyal dışlanmalar ve en önemlisi bunların sonucunda intihar düşünceleri vardı. KHK'lıların % onaltısı aklından intiharı geçirmişti ve bu oran, çok tedirgin edici bir orandı. Ne yazık ki uyarılarımızın yeterince dikkate alınmadığını gözlemliyorum, çünkü son günlerde artan vahim intihar olayları var.

 

 

Bunların ilki  Muğla, Fethiye'den geldi maalesef. Mehmet Koşar bilgisayar öğretmeniydi, şizofreni rahatsızlığı olan Mehmet hoca çok başarılı, çevresine saygılı, öğrencilerine karşı sevecen bir eğitimciydi. 672. KHK ile ihraç edildiğinde neye uğradığını şaşırmıştı. Mesai arkadaşlarının desteğiyle hastalığıyla baş eden Mehmet hoca bu karara şaşırmıştı ama gözaltına alınıp 3 ay tutuklu kaldığında onun için asıl yıkım başlamıştı. Kendisi de KHK ihraç kardeşi Feridun hoca anlatıyor. ” Kardeşim çok zeki, başarılı, sevilen bir öğretmendi, o ailesine karşı da iyi bir eş ve babaydı. Kardeşim tutuklandığında çok kötüleşti, onu tanıyamıyordum, gün geçtikçe zayıflıyor, ilaçlarını kullanmayı reddediyordu ve gittikçe kötüleşiyordu.  Defalarca “kardeşim ,içeride tutulacak kişi değil, o hasta ve cezaevi şartlarında  daha da kötüleşir dedikçe, aldatmaya çalıştığımızı düşündüler. Ardından kardeşim cezaevinde kendini asmaya çalıştı, başaramadı, bu kez boğazını kesti, yoğun bakımda mideden tüple beslenmeye alındı halen başında jandarmalar bekliyordu, o durumdaki kişi nereye kaçsın? Sonunda tahliye edildi ama davası devam ediyordu. Çıktığında  öncekine göre %70 oranında kötüleşmişti. Bana Cennete girecek tek kişi göster deseler, kardeşimi gösteririm, o denli dindar, merhametliydi ki…. Tahliye sonrası çok kötüydü, 30-35 kg zayıflamıştı. Sonrasında düştüğü girdaptan kurtulamadı, yanından ayrılmıyordum ama nasıl olsa bir fırsatını buldu ve canına kıydı. Bıraktığı mektubunda bizi çok yorduğunu, üzdüğünü ve intiharıyla üzeceğini bildiğini ama tercihinin bu olduğunu yazmış. Çocuklarına kalp krizinden öldüğünü söyledik, herkes iyi bir öğretmeni, hassas bir yüreği kaybettiğini biliyordu, tüm Fethiye cenazedeydi.” 

 

Feridun hoca, intihar üzerine dini anlamda spekülasyon yapanlara çok üzülmüş. Maalesef psikolojik sıkıntılar yaşayanlar için dini duygular da engelleyici olmayabiliyor. Böylesine köşeye sıkıştırılmış bir insanın dini açıdan sorumlu olacağını düşünmediğimi söyledim ona. Çünkü psikolojik travmalarla köşeye sıkıştırılmış hastalığı artmış kişilerin durumunu tıp adamları iyi bilir ve bu vaka örnekleriyle çok karşılaşmıştırlar. 

 

 

Son 15 gün içindeki ikinci intihar vakası K. Maraş'tan geldi. KHK ile ihraç edilen astsubay Ali B. Kahramanmaraş’taki evinde kendini tavana asarak intihar etmiş. Olay Kahramanmaraş’ın Onikişubat İlçesi Gayberli Mahallesi’ndeki evinde meydana geldi. İddiaya göre, İslahiye 2’nci Zırhlı Tugay Komutan yardımcılığında Astsubay olarak görev yapan Ali B., geçtiğimiz yıl Kasım ayında ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında görevden alındı. Görevden alınan Ali B. akşam saatlerinde evde kimsenin olmadığı bir anda kendini iple tavana asarak intihara etti. 

 

 

Üçüncü vaka ise bir KHK’lı eşine aitti. KHK'lı eski Hakim eşi depresyondaki İngilizce öğretmeni Adalet Betül Çağdır ise dün Başaksehir'de 9. kattaki evinden atlayarak intihar etti. Hakim, ihraç edildikten sonra cezalandırmaya dönen tutukluluk sürelerinden dolayı izini kaybettirmişti. Adalet hanım komşularına eşini çok özlediğini, güzel günlerin gelmeyeceğini, umutsuz olduğunu söylüyordu. Başakşehir'de bir lisede öğretmenlik yapan Adalet hoca sıkıntılar içindeydi, çünkü tüm hayatı alt üst olmuş, 14 yaşındaki oğlu ve annesiyle hayatını sürdürmeye çalışıyordu. Cumartesi günü bir kutu ilaç içmiş ve 112'yi beklemeden bir komşusu onu hastane aciline götürmüştü. Kayıt esnasında aranan bir kişinin eşi olduğu ortaya çıkınca polisler gelmiş, bir polis ona “kocan Fetöcüymüş, sen de ihraç edilirsin” gibi  sözler söylemişti. Komşusu polisle tartışmış ve ona “intihar girişiminde bulunan bir kişiye bunlar söylenir mi, adını tespit edip şikayet edeceğim seni” diyerek tartışmıştı. İşin üzücü tarafı intihar girişiminde bulan Adalet hoca'ya Psikiatri konsültasyonu yapılmadan evine gönderilmişti. Bu durumdaki hasta aslında her an yeni intihar girişiminde bulunacak kişidir ve psikiatristin görmemesi önemli bir hatadır. Ancak Acilde yaşanan hadise sosyal hayatta bize standart bir KHK'lıya yapılan uygulamayı hatırlattığı için ihmali garip bulmuyoruz(!) Pazartesi günü komşuları yerde kanlar içinde bir ceset görünce her şey bitmişti. Adalet hoca 9. kattaki evin camından kendini boşluğa bırakmıştı. Derdini komşularına pek anlatmayan Adalet hoca intiharıyla tüm komşularına önemli bir gerçeği ve dehşeti yaşattı, hatırlattı. Belki bana haber veren kişiler olmasa KHK intiharları arasında bile sayılmayacak bu intihar, artık yöneticilere ve tüm topluma önemli bir gerçeği hatırlatmalı. KHK'lıları bu kadar dışlama, anlamamanın ne kadar tehlikeli olduğunu herkes bilmeli. Cezalandırmadaki süre, ölçü ve doz arttığı zaman adeta toplumsal cinayet anlamı taşıyan intiharlar oluştuğunu kimse gözden kaçıramaz.  Zira ailevi, dini ve sosyal baskıları da aşarak intiharı tercih eden için artık yapacak bir şey yoktur. Çünkü geri dönüşü olmayan bir gidiştir o. 

 

Her şeyi son anda değil, sinyaller tehlikeyi gösterdiği anda anlamak gerekli. Cizre cezaevi'nde kendisini ziyaret eden yakınları dönüş yolunda trafik kazası yapan Burak Aydın'ın mezarlıktaki fotoğrafı herkes için çok üzücü bir dram görüntüsüydü. 4 yakınının cenazesi için izin verilmeyen ama sonrasında ziyarete izin verilen, 4 taze mezarın başındaki çökmüş tutuklu Burak Aydın'ın görüntüsü nasıl insan olanın içini sızlatmışsa herkes bilsin ki bu somut görüntü KHK 'lıların göremedikleri gerçek görüntüsüdür.

@gergerliogluof

Yorumlar