2006-06-01 00:00:00

RÖVANŞ  ALINMAYA  ÇALIŞILIRKEN  GÖZDEN  KAÇIRILAN  GERÇEKLER!…

 

Türkiye’de hadiseleri at  gözlüğü ile  değerlendirme  hastalığı  devam  edildikçe  sorunlar bitmeyecektir.

Son  günlerde  Danıştay  baskını ile  ortaya  çıkan gelişmeler  farklı  kesimler  arasında  ayrı  yaklaşımların ortaya  çıkmasına  yol  açtı. Olayın  ilk günlerindeki  “laikliğe  yapılan  saldırı”  imajı,   katillerin  yakalanması  ve  olayın renginin  değişmesi   ile   birçok tartışmayı beraberinde  getirdi.Ordu mensupları  mafya,  siyaset bağlantılarının  ortaya  çıkması  başta  ayağa  kalkan çevrelerin suskunluğa  gömülmesine  yol açtı.Muzaffer  Tekin  isimli  azmettirici  zanlısı olduğu  ileri sürülen  bir  eski  subayın  yaralı bir halde  hastanede yakalanması ise  herkesin  mafya dizisi  izleme heyecanını  depreştirdi.Bu  kişinin  daha sonra  serbest  bırakılması  ise   başta  “laiklik elden  gidiyor”  diye  başta  ayağa  kalkıp  sonra  suskunluğa  gömülen kesimi tekrar  hareketlendirdi.”Dinci” bir militanın  cinayetini  dezenformasyonla  ordu mensuplarının  üstüne  atma  yollu bir  hükümet  operasyonu  ile karşı karşıya bulunduklarını ileri  sürmeye başladılar.Böyle  bir  karşı atağı  hızlandırma  gayreti içindeyken Ankara  Eryaman’da    bazı ordu  mensupları   ve  emekli subaylar  önemli  miktarda  cephane  malzemesi ve  gizli belgelerle yakalandı.Belgeler  arasında Başbakan’ın evinin krokisi  ve  danışmanı  Cüneyt  Zapsu’nun  marketler zincirine  yönelik bombalı  saldırı  hazırlıkları ile  ilgili   belgelerin bulunması ise  dehşet  vericiydi.Yeni  bir  çete ile karşı karşıyaydık.Bu  gelişme  derin  devlet  dezenformasyonunu(!)  ortaya  çıkarmaya  çalışan  kesimleri  ise yine suskunluğa  gömeceğe benzer. Anlaşılan  rövanş  yine  alınamayacak!..

 

Aslında  eğri  oturup  doğru düşünmek  gereklidir.

 

Türkiye’de   önemli sorunların olduğu  açıktır. Her kesim  olayı şöyle bir sakin kafa  ile  değerlendirmek zorundadır. Çeşitli  mantık  ve  hukuk  dışı  kararlar  alındığında  provokeye gelmeye uygun bir  zemin olduğunu  düşünüp  itidal dairesinden çıkılmamalıdır. Yani   çeşitli  beyanlar    veya  mahkeme  kararları  eleştirilse  bile sonradan  haklı olanı  zor duruma  düşürücü  söylemlerden  kaçınılmalıdır.9.cumhurbaşkanı  Demirel’in  “Başörtülüler  okumak  istiyorsa  Arabistan’a  gitsin”  sözleri veya  Danıştay  2.  daire  kararları  örneğinde  olduğu  gibi. Toplumu  gerici sözler  sonrasında  reaksiyonlar  son  derece  önemlidir.Provokasyona  uygun  zemin oluşturduğu  apaçık  ortadadır.Bunlardan  rahatsız  olan kesimler  kendisini zor  duruma  düşürücü  söz  ve fiillerden  kaçınmalıdır.

 

Laik  kesim  ise  kendi  üzerinde de  bir takım  oyunlar tezgahlandığını  düşünüp  daha dikkatli bir dil kullanmalıdır.Yoksa  sonra  yılların  Türkiye  gerçeği olan  derin  devlet  kavramını  görmezlikten gelme  yanlışına  düşülür  ve  elbiseli  bir kral seyrettiğini herkese  bir  de  inandırma propagandasına  girişilir!..

Dindar   insanlar  ise  içlerinde  provokasyona  gelme potansiyelini  görmezden gelme  hastalığından kurtulamayabilir. Yanlış    uygulamalara  hakkaniyetle  müdahale  etmenin   zorluğunu  yaşamak  istemeyebilir. Gündelik  politik,  fayda  çıkarma  zihniyeti ile  hareket  edebilir. Kendini  kurtarma refleksi ile iç hastalıklarını görmezden  gelmeye  çalışabilir.

Gelin adaleti hep  beraber  sahiplenelim. Bu  ülkeyi  hukuk dışı  güçlerin  kirli oyunlarının arenası  olmaktan  çıkaralım.Zamana  ve  zemine  göre  en  muhalifimiz tarafından  bile  piyon  olarak  kullanılabilme  gafletinden   kurtulmaya çalışalım.Hakkı  ve  adaleti  ve  halkını  seven tüm  insanlarımıza  samimi çağrım budur.

gergerlioglu@hotmail.com

 

 

Yorumlar