2007-06-25 00:00:00
“1 LİTRE MAZOT ALANA 1 YTL DE BENDEN”
Seçim sathı mailine girdiğimiz şu günlerde seçim vaadleri de gündemi daha fazla işgal etmeye başladı. Seçim vaadleri arasında yer alan 1 litre mazotun 1 ytl den satılacağına dair vaad önemli indirimlere uğradı(!).Bu vaadler ve siyaset ile ilgili bazı hususlar üzerinde durmakta fayda vardır.
Seçim vaadlerinin akıl almaz boyutlarda olması halkımız arasında farklı şekillerde karşılanıyor. Kimisi şöyle bir tebessüm ederek geçerken, kimisi de belki de yapabilir diyerek vaadlere ikna olabiliyor. Aslında vaadleri yapanların geçmişi hakkında azıcık fikretme yetebilecekken, vaadlerin parlaklığına kapılıvermek pek akıllıca bir şey olmasa gerektir.
Seçimdışı zamanlarda halkımızı milletvekillerine, partilere karşı genellikle çok tepkili görürüz. Milletvekillerinin hiç bir iş yapmadığını, kendilerini düşündüğünü belirterek sert eleştiriler yöneltirler. En güvenilmez kişiler ve kurumlar listesinin ön sıralarında milletvekilleri ve partiler görünür. “Elim kırılaydı da falanca partiye oy vermeseydim” vb. sözler sık sık sarfedilir. Fakat seçim zamanı yaklaştığı zaman herkes bir partizan kesilir. Uzak illerden oy kullanmak için gelenler, kahvehanelerde hararetli parti tartışmaları yapanlardan geçilmez. Sonuçta azımsanmıyacak bir katılımla milyonlarca oy adresini bulur.Fakat sonrasında aynı hayal kırıklıkları yine yaşanır.
Aslında siyaset de hayatın her alanındaki bölümlerden birisidir. Eğitim, sağlık, kültür, din vb. alanlar insanoğlunun nasıl vazgeçilmez ihtiyaçlarından ise siyaset de öyledir.Her mesleğin içinde doğru işler yapan olabileceği gibi, yanlış işler yapan da olabilir.İnsanoğlu toplum halinde yaşamak zorunda ise siyasette üretmek zorundadır.Siyaset bilimi ve uygulayıcıları arasında da iyi ve kötüler bulunabilir.Belki mevki ve gücün baskın özelliği dolayısı ile siyaset içinde olumsuz özellikleri olanlar daha çok görünebilir.Ama bu yine de bizim insafsız eleştiriler yapmamızı gerektirmez.Zira hayatın her safhasında insan imtihan edilmekte ve bu sınav temelde aynı tema üzerinde olsa bile farklı şekillerde görünebilmektedir.Asalında doğru bir siyaset yapmak büyük bir saygınlığı beraberinde getiren ve tarihe de altın harflerle yazılacak hadiseler oluşturan bir tavırdır.Seçmenler seçimdışı zamanlarda kıyasıya eleştirdikleri milletvekillerini seçim zamanlarında sıkı bir elemeye tabi tutmak zorundadır.Onun kişiliğini, dürüstlüğünü, bilgisini, vekalete uygun biri olmasını, nezaketini, merhametini sıkı bir incelemeye almak zorundadır.Siyasi olarak vizyonunu, misyon bilgisini, hak söz konusu olduğunda en başta lideri olmak üzere herhangi bir güce boyun eğip eğmeyeceğini iyi tahlil etmelidir.Bu incelemeler yapılmadan seçilen kişilerin mecliste yaptığı yanlışlıklardan dolayı siyaset kurumundan soğumak pek doğru bir hadise değildir.Zira pusuda bekleyen antidemokratik güçler böyle bir durumu hasretle beklemektedirler.Siyasetin dumura uğramasından çeteler veya darbeler, hukukun dumura uğramasından mafyanın oluştuğunu hepimiz biliyoruz.Aslında hangi meslek hakkı ile icra edilemezse sahtekarlarını da üretir.Velhasıl sorunların insanoğlunun ortak aklı olan bir seçim sonucu belirlenen kişiler tarafından değil, gayrımeşru güç odakları tarafından düzenlenmesi daha mı doğrudur?
Türk siyasi hayatının büyük bölümünü dolduran tek parti dönemi ve darbe sonrası dönemler siyasi alanın donuklaşmasından ve otoriter yöntemler getirmekten başka bir şey yapmamıştır. Darbe sonrası dönemlerde öncekinden daha çok şikayet oluşturacak yolsuzlukları siyaseti zorbaca tekelinde bulunduran güçler fazlasıyla yapmıştır. Demekki siyaset ve siyasetçiden şikayet etmek bir marifet değildir. Kendi zaaflarına bakmayan, aynı yere gelse daha beter olumsuzlukları yapabilecek bir insanın kıyasıya sivil siyaset eleştirisi yapması şaşılacak bir durumdur. Maalesef bu hal halkımız arasında artık kabak tadı veren bir tekerrür haline gelmiştir.
Oy verdikten sonra milletvekilini veya iktidara gelmiş partiyi sorgulanamaz bir yerde tutmakta aynı kabul edilemez halin bir diğer versiyonudur. Bırakınız iktidar olmayı , muhalefetteki partiyi bile yapamadığı muhalefeti nedeni ile sorgulayan bir seçmen olması gerekir. İktidara gelmiş parti ise daha da çok eleştirilmeyi kabullenmiş olmalıdır. Zira çoğunlukla yanlış çalışmaya başlayan bir mekanizma sert ve şok edici eleştirilerle düzeltilmeyi bekler. Yanlış yapmaya başlamış bir idareciye sırf şirin görünme adına eleştiriden kaçınma, sonrasındaki insafsız eleştirilerden daha kötüdür. Sürekli bir otokontrol mekanizması siyaset içinde olmazsa gerekli ve yeterli siyasal katılım sağlanamamış olur. Siyasal katılımın sağlanamaması durumunda siyaset dışı aktörlerin devreye girmesi halinde ise artık halk kimseyi suçlamamalıdır.Sahtekar siyasetçinin suçunu siyaset bilimine lanet okuyarak yapmak doğru değildir.Pirincin taşını ayıklamadan diş kırmadan yenilebilecek bir pilav garantilenemez.
Hayatın her alanında olduğu gibi doğru ile yanlışı çıkaran mekanizmaların ortak özelliklerini tespit eden bir zihin hiçbir zaman eliyle işlediğinden pişmanlık çekmez. Ama 1 litre mazotun üstüne bir de 1 ytl vereceğini iddia edebilecek siyasetçiye bile inanmaya hazır bir topluluk varsa bizim de şikayetçilerden şikayetçi olmaya hakkımız var demektir.
Ömer Faruk Gergerlioğlu
MAZLUMDER Kocaeli şube başkanı
Yorumlar