2008-01-22 00:00:00

SABAHIN  YAKIN  OLDUĞUNU   HALA  GÖRMÜYOR MUSUNUZ?

 

      Başörtüsü  yasağı  uzun  yıllardır  devam  ediyor.Yasağı  bitirmek  istemeyen  hakim  güçler    zorla  halka  dikte  etmeye  çalıştıkları  anlayışlarını  hala    başarılı  kılmaya  çalışıyorlar.

 

        Yasak  devam  ettiği  halde  çeşitli  gerekçeler  ileri  sürülerek  bitirilmek  istenmiyor.Yasak  ilk  ortaya  çıktığında  bunun  din’de yeri olmadığını  eski darbeci  paşamız  Evren söylüyordu.Güya  bir  adetin  dinleşmesiymiş  başörtüsü.Her  konuda ahkam  kesmeyi  seven  darbeci  paşamız      bu  konuda da  engin  görüşlerini serdediyordu.Ardından  ilahiyatçı  bazı  hocalar  devreye  girerek “ başörtüsünün  Kur’anda olmadığını” devlet  katından  aldıkları  yüksek  bahşişler ve  aferinler   eşliğinde   dillendiriyorlardı.Bu da tutmayınca  “Dinimizde  Başörtüsü  vardır,  hatta  annem de  başörtülüdür  ama  biz  türban’a  karşıyız” söylemi  ortaya  çıkıyordu.Bu  söylemi  ortaya  atanlar  Evren paşa  Başörtüsünü  yasaklarken  Türban diye  bir  kelimenin   hiç    kimse  tarafından  kullanılmadığını   unutuyorlardı.Yasakçıların  maskesi aslında  bir  kez daha düşmüş oluyordu.Türban  aslında  eski  YÖK  başkanı  tarafından  ortaya  atılmış  bir  formüldü  ve  boyunları  açıkta bırakan  bir  örtü  biçimi  olması  hasebiyle  hiçbir  zaman  İslam’ın  emrettiği  bir  örtü biçimi olmadığı  herkesçe  bilinen  bir  şekildi.Başörtülüler  hiç  bir zaman  türban  kelimesini  kullanmadılar.Daha  sonrada  “Türban bir  siyasi simgedir  o yüzden  karşıyız”  demeye  başladılar. “Neyin simgesidir”  diye  sorulduğunda   “falanca    partinin  simgesidir”  dediler. “Peki  başörtüsü  ve  türban  arasındaki  farkı  açıklar mısınız?  diye  sorulunca da  “Efendim  başörtüsü  şöyle   ninelerimizin  örttüğü  bir  şekildir.Türban  ise çeşitli  iğnelerle  oluşturulan  bir  üniformadır”  yalanına  sığındılar.Hatta  bu  gülünç  tariflerle  bilimsel  anketler  yaptıklarını  ileri  sürdüler.Bu  anketler  birbirinin  tersi  sonuçlar  verincede  hiç  utanmadan istedikleri  gibi  anketleri  manipüle ettiler.Ardından  siyasi  simge  iddiasının da tutmadığını  görünce  yeni bir  argümana  sarıldılar.Mahalle  baskısı….  yasak bitince  başı  açık  hanımlara  baskı  yapılacağına  dair  vehimler  üretmeye  çalıştılar.%99 oy  alınsa  bile başörtüsü  yasağının  bitemeyeceğine    dair  nutuklar da  atmayı  ihmal  etmediler  yalanlar bitince.V finali  yasağı  başlatan  ilan etti. “Allah kadınların saçının görünmesini istemeseydi, kadınları kel yaratırdı.”dedi. Evren  paşa yasağın  gerekçelerini toplu  bir şekilde  özetleyen  komik  gerekçesini  de  yine  ahkam  kesme  üslubunda  açıklıyordu.Yasakçılar  atacakları  barut  kalmayınca,  her şeyi  söylemeyi  bitirince   işte  bu  hale  düşüyorlardı.,İşin  gerçeği  aslında  herşeyi  söylediler de  din  düşmanlıklarından dolayı  başörtüsünü  yasaklamayı  devam  ettirdiklerini  söylemediler.Her  şeyi söylediler de  halk  bize  niye  inanmıyor  diye  sormayı  akledemediler.Her  şeyi  söylediler de  dini  araştırmayı,  öğrenmeyi  hiç düşünmediler.

 

     Başörtüsü  yasakçıları  zaman zaman da  “Bu  konu,  niye  bu  kadar  tartışılıyor  memleketin  şu  kadar  sorunu  varken”  diye  yakındılar.Sanki  yasak, sun’i  bir  sorundu.Sanki  yasak,  80  yıldır  süren  ana  gerilim  noktasının  kimsenin  reddedemiyeceği  şekilde  açığa  çıkan  belirgin  örneği  değildi?Dini  hayatı  sosyal  hayattan  kovalamak  isteyenlerin  80  yıldır  yaptıklarına  herkes  şahit  iken,  “Namazınızı kılıyonuz,  orucunuzu tutuyonuz   daha  ne istiyonuz?”    sloganlı  taşra  politikacıları halkı  kandırmakla  meşgul   olduklarını  bilmiyorduk? Halk  belli  bir  süre  bu  zırvalara  kansa da   sonrasında  sorun  tüm  çıplaklığı  ile  artık  apaçık  ortadaydı. “Ben görmüyorum, o  halde sorun  yoktur”  vecizesini ancak  Devekuşlarının üretebileceğini  düşünmeyen  yasakçılar  her  geçen  gün geri  adım  attıklarının  farkında   değiller mi?Yalanları  ile  zulümleri  ile  oluşturdukları  bataklıkta  ileri  sürdükleri  her  argümanın  batışlarını  hızlandırdığının  farkında  değiller mi?

 

       Yasakçıların artık  ellerinde   bir koz  kalmamıştır.Tüm  taşlarını    tüketmişlerdir.Gemilerini   yakarak  sığındıkları  yalanlar  kendilerine  geri  adım  attıra  attıra  denizin kıyısına  kadar geriletmiştir.Artık  yapmaları  gereken yanan  gemilerini  aramak  veya  kendilerini  suya , halkı ateşe  sürükleyerek  kaos  oluşturma  taktiği  değildir.Boyunlarını  önlerine  eğerek  ülkede  kimsenin  inancına karışmamayı  tercih  edip  yenilgiyi  kabul  etmektir.Yargıtay  ve  Danıştay  cenahlarından  gelen  sesler  ise  köşeye sıkışmış  çaresiz  kedinin  bilinçsizce   karşısına  saldırmasının  yasakçılar  nezdinde   canlanmış  bir  örneğidir,  yankısıdır.

 

      Başörtüsü  yasakçılarına  gemilerini  yaksalar da  boğulmaktan  kurtulmaları  için  bir  aklı  selim  çağrısı  yapıyoruz.İddia  ettikleri  üzere,  tehdit  ettikleri üzere  Başörtüsüne  özgürlüğün  gelmesiyle  toplumsal  huzur bozulmaz.Aksine  toplumsal  huzur  oluşur.Köşeye  sıkışan  bir ruh  hali  ile  parti kapatma tehditleri, darbe  imaları,  aba  altından sopa göstermeler  etkisiz yollardır.Yolun  sonuna gelseler  bile    karanlık  işçiler,  i  vazifelerinin,  argümanlarının  bittiğini  hala  göremiyecek mi?

Yorumlar