2013-10-05 00:00:00

SANAT VE ESTETİK DÜŞMAN DEĞİL, İDEALDİR
 
 
Başbakan Bekir Coşkun ve Ümit Kocasakal'ın hakarete varan söz ve tavırları için meydanlarda sıkı eleştiriler yapıyor, muhafazakar kesimden bol alkış alıyor. Ama sözlerini adalet terazisine vurduğunuzda gereçekten haklı mı acaba?
 
Ulusalcı, köhnemiş sanatçıları, gazetecileri, STK temsilcilerini bahane ederek aydınlara, aydın kavramına hakarete varacak ölçüde eleştiri getirmek ne derece doğru? Devletin sanatçısı olmamalı evet ama sanat , şiir, estetik meraklar gibi piyasada pek para etmeyen işlerle uğraşanlar maddi destek bulamazsa kabiliyetlerini ne kadar geliştirebilecekler? Devlet bir şekilde sanata, sanatçıya, şiire, şaire yaşam alanı oluşturmalı ve önünü açmalı ki medeniyet oluşsun. uzun söylevlerde anlatmaya çalıştığınızı, esprili bir gösteri veya bir fırça darbesi ile anlatabilmeniz için ancak Rahmanın nefesinden neşet etmiş sanat yeteneğinizi harekete geçirmeniz gerekir.
 
Allahü tealanın her şeyde müthiş bir estetik oluşturduğu tüm insanlığın malumudur. Manzaralara olan ilgi, güzel yapılara olan hayranlık hep yaratıcımızın içimize koyduğu sanatı anlama hassalarımız yüzündendir. Bir sporcunun harikulade estetik hareketlerine bakarak, bir ressamın tasvirindeki düşünce zenginliğine bakarak Allah'ın varlığına birliğine ve muhteşemliğine iman etmeniz daha kolaydır. Bu, ayeti kerimelerde dilleri ve ırkları rengarenk görüntüleri ve biçimleri ile çiçekler gibi yarattığını belirten rabbimizin bizlere insan olmamız dolayısıyla ihsan ettiği bir ayrıcalıktır. Her kişi sanattan yeterli ölçüde anlamaz, hisssedemez. Sanatkar ruh hali hakikaten nadir bulunan bir ruh halidir. Üstün zekalı kişiler gibi sanatçılar da tüm insanlığın hatırına erken yaşta tespit edilmesi gereken kişilerdir. Sanatkar ruh hali anlaşılan insanlar nesli tükenmekte olan hayvanlar gibi korunmaya alınmalıdır. Onları anlamaya çalışmalı, dışlamak ötelemek yerine cins bir çeşit olduğu bilinciyle onu kabul etmeli ve önü açılmalıdır.
Son günlerde Belediye tiyatroları ile iktidar arasındaki gerilim had safhaya ulaştı. Başbakan ceberrut bir iktidar diliyle esiyor, gürlüyor ve keskin ayrımlar yapıyor. Bekir Coşkun gibi edebi kabiliyeti olan ve fakat bunu aşağılamak, hakaret etmek için kullananları bahane ederek aydın eleştirisi yapıyor. Sanatçılara, tiyatroculara “devletin imkanlarını çekiyorum, başınızın çaresine bakın” diyor. Zaten facebook, cep telefonu vb. sosyal iletişim ağları sayesinde gençliğimizden yeni bir romancı, şair vb. çıkma ihtimalinin azaldığı çağımızda bir de siyasi gerekçelerle aydını, şairi, sanatçıyı dışlarsanız kupkuru bir yaşam biçiminiz, seviyeniz olur. Allah'ın güzelliklerini yaratılışımıza uygun bir şekilde yaşatmak Allah'ın bir sureti olan insanın tahayyül gücü ve kabiliyetleri ile duyularını harekete geçirmesi en çok samimi inananların ideali olmalıdır. Bir dindar topluluk sanattan, şiirden, nağmeli güzel sözlerden, sinemadan yana fakirse dönüp kendini sorgulamalıdır. Katı ideolojik bağlardan sıyrılıp duyuş sınırlarına varmanın güzelliklerini özlemelidir.
 
Başbakan islam tarihi boyunca gerçek sanatçıların, gerçek alimlerin, gönül adamlarının iktidardan bağımsız olanlar arasından çıktığını unutmamalıdır. Topluma tekliği yansıtmak fıtrata uygun bir durum değildir. Tarih nice dalkavuk sanatçı, şair, aydın görmüştür onlar saraylarda keyf sürüp sultanın yanlışlarına fetvalar vermişlerdir. Onayladıkları bu zalimlikler yüzünden düşünce ve sanat körelmiş, tüm insanlık zarara uğramıştır. Onlar zalim sultanlarının zulümleri ile birlikte anılır olmuştur sadece. Ancak bağnazlıktan, tutuculuktan kurtulan ve eleştirel düşünme becerileri edinenler düşünce özgürlüğünü oluşturmuş, desteklemiş ve zenginleştirmişlerdir. “Senin düşündüğün gibi düşünmüyorum ama düşündüklerini ifade etmen için elimden geleni yapacağım” sözünü Volter yerine müslüman bir düşünce adamı söylemiş olsaydı sanırım şu anda islam dünyası çok daha üstün bir bilim ve sanat dünyası olurdu.
 
Başbakan incitiyor, yaşla kuruyu karıştırıyor. Bağnaz ulusalcılığı ve Kemalist jakobenliği bahane ederek önemli kavramları zedeliyor. “Neden bir Itri çıkmıyor, Dede efendi nerede, Fuzuli gibi mütevazi ama yüzlerce yılda bir gelecek sanatçıyı niye çıkaramıyoruz?” diye sormuyor . Ama sırf düşüncesine muhalefet etti diye sanatı da sanatçıyı da adeta yerden yere vuruyor. Toplumda yönetim makamında olanların eleştiriye daha çok mütehammil olmaları gereği uluslararası hukukun da kabul ettiği bir durumdur. Sanatkar da sanatı istismar edebilir, sanat kabiliyeti ile güç devşirmeye, lezzet bulmaya çalışabilir. Bu onun günahıdır. Bize karanlığa küfretmeyi bırakıp, aydınlığı niye oluşturamıyoruz sorusunun cevabını aramak düşmelidir. Kötü örnek örnek değildir. Toplumu “şucular, bucular” diye kamplaştırmak yerine iyiliğe, kendini ve kainatı keşfetmeye koşanları öne çıkartarak tüm insanlığa daha iyi nasıl hizmet edebiliriz diye düşünmeliyiz .

Yorumlar