2013-07-07 00:00:00

“PANSUMAN TEDBİRLER”
 

 

Artık alıştık herhalde…İş kazaları her geçen gün artıyor. Maden ocağı kazaları, tersane kazaları, yıkılan köprü kazaları, yanan çadırda ölen işçiler, Şantiye'de rüzgarda uçup devrilen barınak olarak kullanılan konteyner de ölen işçiler…Artık vak'ayı adiyeden oldu herhalde. Aslında bu kazalar buz dağının görünen kısmı. Bakan Faruk Çelik Çaycuma'daki felaklet yerini ziyaret ettikten sonra partisinin il kongresine katılmış davullar , zurnalar çalınmış. Sanki felaketin olduğu , insanların öldüğü bir yer değil orası. Sanki yaşam , güvenlik hakları ihlal edildiği için ölenlerin olduğu bir yer değil orası. Sanki Faruk Çelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı değil. Sorunun başlangıcında denetleyicilerin yaptığı icraat, sonucun ne çıkacağını haber verir. Bir konu hakkında ne kadar sorumluluk hissederseniz o kadar bir şeyler yapmaya çalışırsınız. Daha cesetler bulunamamış, siz umursamayıp eğlence yapıp davul çaldırabiliyorsunuz. Doğru, ateş düştüğü yeri yakar ama idareciliğin sorumluluğunun ihmalinden dolayı öte dünyada düşebileceğiniz ateş daha yakıcıdır.

İş kazalarının önlenmesi, her konuda yargının doğru kararlar alması için yasaların tekrar düzenlenmesi gerekir. Devlet devletliğini yapmalı ama sorumluların cezalara çarptırılmadan önce ilk olarak kendi yüzleri kızarmalı, görevlerini terketmelidir. Türkiye'de böyle bir durum olmadığı gibi genellikle görevliler terfi ederler. Mesela Hrant Dink suikastının sorumlusu birçok bürokrat terfi etti veya milletvekili oldu. Vatandaşların da hak arama bilinci olmalı, gerçek suçluyu mahkum ettirebilmelidirler. Geçenlerde bir kargo şirketi ile ilgili bir şikayet olayını takip etmiştim. Kargo görevlisinin ihmali mevzu bahisti. Şikayetçinin ulaştığı üst düzey yetkililer o kişiyi görevden alacaklarını belirtmesine rağmen şikayetçi “şikayet edilene kadar böyle bir kişiyi çalıştırdığınız için, gereken önlemleri almadığınız için suçlu sizsiniz” diye firmayı tüketici haklarına şikayet etmiş ve istediği etkiyi oluşturmuştu. Hakikaten devlet de devletliğini yapmalı sorumluluk verdiği kişileri denetlemeli ve kaza olmadan önce önlemini almalı. Yoksa bunun adı kaza olur ama aslında devlet kusurudur. Devlet görevlileri yanlış kararlar verdiğinde ve konu AİHM'e gidince ceza çıkan ülke sıralamasında dünyada 2. sıradayız. Yalnız bu miktarları ödeyenler hatalı görevliler olmuyor. Devlet hazinesinden ödeniyor, vergilerimizden ödeniyor bu paralar.

Yeni teşvik paketi açıklanmış. Ekonomik hayatı güçlendirebilecek teşvikler bunlar. Ama iş güvenliği konusunda bu denli kötü bir ülkede bu tür teşviklerin ne anlamı var? Bu teşvikler denetimsiz iş yerlerinin artması ve buna paralel işçi ölümlerinin artmasıyla sonuçlanacaksa ne anlamı var? Sorunların çözülmediği bir ülkede teşvikler pansuman tedbir olmaktan öteye gidebilecek midir?
 
Yeni teşvik yasası ile doğudaki illere öncelik verilip Kürt sorunu çözülmeye çalışılıyor. Hiç şüphesiz bu sorunun ekonomik boyutları da vardır ve bu tedbirler nefes aldırabilir bölgeye. Ancak sorunu kimlik hakları bağlamından soyutlayarak çözmeye çalışırsanız bu çalışmalar yine pansuman tedbir hükmünde kalır. “Bakın Hakkari'de binlerce insan şu anda işsiz, işadamlarının Hakkari'de bir yatırım yapmasını bekliyor. Yatırım yapamamalarının genel sebebi ise Hakkari'de huzurun olmayışıdır. Bizim hükümet üyelerinden, başta Başbakandan tek isteğimiz, bölgeye genel anlamda bir huzur getirmeleridir. Huzur geldikten sonra, bu ortam sağlandıktan sonra elbette batıdaki bütün işadamlarının Hakkari'de yatırımı söz konusu olacaktır. Şu ana kadar yüzlerce teşvik yasası çıktı. Ne bankalardaki kredilerden ne de başka teşviklerden yararlandık. Yaralanmadığımız için şimdi bütün işadamları ekonomik anlamda büyük sıkıntılar içerisinde, iflasın eşiğinde. Onun için hiçbir Hakkarili işadamı huzur gelinceye kadar herhangi bir yatırım yapma niyetinde değildir ve yapılacağını da zannetmiyorum”demiş Hakkarili işadamı Abdurrahman Er. Cesur kararlar almak daha az masraflıdır pansuman tedbirlere göre. Hakkaniyet adalet çerçevesinde yaklaşılmazsa güç harcayan, boşa kürek çeken ama yol alamayan bir kürekçiden ne farkınız kalır ki? Ana sorunu insan haklarına uygun bir şekilde çözmezseniz karınları doyurmak, erzak dağıtmak, teşvik paketi açıklamakla nereye varabilir sinizki?

Hükümet birçok alanda böyle yapıyor. Zor olan kalıcı, can acıtabilecek ama köklü tedbirlerden ziyade pansuman tedbirlere baş vuruyor. Sonuç ise pansuman işler olarak tezahür ediyor. Başlanan yarım bırakılan işler, sonu hesap edilmeden çıkılan yollar, dağıtılan sus payları, ulufeler ve fakat sonuçta devlet ihmali ile olan kazalar, felaketler ve devam eden sorunlar…
 

 

Yorumlar